O maddeyi düşünecekler mi

BUGÜN bana, "Sizce Türkiye Cumhuriyeti için en iyi cumhurbaşkanı kim olur" diye sorsalar, cevabım hazırdır:

Ben en iyi cumhurbaşkanının Süleyman Demirel olacağına inanıyorum.

Hálá ve samimi olarak inanıyorum.

Çünkü bütün hayatım boyunca şahsen tanıdıklarım arasında en iyi cumhurbaşkanı kimdi derseniz, cevabım aynı olurdu.

Demirel çok iyi bir cumhurbaşkanıydı.

İşte o yüzden her derin siyasi olayın arkasından ilk onu ararım.

Önceki akşam da öyle yaptım.

Uzunca sohbet ettik.

Önce klasik sözlerini söyledi.

Demirel, "seçim" kavramına tutkuyla bağlı bir siyasetçidir.

Çünkü siyasi bunalımların en iyi çözümünün "seçim" olduğuna inanır.

Cumhurbaşkanlığı konusunda yaşanan bunalımın çözümünün de seçim olduğuna inanıyor.

* * *

"Kimsenin en küçük söz söyleyemeyeceği çok iyi bir seçim oldu. Çok hızlı sonuç alındı" diyor.

Bu arada çok ilginç bir gözlemini de aktarıyor:

"Bu seçimin en iyi taraflarından biri de medyanın tutumuydu. Ben kampanyayı dikkatle izledim. Barajı geçme ihtimali olan dört partinin mitinglerini tarafsız bir şekilde yansıttı. Neredeyse her birine birer sayfa açıp, eşit şekilde verdi."

Demirel’in bu gözlemi Hürriyet açısından da çok önemli.

Gerçekten de bu seçimi mümkün olduğunca eşit biçimde yansıtmaya gayret ettik.

Parti ve düşünce angajmanı olmayan öteki gazeteler de aynı tutumu benimsediler.

Dokuzuncu Cumhurbaşkanı’nın çok önemsediği bir şey de, bu defa "temsilde" hakkaniyet ölçüsünün tutturulmasıydı.

"Bağımsızların seçilmesi, barajın etkisini azalttı" diyor.

Bu girişten sonra asıl konuya geldik.

Demirel’e göre, bu Meclis’in "psikolojik dengesini", bağımsız görüntüsü altında Meclis’e giren DTP’li milletvekillerinin tutumu belirleyecek.

Bu konuda ölçüsünü de şöyle anlatıyor:

"Bu milletvekilleri açısından en kritik soru şudur: Acaba Anayasa’nın 80’inci maddesine uygun davranacaklar mı?"

Sonra Anayasa’nın 80’inci maddesini okuyor:

"Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, seçildikleri bölgeyi veya kendilerini seçenleri değil, bütün milleti temsil ederler."

Ona göre sorun şu:

"DTP’nin bağımsızları, bütün Türkiye’nin milletvekili gibi mi davranacaklar, yoksa sadece Kürt milletvekili olarak mı hareket edecekler?"

* * *

Dün Demirel’in bu sözlerini büyütüp büyütmemeyi tartıştık.

Çünkü sorduğu soru gerçekten çok önemliydi.

Ancak arkadaşlarımızın büyük çoğunluğu büyütmemek yanlısıydı.

Gerekçeleri de şuydu:

"Daha ilk günden onları zan altında bırakacak bir yaklaşımda bulunmayalım."

Bu görüşe ben de katıldım.

Ayrıca seçilen bağımsızlardan gelen ilk mesajlar da olumlu ve yumuşak.

O nedenle diyorum ki, inşallah bu soruyu sormamıza bile gerek kalmaz.

O hatayı tamir edemedik

ÖNCEKİ gün DP Genel Başkanı Mehmet Ağar’ı aradım.

Gazetecilik için değil, sırf geçmiş olsun demek için.

Çünkü onun TBMM çatısı altında olmasını gerçekten arzu etmiştim.

Telefonuma dün cevap verdi.

"TBMM’de cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, salona girmeyerek büyük bir hata yaptık. Vatandaş bu tavrı benimsemedi. Bu hatayı bütün seçim kampanyası boyunca tamir edemedik. Sonuç ortada. Öyle 24 saat düşünmeme gerek yoktu. Milletin iradesi böyleyse karşısında durulmaz" dedi.

Ağar eşi ile tatile çıkacakmış.

"Seçimden önce ’Başarısız olursam derhal giderim’ demiştim. Bu sözümün arkasında durdum" diyor.

Başbakan Tayyip Erdoğan kendisini arayıp üzüntülerini iletmiş.

İkisi arasında başından beri siyasetin yüzünü ağartacak iyi ve insani bir ilişki vardı. Bu insani mesafe, seçim kampanyası sırasında da devam etti.

Erdoğan, "Çok erken oldu, bunu hak etmedin" demiş.

Siyasette bu zarafeti seviyorum.

İnşallah bu davranış anayasa kadar kuvvetli teamüller haline gelir.
Yazarın Tüm Yazıları