Olanlara mesleki yetersizliğim nedenmiş

ŞU hayatta köşe yazısı yazmaktan başka bir işe yaramıyorum sevgili okurlar.

Diğer meslektaşların bir parmakta on marifetleri var, ben tek bir marifetle yetinmek zorundayım, onu da ancak 10 parmağımı birden kullanarak yarım yamalak başarıyorum.

İmreniyorum onlara, özellikle de televizyona çıkanlara çok imreniyorum.

Hemen herkes çıkıyor ekrana, fikirlerini anlatıyor, halkı aydınlatıyor.

Ben ise kimseye bağlanamıyorum, bırakın ekrana çıkmayı artık telefonla arayanım bile yok.

* * *

Bir süre önce dedim ki kendi kendime, bu işte bir yanlışlık olmalı, yani tamam ben diğer gazeteci arkadaşlarım kadar bilgili ve birikimli olmayabilirim, akıllı da olmayabilirim.

Tamam ama benim gibi bir insanın bile zaman zaman anlatacağı şeyler olabilir belki diye düşündüm.

Hele bir süre de Amerika'da olacağım, hiç olmazsa oradan anlatacaklarımla belki ilgileneceklerdir diye avuttum kendimi.

Vallahi yanılmışım.

Adeta yalvarıyorum kaç aydır bana da sorun bir şeyler diye ama nafile.

Para da istemiyorum üstelik ve meseleye öyle de kafayı takmış durumdayım ki neredeyse üste para verecek bile duruma geldim sırf televizyona çıkıp birkaç kelime edebileyim diye.

* * *

Dolayısıyla 10 Eylül günü CNN Türk'ten aradıklarında beni sevinçten nasıl havalara uçtuğumu tahmin edebilirsiniz tahmin ediyorum.

Bir gün sonra arayıp, 11 Eylül ile ilgili konuşmamı isteyeceklerini söylediler. Bunca zamandan sonra böylesine beklenmedik bir sürprizle karşılaşınca ister istemez heyecanlanmışım sevgili okurlar.

Hatta telefonu kapadıktan sonra heyecan ve sevinç karışımı nedeniyle hafiften gözlerim de yaşardı.

Ve aynı heyecanla ertesi günü beklemeye başladım.

* * *

Aradılar denilen saatte.

Stüdyoya bağlanacağımı söylediler.

Bağlandım ve sıranın bana gelmesini bekledim.

10 dakika kadar sonra (ki bu 10 dakikada ne tür bir travma yaşamış olduğumu biraz sonra anlatacağım) sözü bana verdiler.

Ben 11 Eylül meselesinde olayın sadece terör boyutuna takılıp kalmanın yanlış olacağını, o tarihle başlayarak ABD'de önemli bir değişim yaşanmakta olduğunu, bana kalırsa 11 Eylül günü Amerika içinde sivil bir darbe yaşanmış olduğunu ve bunun geleceğe yönelik yansımalarının önemli olacağını söyledim ve sustum.

İşte o noktada da neden televizyoncular tarafından katiyen istenmediğimi, bu işin temel noktalarını katiyen kavrayamamış olduğumu, benden asla bir iş istenmemesinin gayet haklı profesyonel nedenlere dayanmakta olduğunu da kavrayıverdim sevgili okurlar.

Çünkü ben gayet saf bir şekilde dediklerimin ilginç olduğunu, en azından 11 Eylül tarihinde Amerika'da bir iç darbe yaşanmıştır lafının belki bir soruya değer bulunabileceğini, bunun enteresan olabileceğini düşünürken bana teşekkür edip telefonu kapayıverdiler.

Anladım ki ben bu işte neyin ilginç olup olmayacağını katiyen kestiremiyorum ve dolayısıyla da bana yapılan muameleyi de gayet hak ediyorum.

Bunu anlamam da gayet iyi oldu, dolayısıyla kafamdaki televizyon faslını da maalesef henüz başlama imkánı bulamadan tamamen kapatmış oldum.

* * *

Gelelim stüdyoya bağlandıktan sonra yaklaşık 10 dakika boyunca yaşamış olduğum travmaya.

Benden önce Hasan Cemal'i bulmuşlar, New York'tan onunla konuşuyorlardı.

Hasan Cemal benden 10 misli uzun konuştu.

Ve ben bir anda o anda hayatta yapmak istediğim en sonuncu olmasa bile en sonuncuya hayli yakın şeyi yapmak zorunda kaldım ve yaklaşık 24 saat önce şehre gelmiş olan Hasan Cemal'den New York'u dinledim.

Onun benden 10 misli uzun konuşmasına rağmen daha toleransla dinlenmesinin bir de nedeni var elbet.

Ne de olsa televizyon deneyimi var onun, daha önce program yapmış olduğu için benimle karşılaştırıldığında bu konuda bir üstat bile sayılabilir.

Yani o ne tür bir talep olduğunu daha iyi kestiriyor olmalı, bilmem anlatabiliyor muyum?
Yazarın Tüm Yazıları