Ortaya karışık bir gece

O gece yemeği Domino’s’tan söyledim: Bir kişilik Domini menü lütfen.

Domini Menü, küçük boy pizza ve bir kutu koladan oluşuyor. Tam bekar usulü... Pizzayı istediğiniz iki malzemeyle oluşturmak mümkün.

Benim tercihim dana jambon ve zeytinliden yana. Â

Hemen söyleyeyim: Her zamanki gibi sıradan, kalın hamurlu, kötü bir pizzaydı.

Ama karın doyuruyordu işte. Daha ne olsundu?

Kötü pizza sonrası taksiye atlayıp Lucca’ya gittim.

Çevremdeki tüm kadın arkadaşlarımın nefret ettiği bir kadınla buluşmak için: Seray Sever.

Neden öyle bilmiyorum ama kadınlar Seray’dan ölesiye nefret ediyorlar.

Güzel olduğu için olabilir mi?

Kadınların bu hissiyatını Seray’a da söyledim.

Olgun bir tavır takındı, üzüldüğünü sanmıyorum. Ama tuhaf bir şey oldu.

O gece Seray’ın en yakın kadın arkadaşlarından biriyle tanıştım.

Amerika’da yaşıyormuş, tatil için buralara gelmiş.

Los Angeles’a gittiğimden, hatta Madonna konserini izlediğimden bile haberdar.

Meğer köşeyi internetten okuyormuş. Tabii hayranlığım katlandı, uzun uzun konuştuk.

"Seray’ın kadın arkadaşı olabileceğini hiç tahmin etmiyordum" dedim. İtiraf, itiraf üstüne yani...

Herkes bitki çayı içiyordu

Bu arada Lucca’da etraf kaynıyordu. Sağımızdan solumuzdan habire ünlü ya da ünlümsü birileri teğet...

Didem Erol’u gördüm mesela, "Siz genelde yurtdışında olurdunuz hayret" dedim...

Meğer en son Dubai’deymiş, yeni gelmiş. Murat Aslan’ın bir maç sırasında yaktığı (mahrem yerdeki) yara izi geçmiş mi diye bakamadım, aklıma gelmedi. Bir dahaki sefere söz...

Müslüman, Arap filan...

Tony’
yi gördüm ayrıca. Mahallemizin "ağlayan delikanlısını"...

Ayrıca Ender Saraç yanıbaşımızdaydı. Tüm sosyetik kadınlar son dönemde iğneyle zayıflama yöntemine takmışlar, ondan bahsediyordu.

Saraç bu mevzuyu anlatırken asıl dikkatimi çeken şuydu: Kafede neredeyse herkes ama herkes bitki çayı içiyordu. Karanfilli, bir tutam ballı ve bol (oradan buradan) bitkili...

Sağlıklı yaşam ya da bir aylık Müslümanlık Lucca’dan geçme faslındaydı. Nitekim.

Yine de o gece Lucca’da en çok İlham Gencer’e bayıldım. Hıncal Uluç’un masasında oturuyordu. Uluç kalktıktan sonra oturmaya devam etti Gencer. Öyle beyefendiydi ki...

Papyonu, takım elbisesi hálá aklımda. "Merhaba, ben İlham Gencer" deyişi de...

Nitekim biz spor ayakkabılı gençlere bile selam verdi.

Buna karşılık, "sarışın" kategoriden bir genç kadının yaptığı şey mesela tuhaf, hatta aptalcaydı. Dedi ki kız, (sportif) tesbihiyle oynamakta olan bir başka gence durup dururken:

"Ay bu ne ya! Müslüman, Arap filan!".

Tesbihli ve de gururlu genç ses etmedi elbet. Ama benim güldüğümü görünce tesbihi gösterdi.

Alıp bakınca ben de güldüm. Çünkü tesbihin üzerinde "Greece/Mykonos" (Yunanistan / Mikanos) yazıyordu. Meğer abimiz tesbihini son Mikanos tatilinde almış.

Haliyle ablamızın manasız tepkisine de anlam verememişti.

İşte buna kültürlerarası diyalogsuzluk denmez de, ne denirdi sevgili okur...
Yazarın Tüm Yazıları