Önce bir köpek sevin, sonra bir kadın ve hapisten kaçın

Yan tarafına siyah renkte köpek patisi resmedilmiş beyaz minibüs, her zamanki gibi saat tam 16.30’da demir kapının önünde durdu.

"Hoşçakalın hanımefendi" dedi görevli kapıyı açarken. Her zamanki gibi, "Yarın görüşürüz evlat!" diye seslendi kadın ve yavaşça uzaklaştı. Beyaz minibüsün içine bakmak, kimsenin aklının ucundan bile geçmedi.

Rahibe, rahibe olmadan önce küçük bir kızdı. Annesi, ikinci kez evlenmişti. Bir meyhanede bulaşıkçıydı. Eve gelişi sabahın ilk ışıklarını buluyordu. Üvey baba işsizdi, adam yaralamaktan hapse girip çıkmıştı, eline ne geçirse içiyordu. Küçük kız, olur olmaz dayak yiyor, aç bırakılıyor, bütün bunlar yetmezmiş gibi ırzına geçiliyordu.

Dayanamayıp evden kaçtı, bir yurttan diğerine yerleştirildi, istismar bitmedi. Hamile kaldı, bebeğini doğurdu ve daha hastaneden çıkmadan evlatlık olarak verdi. Yeniden sokaklara düştü, bir lokma ekmek, bir kap çorba karşılığında bedenini satmaya başladı, birkaç kez intihara kalkıştı, bir türlü başaramadı.

Günün birinde, bir sokak köpeği tanıdı. O nereye gitse, köpek peşinden geliyordu. Köpeğin karşılıksız sevgisi onu hayata bağladı, "Beni seviyor, benim için kaygılanıyor. Onun sayesinde acılarımı unuttum. Onun için yaşamalıyım" dedi, bir Dominikan manastırına girdi, rahibe oldu. Kendi gibi acı çeken başkalarını da hayata bağlamak istedi, yanına Washington Üniversitesi Veteriner Fakültesi Dekanı Profesör Leo K. Bustad ile psikolog Linda Hines’i aldı, en yakın cezaevine başvurdu.

1981 yılıydı, dünyanın ilk "cezaevi köpekleri" programı böyle başladı.

BİR BELGESEL İZLEDİ HAYATI DEĞİŞTİ

Aradan 20 yıl geçti. Günün birinde bir televizyon kanalı, rahibe Pauline Quinn ve cezaevi köpekleriyle ilgili bir belgesel yayınladı. Belgeseli izleyenlerden biri, sekreterlikten emekli Bayan Toby Young’dı.

Toby, liseyi bitirdiğinde sınıf arkadaşı Patrick ile evlenmiş, aynı küçük kasabanın aynı küçük evinde yaşamış, iki oğulları olmuştu. Birbirlerine sıkıca bağlı, yasalara saygılı, komşuları tarafından çok sevilen bir aileydiler. Adam, itfaiyecilikten emekli olduktan sonra kötü bir haberle sarsılmışlardı. Toby, tiroid kanseriydi. Ameliyat oldu, uzun, yorucu tedavilerden geçti.

O sabah Bayan Toby Young, seyrettiği belgeselin son cümlesinden çok etkilendi. Hindistan Bağımsızlık Hareketi’nin lideri Mahatma Gandhi’nin bir cümlesiydi bu: "Kendini bulmanın en iyi yolu, başkalarına hizmet ederek kendini kaybetmektir." "Moralim çok bozuk, yaşamak bile istemiyorum" diye düşündü Toby, "Bir dernek kursam, ben de rahibe gibi, sokak köpeklerini mahkumların eğittiği bir program başlatsam, hem köpeklere, hem mahkumlara hayrım dokunsa, kendimi daha iyi hissedebilirim." Hemen harekete geçti, komşuları dolaştı, gazete ilanları verdi, başka gönüllüler buldu ve "Güvenli Barınak" adlı bir dernek kurdu.

Çalışmaya, en yakındaki Kansas Lansing cezaevinden başladı. Gönüllü mahkumlar arasından özel olarak seçilenlerin, köpek eğitimi konusunda uzmanlaşmasını sağladı. Ardından, belediyenin barınaklarında yaşayan köpeklerden yaralı, istismara uğramış, ürkek ve içine kapanık olanlarını seçti. Neşeli, güzel ve çekici köpeklerle işi yoktu. Zaten çeşitli sivil toplum örgütleri onlara kısa zamanda sıcak bir yuva buluyordu.

Derneğin çok sayıda çalışanı olduğu halde Bayan Toby, her sabah, üzerine siyah bir köpek patisi resmedilmiş, kocaman puntolarla "Güvenli Barınak" yazılı beyaz bir minibüsün direksiyonuna geçiyor, köpekleri kafes içinde cezaevine taşıyor, kendi elleriyle mahkumlara zimmetliyordu. Kimi zaman, gün boyu çalışmaları yerinde izliyor, eğitimi tamamlananları, kendilerine bir sahip bulacağından emin olarak, derneğin barınağına geri götürüyordu. Hayvanların büyük bölümü sabah bırakılıp, akşam alınmaktaydı. Ağır psikolojik travma geçirmiş köpeklerin, bu gidip gelmelerden zarar görebileceği endişesiyle, geceyi mahkumun tek kişilik hücresinde geçirmesine izin veriliyordu.

Bayan Toby, haftanın 50 saatini cezaevinde geçiriyordu ve hayatında hiç olmadığı ölçüde mutluydu. Adam öldürecek kadar katı yürekli bir insanla, her türlü istismara uğramış bir köpek arasındaki sevgi ve dayanışmanın adım adım gelişmesini izlemekten güzel bir şey yoktu. Güvenli Barınak, sadece bir kaç yılda 700 kadar köpeği eğitip yuva sahibi yapmak gibi olağanüstü bir başarıya imza attı. Ünü ülke geneline yayıldı.

Her şey yolundaydı. Ta ki 12 Şubat 2006 akşamı, Bay Patrick Young evden üç şeyin eksildiğini fark edinceye kadar: İki yarı-otomatik tabanca ve 28 yıllık sevgili eşi Toby.

BİR KADIN SEVDİ13 KİLO ZAYIFLADI

Otomobil çalmaya kalkışan iki kişiydiler. Yan yana dizili irili ufaklı dükkanların hemen karşısındaki açık otoparka girdiler. Sol ön penceresi inik bir araç gördüler. Radyo çalıyordu, kontak anahtarı üzerindeydi. Arka koltukta yaşlıca bir erkek oturuyordu. Silah tehdidi ile adamı araçtan indirdiler. O sırada kadın çığlıkları duyuldu. Bir el ateş edildi, adam yere düştü. Ertesi gün tümörlü beyin dokusunun içinden 0.45 kalibrelik bir kurşun çıkarttılar.

Adamlar yakalandı. Biri, son üç yılını ıslahevinde geçirmiş 17 yaşındaki John Manard’dı. Yargılandı, ömür boyu hapse mahkum oldu. Kansas’taki Lansing cezaevine kondu. Vücudunun yarısı dövmelerle kaplı, karnını boydan boya "Hooligan" sözcüğü örten, 64844 numaralı genç mahkum, cezaevinde liseyi bitirdi, gitar çalmasını öğrendi, 2028’de şartlı tahliye edilebileceği umudu, ama daha önce, cezaevinde öleceği korkusuyla günlerini geçirmeye başladı.

Bayan Toby, Güvenli Barınak’ı kurduğunda, John Manard neredeyse on yıldır demir parmaklıklar arkasındaydı. Cezaevi müdürü "Kim köpek eğitmek ister?" diye sorduğunda, hemen talip oldu. O tarihte ülkenin 70 kadar cezaevinde 2500 mahkum köpek eğitmekteydi. İşte Bayan Toby Young ile katil John Manard’ın hayatı böyle kesişti.

John, otuza yakın köpek eğitti. Hepsi çok kötü durumda hayvanlardı. Hepsi geceleri Manard’ın hücresinde kaldı. Bu arada Manard sadece köpeklerle değil, Toby Young’la da arkadaş oldu. Bir sabah "Size aşığım" dedi, kendinden 21 yaş daha büyük kadına. Adamın gençliği mi, orantılı vücudu mu, dövmeleri mi, yoksa her sabah eline tutuşturduğu, küçücük kağıtlardaki tatlı sözcükler yüzünden mi bilinmez, Bayan Toby yanıtlamakta gecikmedi, "Ben de!" 2005 Aralık’ında, "Eğer buradan kaçabilirsem, benimle gelir misin?" diye sordu mahkum. "Evet" dedi kadın.

Manard, 1.88’lik boyunu kısaltamayacağını, ama zayıflayabileceğini biliyordu. Bildiği bir şey daha vardı. Cezaevinden çıkan kamyonlar, kalp seslerini algılayan detektörün önünden geçmek zorundaydılar. Böylece içinde bir kaçak olup olmadığı kontrol ediliyordu. Ama Bayan Toby’nin minibüsü dedektörsüz kapıdan girip çıkmaktaydı.

KÖPEK KAFESİNDEKİ MAHKUM KILLARI

12 Şubat 2006 pazar günü öğleden sonrasında, Kansas Eyaleti Lansing Cezaevi sakinleri, genç adamla Bayan Toby’yi son kez bir arada gördüler. Aynı gece John Manard’ın cezaevinden kaçtığı anlaşıldı ve aynı gece, itfaiyeden emekli Pat Young, tabancalarının ve karısının ortadan kaybolduğunu bildirdi.

Ertesi gün, kadının bir ay kadar önce cezaevine 20 dakika kadar uzaklıktaki Bonner Springs’te bir depo kiraladığı, 40 bin doları bulan emeklilik tazminatının tamamını bankadan çektiği ve bunların hiçbirinden kocasının haberi olmadığı ortaya çıktı.

Polisin ilk işi depoya gitmek oldu, içinde beyaz bir minibüs buldu. Tahmin ettiğiniz gibi, Güvenli Barınak’ın kapısına siyah bir köpek patisi resmedilmiş minibüsüydü bu. İçinde boş bir kafes vardı. Kafeste de Manard’ın saçları.

Yapılan soruşturmada, birkaç mahkumun Manard’ın köpek kafesine sığmasına yardımcı olduğu, ardından minibüsün arkasına yükledikleri anlaşıldı. Bir komşu Young Ailesi’nin yeşil renkte otomobili olmadığı halde, şubat başlarında Bayan Toby’yi yeşil bir Chevrolet’nin direksiyonunda gördüğünü hatırladı. Kadınla adamın fotoğraflarını gören bir market sahibi, siyah renkte saç boyası ve traş bıçakları aldıklarını söyledi.

Cezaevinde yapılan aramada, kaçak olarak içeriye sokulmuş bir cep telefonu bulundu. Bu telefonla bayan Toby’nin cep telefonu arasında 12 bin dakika görüşüldüğü anlaşıldı. Ancak en önemlisi, bu telefonla 1000 kilometre ötedeki Tennessee eyaleti aranmıştı. Polis, kaçakları Tennessee’de aramaya başladı.

TAHTA KULÜBEDE KUTLANAN SEVGİLİLER GÜNÜ

Maynard ve Toby 24 Şubat 2006 günü, eyaletin dördüncü büyük kenti Chattanooga’da Hamilton Caddesi üzerindeki Barnes & Nobles kitapçısından çıkarken görüldüler. Bir özel güvenlik elemanı, bindikleri yeşil Chevrolet’nin plakasını polise bildirdi. Aşıkların kuzeye doğru nehir boyunca yol almakta olduğunu saptayan polis, takibe başladı. Arkasından polislerin geldiğini gören Manard, hızını giderek arttırdı, sonunda direksiyon hakimiyetini kaybetti, yoldan çıktı, bayırdan aşağıya doğru birkaç takla attı, ağaçlara çarptı ve durdu.

İçinde Sevgililer Günü’nü kutladıkları, birbirlerine hediyeler verdikleri, kimi zaman sohbet ederek, kimi zaman sevişerek 12 gün yaşadıkları ve daha sonra her ikisinin de "Hayatımın en güzel günleriydi. Kesinlikle pişman değilim" diye anlatacakları, Manard’ın cezaevinden telefonla arayarak kiraladığı küçük tahta kulübeden sadece 500 metre uzaktaydılar.

Her ikisi bir süre aynı hastanenin yoğun bakımında kaldı. Sağlıklarına kavuşunca cezaevine kondular. Toby 27 ay hapis cezası aldı, 2006 Nisan’ında kefaletle serbet bırakıldı. Hálá depresyon tedavisi görüyor. Kansas’taki El Dorado Yüksek Güvenlikli Cezaevi’ne nakledilen Manard, 2028’teki şartlı tahliye umudunu tamamen kaybetti.

CEZAEVİ KÖPEKLERİ

30 yıl kadar önce, rahibe Pauline Quinn, profesör Leo K. Bustad ve psikolog Linda Hines tarafından, Washington Eyaleti Yüksek Güvenlikli Kadın Cezaevi’nde başlatılan program, günümüzde Amerika’nın ve dünyanın pek çok cezaevinde başarıyla yürütülüyor.

Belediye tarafından sokaktan toplanan köpekler, özellikle dayak yemiş, aç bırakılmış, işkence edilmiş olanlar, belirli nitelikleri taşıyan mahkumlara zimmetleniyor. Başlangıçta eğitimci olarak sadece kadın mahkumlar kullanılırken, şimdilerde erkeklere de eğitilmek üzere köpek teslim ediliyor.

Mahkumların eğittiği, bir bölümü çok özel becerilerle donatılan köpekler (engellilere yardımcı olmak, çocukları korumak vb.) ihtiyaç sahiplerine veriliyor ya da satılıyor. Böylelikle hem mahkumlar bir canlıyla dostluk ve sevgi bağları kuruyor, daha az şiddet gösteren kişilere dönüşüyorlar, hem köpekler sokaklardan ve itlaf edilmekten kurtuluyor ve daha kolay sahip buluyorlar. Köpek eğiten mahkumların bulunduğu cezaevlerinde disiplin sorunlarının yüzde 60 oranında azaldığı, bu mahkumların serbest kaldıktan sonra suç işleyip cezaevine dönme oranlarının ciddi biçimde düştüğü bildiriliyor.
Yazarın Tüm Yazıları