On üç tıp öğrencisi

TIP öğrencisi telefonda arkadaşına ya da ailesine bilgi veriyor:

Haberin Devamı

“Ben bu yıl altı komiteden sorumluyum”.
Polis ellerini ovuşturuyor, işte enseledik kerataları. Daha o sevinç bitmeden bir başka telefonda bir başka tıp öğrencisi:
“Ben dört komiteden sorumluyum”.
Polisin neşesi daha da artıyor, tamam, işte örgütün peşindeyiz. Ama, gerçek başka.
Tıp öğrencilerinde vize değil, komite sistemi var. Beş, altı ders birleşiyor, bir komite oluyor. Yüz sınav sorusunda mikrobiyoloji, patoloji, biyokimya sorularının yer alması gibi.
Ve de dolayısıyla bu komitelerin hiçbir KCK ya da bir başka örgüte çıkmıyor. Buna rağmen, on üç tıp öğrencisi altı aydır hapiste. Mahkeme karşısına ancak yarın çıkacaklar.

SUÇLARI BÜYÜK

Tıp öğrencilerinin başka suçları da var. Şöyle:
Halay çekmek, ıslık çalmak, puşi takmak, yumurta atmak, mitinge katılmak, pankart açmak, basın açıklaması yapmak, sağlık taraması gerçekleştirmek.
Bu suçları işlemek için kullandıkları suç aletleri de var:
Bilgisayar, DVD, CD, kitap, defter, ders notları, sınav soruları.
Komite, halay çekmek, mitinge katılmak derken, on üç tıp öğrencisi yukarıda saydığım suçlardan dolayı Haziran’dan bu yana tutuklu.
Mitinge katılmak denilen suça gelince, orada sayı hayli fazla. 13 Mart günü Ankara’daki mitinge yaklaşık otuz bin kişi katılıyor.

BİZ KEFİLİZ

Haberin Devamı

Türk Tabipler Birliği bu duruma tepki gösteriyor. “Tutukluluk halinin istisna olduğunu” vurguluyor, tutukluluğun cezaya dönüştüğünün altını çiziyor.
Türk Tabipler Birliği açıklamasında, “yasal sınırlar içinde dahi olsa, her türlü muhalefeti susturmanın yolu olarak, uzun tutukluluk süreleri” bir kez daha hatırlatılıyor.
Geçen 25 Haziran’da değişik illerde ve aynı anda çok sayıda tıp öğrencisi göz altına alınıyor. Türk Tabipler Birliği şunu söylüyor:
“Sorgulama aşamasında sorulan sorulardan anlayabildiğimiz kadarıyla, 13 Mart Sağlık Mitingine neden katıldıkları, Halk Sağlığı stajlarında neden sağlık taraması yaptıkları, bir öğrenci kulübü olan HASAT etkinliklerinde ne aradıkları gibi sorularla karşılaşmışlar”.
Halk sağlığı taraması ayrı bir öykü. Tıp öğrencileri Ankara’nın yoksul mahallelerinde şeker ve tansiyon ölçümü yapıyor, halka parasız sağlık hizmeti veriyor. Bunu aziz devletimiz “halkı sağlık hizmetinden soğutmak” olarak algılıyor. Bu da suçlardan biri.
Tabipler Birliği yaşanan olaylarla demokrasi arasında uzak-yakın ilişki bulunmadığını söylüyor ve ekliyor:
“Bizler, geleceğin açık fikirli, sorgulayıcı ve mücadeleci genç hekim adayı arkadaşlarımıza kefiliz. Onlar bizim geleceğimizdir. O nedenle bir an önce özgür bırakılmalarını talep ediyoruz”.
Mahkeme yarın.

Haberin Devamı

Arınç’ta sürç-ü lisan

BDP milletvekillerinin dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili olarak Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç görüşünü açıklıyor:
“Her milletvekili işin bir yargı boyutunu, bir de siyasi boyutunu düşünerek en doğru kararı verecektir”.
Ardından ekliyor:
“Bu konuda bir gurup kararı alınacağını zannetmiyorum”.
Aynı zamanda hukukçu olan Arınç’a Anayasanın 83. maddesinin son fıkrasını hatırlatmak gerek, o madde şöyle:
“TBMM’deki siyasi parti guruplarınca yasama dokunulmazlığı ile ilgili görüşme yapılamaz ve karar alınamaz”.
Arınç’ın “zannetmiyorum” demesi dil sürçmesi olsa gerek. Anayasa çok açık, gurup kararı alınamadığı gibi, gurupta konuşulamıyor bile.
Buna rağmen, birilerinin milletvekilleri üzerinde düşüncelerini açıklayarak “dolaylı baskı kurması” günümüzde artık sürpriz değil.

 

Yazarın Tüm Yazıları