Ondan nefret ediyoruz

Sedat ERGİN
Haberin Devamı

Komutanlar Çiller'e Erbakan'dan daha çok kızıyor, yalan söylediğini düşünüyorlardı

Komutanlar, Necmettin Erbakan'dan daha çok Çiller'e kızıyorlar, sıkıntılı durumdan önce onu sorumlu tutuyorlardı. ‘‘Erbakan'ı biliyoruz. Bizi şaşırtmıyor. Bizim sorunumuz Çiller'le. Cumhuriyete ihanet etti'' diyorlardı.

Başkent'te 30 Mart Pazar günü Ankara Müzik Festivali'nin açılışında verilen Dokuzuncu Senfoni konseri büyük bir coşku yaratmış ve Refah-Yol hükümetine karşı bir toplu bir protesto gösterisine dönüşmüştü.

Milli Savunma Bakanı Turan Tayan, aynı günün akşamı Gölbaşı'ndaki Hava Kuvvetleri tesisinde bir grup komutanla yemek masasında biraraya geldi. Evsahibi Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Ahmet Çörekçi'ydi. MGK Genel Sekreteki İlhan Kılıç ve Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Güven Erkaya da konuklar arasındaydılar.

Sohbet, hükümetin durumuna ve DYP lideri Tansu Çiller'e kaydı. Komutanlar rahatsızlıklarını gizlemiyorlardı. Bütün bu tartışmalarda her seferinde arada sıkışıp kalan kişi Savunma Bakanı Tayan'dı. Tayan, RP'li koalisyonun devamına karşıydı. Kamuoyuna yaptığı çıkışlarda RP'ye dönük rahatsızlığını saklamıyordu. Ancak parti disiplinini bozan davranışlar içine girmekten de dikkatle kaçınıyor, Çiller aleyhine bir tutum almıyordu.

Tayan, dinlediği eleştiriler karşısında Genel Başkanı Çiller'i savunmaya geçti ve bir ara şöyle dedi: ‘‘Ama genel başkanımızın önemli meziyetleri var...'' Gruptaki komutanlardan biri oldukça sert bir karşılık verdi:

‘‘Yalancının hiçbir meziyeti olmaz...''

Komutanın bu sözleri, Türk Silahlı Kuvvetleri'nin üst kademesinde uzun bir süreden beri Tansu Çiller'e dönük havayı büyük ölçüde yansıtıyordu. Bir dönem askerlerin kuvvetli bir destek verdikleri Çiller, Refah-Yol ortaklığını kurduktan sonra bu kesimdeki bütün kredisini kaybetmişti. Komutanlar, Necmettin Erbakan'dan daha çok Çiller'e kızıyorlar, Türkiye'nin içine girdiği sıkıntılı durumdan önce Çiller'i sorumlu tutuyorlardı. Özel sohbetlerde Çiller'e dönük kızgınlıklarını gizleme gereğini duymuyorlar, ‘‘Erbakan'ın ne olduğunu biliyoruz. Bizi şaşırtmıyor. Bizim sorunumuz Erbakan'la değil, Çiller'le. Cumhuriyete ihanet etti'' diye konuşuyorlardı.

TANSU HANIM DEĞİL ‘‘O KADIN''

Bir keresinde Genelkurmay'ın üst düzey bir temsilcisi, Ocak ayında bir grup gazeteciyle yediği yemekte aynen şunları söylemişti: ‘‘İsmimi vermeden yazabilirsiniz: Ondan nefret ediyoruz.'' Genelkurmay'da komutanlık katındaki bazı odalarda Haslet Soyöz'ün Milliyet'te çıkan bir karikatürü çerçevelenmiş olarak asılı duruyordu. Karikatürde yüz hatları boş bırakılmış, ancak Çiller'i çağrıştıran bir kadın tankın üzerinde duruyordu. Tankın topunun ucu kadının tam arkasında duruyordu. Karikatürün altında ‘‘Ordu beni destekliyor'' yazılıydı.

Bu tür karikatürlerin odaların duvarlarına asılması, o günlerde Genelkurmay'da olağan bir tepki olarak görülüyordu. Ondan söz edilirken artık ‘‘Tansu Hanım'' denmiyordu. Genellikle ‘‘O kadın'' ya da ‘‘Bayan'' ifadeleri kullanılıyordu. Ve Çiller'e ambargo uygulanıyordu. Onu Genelkurmay karargahında görmek istemiyorlardı.

Çiller, 1997 Ocak ayı sonrasında bu ambargoyu bir kez kırabildi. Başbakan Necmettin Erbakan 14 Nisanda Hacca gidince, Çiller Başbakan vekilliğini üstlendi. Eski günlerde olduğu gibi bütün yetkiler yine ondaydı; sekiz gün süreyle... Vekil yetkisini kullanarak ambargoyu kırmayı denedi. Ancak Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'ya Başbakan Vekili sıfatıyla 16 Nisan tarihinde yaptığı ziyaret iplerin tümüyle kopmasına yol açacaktı.

Bunun nedeni 28 Şubat MGK kararlarından hemen sonra yapılan DYP Başkanlık Divanı toplantısında, bazı komutanların emekliye sevkedilmesini bir planın görüşüldüğü yolundaki haberlerdi. Başkanlık Divanı üyelerinden birinin toplantıda tuttuğu notlar olduğu ileri sürülen bir belge, Ankara kulislerinde dolaşıma girmiş ve Genelkurmay karargahına kadar ulaşmıştı. Belgede komutanlara karşı izlenecek stratejide başvurulabilecek A planı, B planı gibi çeşitli seçenekler yer alıyordu.

Planlardan biri, hükümetin Ağustos Şurası'nda dokuz orgenerali emekliye sevketmesini öngörüyordu. Bu planın varlığı Çiller ve kurmayları tarafından en kuvvetli ifadelerle yalanlandı. Ancak Karadayı elindeki belgeye inanıyordu ve Çiller'e ‘‘Komutanları emekli edecekmişsiniz? İşte belgesi burada'' dedi. Çiller, ‘‘Bunlar kesinlikle doğru değil'' karşılığını verdi. Çiller, oldukça sert bir tonda geçen bu konuşmadan sonra bir daha Genelkurmay karargahından içeri adım atmadı.

BİZİ ZOR DURUMA SOKABİLİR

DYP lideri, darbe spekülasyonlarından rahatsızdı; Ordu ile ilişkileri kopmuştu. Çiller, bundan sonraki oyun planında darbe söylentilerini Başbakanlığı Erbakan'ın elinden alıp, kendisini bu makama getirmek için kullanacaktı. Çiller, Mayıs ayında yürütülen uzun pazarlıklardan sonra Erbakan'ı erken seçime gidilmesi karşılığında Başbakanlığın iki koalisyon ortağı arasında yer değiştirmesi konusunda ikna etti.

DYP lideri, Başbakanlığın kendisine geçmesiyle krizin aşılabileceğini ümit ediyordu. Erbakan ve Çiller, 1 Haziran Pazar günü düzenledikleri basın toplantısıyla koalisyonda görev değişikliği yaparak, kasım ayında erken seçime gitme kararını kamuoyuna açıkladılar.

Çiller'in, Haziran ayı başında bu stratejisine destek aradığı kurumlardan başında Türk Silahlı Kuvvetleri geliyordu. DYP lideri, basın toplantısından sonra yeniden askerlere yöneldi ve temas imkanı aradı. Ancak bütün kapılar kapalıydı. Komutanlar, Çiller'in planına soğuktular. Başbakanlık Erbakan ile Çiller arasında yer değiştirse de, ortaya çıkacak yapının mevcut hükümetin bir başka görüntüyle devamı olacağına inanıyorlardı. O dönemde dört yıldızlı bir orgeneralin tepkisi şuydu:

‘‘Ha Ali Hüseyin, ha Hüseyin Ali... Ne değişecek ki...''

Komutanlar kendi aralarında yaptıkları değerlendirmede, Tansu Çiller'le her türlü temastan uzak durulması kararını aldılar. Bu yasak, yalnızca yüzyüze görüşmeleri değil, telefon temasını da kapsıyordu. Bunun nedeni, bir kuvvet komutanı tarafından şöyle ifade edilecekti: ‘‘Telefonlarına çıkmamamızın tek bir nedeni var. Kendisine söyleyeceklerimizi kamuoyuna çarpıtarak aktarıp, bizi zor duruma sokabilir.''

Komutanlar, Çiller'in ‘‘Ordu Başbakanlığın bana geçmesini destekliyor'' ya da ‘‘Başbakanlık bana geçiyor. Ben askerlerle de konuştum'' şeklinde bir açıklama yapmasından, DYP'li milletvekillerini ikna etmek için bu tezi kullanmasından endişe ediyorlardı.

Çiller'e duyulan güvensizlik sınırsızdı.

Kendisine güven duymamalarının pek çok nedeni vardı. Ancak bir olay özellikle canlarını sıkmıştı. Çiller, 23 Şubat tarihinde Sabah gazetesinden Zafer Mutlu, Hasan Cemal ve Fatih Çekirge ile yaptığı kahvaltıda şu sözleri sarfetmişti: ‘‘Bakın arkadaşlar, bu darbe lafları falan boşuna. Hiçbir şey olmaz. Size çok özel birşey aktaracağım. Kısa bir süre önce Genelkurmay Başkanı Orgeneral Karadayı bana çok önemli bir olay aktardı. Karadayı, Mesut Yılmaz'a haber göndermiş, 'Siz çekilin, sağı Tansu Çiller bütünleştirir' demiş. Bunu da bana söyledi.''

Çiller'in bu sözleri 1 Mayıs tarihinde aynı gazetede manşetten yayınlanınca, Genelkurmay Başkanlığı ertesi gün bir açıklamayla Çiller'i yalanlayacak ve ‘‘Türk Silahlı Kuvvetleri'ni siyasi tartışma ve iktidar hırslarına alet edilme gayreti üzüntüyle karşılanmaktadır'' diyecekti.

Genelkurmay'a göre, Çiller yalan söylüyordu. Bu ve bunun gibi olaylar komutanların Çiller'den uzak durmalarına yol açıyordu.

Ancak Çiller, komutanların ambargosunu yine de kırdı. MGK Genel Sekreteri Orgeneral İlhan Kılıç konumu gereği Başbakan'a bağlı çalışıyordu ve MGK toplantıları için hükümet üyeleriyle sürekli temas halindeydi. Çiller, 13 Mayıs Cuma günü Dışişleri Konutu'nda Orgeneral Kılıç'la yaklaşık bir saat süren bir görüşme yaptı.

KARADAYI'YA MESAJ YANITSIZ KALDI

Çiller, MGK Genel Sekreterine hükümet değişikliği planı hakkında ayrıntılı bilgi verdi. Başbakanlığın kendisine geçmesiyle birlikte gerilimin geride bırakacağını, ülkede yumuşama havası doğacağını anlattı. Çiller, açıkça destek istiyordu. Orgeneral Kılıç'a ‘‘Bu görüşlerimi Karadayı Paşa'ya iletir misiniz?'' dedi.

Kılıç, aracı konumundaydı. Mesajı Karadayı'ya iletti. Karadayı, mesajı aldığında Deniz Kurdu-97 tatbikatının son aşaması için Kara, Hava ve Deniz kuvvetleri komutanlarıyla birlikte Antalya'daydı. Karadayı, yanıt vermeme kararı aldı. Çiller'den Karadayı'ya 13 Mayıs günü giden bu mesaj yanıtsız kaldı. Bunun ne anlama geldiği açıktı.

Ancak başka kanallardan Çiller'e gelen dolaylı mesajlar yok değildi. Bazı komutanlar, aracılar kullanarak Çiller'e mesaj göndermekten geri kalmıyorlardı. Örneğin, sonradan DTP'ye giden bir milletvekili aracılığıyla giden mesaj şuydu: ‘‘Görev değişikliği hiçbir şey değiştirmez. Yalnızca koalisyonun bu şekilde devamına karşı değiliz. Çiller'in Başbakan olarak yer alacağı bir azınlık hükümeti formülüne de karşıyız.''

Çiller ise Ordu'dan gelen bütün bu mesajlara karşılık, destek arayışını inatla sürdürüyordu. Bunun en çarpıcı örneği, 27 haziran tarihli MGK toplantısıydı. Cumhurbaşkanı Demirel hükümeti kurma görevini Mesut Yılmaz'a vermişti. Çiller'in hedefi bu hükümetin güvenoyu almasını önleyip, azınlık hükümetine gitmekti.

MGK toplantısı sona erdikten sonra Karadayı'nın yanına giderek azınlık hükümeti için kendisinden destek istedi. Karadayı'nın yanıtı, ‘‘Bu bizi ilgilendirmez. Sayın Cumhurbaşkanı'nın ve Meclis'in işidir'' yanıtını aldı.

Refah-Yol'daki görev değişikliği sürecinde sık sık Ordu'nun kapısını çalan Çiller, hükümet dışı kaldıktan sonra Ordu aleyhtarı bir çizgiye kayacak ve her fırsatta Ordu'nun demokrasiye müdahalelerini eleştirecekti.

Yazarın Tüm Yazıları