Necmettin Bey haklı!

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Evet, evet!.. ‘‘Bizimle birlikte Çiller de yargılanmalı’’ derken Necmettin Bey çok haklı... Çünkü ramazan ayında devlet dairelerinde çalışma saatlerini iftar zamanına göre ikisi birlikte değiştirdiler. Kararnamenin altına, beraberce ve kardeş kardeş imza attılar. Dolayısıyla, ortada bir suç varsa, ikisine aittir.

Yalnız burada Necmettin Bey biraz mızıkçılık ve gammazcılık yapıyor.

Küçükken mahallede oyun oynardık. Bu sırada kendimizce bazı gizli kapaklı işler çevirdiğimiz de olurdu. Örneğin cam kırınca kaçardık. Bunları büyüklerin bilmemesi gerekirdi.

Fakat aramızda bazı gammazcı bebeler vardı ki, camı kimin kırdığını hemen gidip ana babalarına yetiştirirlerdi. İhbar ederler, suçüstü yakalanıp azar işitmemize neden olurlardı.

Necmettin Bey'in bu yaptığı da biraz bizim gammazcı bebelere benziyor. Ortağı Tansu Hanım'ı resmen ve açıkça ihbar ediyor.

‘‘Eğer ben yargılanacaksam, o da yargılansın’’ diyor.

***

Çok haklıdır. Ama Tansu zaten yakında yargılanacak. Bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Çok önemli dosyalar hazırlanıyor. Çok önemli belge ve bilgiler şu anda ele geçmiş durumda. Sanırım bomba iki ay içinde patlayacak ve Bayan Tansu kendini adalet önünde bulacak.

Bu Yüce Divan mı olur, Ağır Ceza Mahkemesi mi olur!.. Tek başına mı yargılanır, kocası da yanında yer alır mı!.. Bunları elbette bilemem. Bildiğim tek şey, suyu yavaş yavaş ısınıyor.

Necmettin Bey'in içi bu açıdan lütfen rahat olsun. Ortağı yakında hesabını verecek.

Ancak meşhur atasözüdür:

Her koyun kendi bacağından asılır.

Necmettin Bey büyüğüm, şimdi sadece kendisini ve partisini kurtarmaya baksın!

Tansu'yu yakında başkaları düşünecek!

***

Refah'ın Grup Başkanvekili Temel Karamollaoğlu, dün Meclis'te bir basın toplantısı yaptı ve ‘‘Kızım sana söylüyorum, gelinim sen anla’’ misali şöyle dedi:

‘‘Yargının etki altında olduğu iddiaları giderek yaygınlaşıyor.’’

Yargı etki altında mı, değil mi?

Bazı yargı mensupları elbette etki altında kalıyor. Bunun somut örneklerini özellikle Refahyol hükümeti döneminde defalarca yaşadık.

Bazı olaylara gözlerimizle tanık olduk.

Bir savcı vardı. Refah'lı -ve sahtekâr- bir belediye başkanı hakkında -hakaret nedeniyle- yapılmış bir şikâyeti inceliyordu. Belgeler kapı gibi sağlamdı.

Savcı, şikâyetçinin yazılı ifadesini alırken, makamında kızı da vardı. Kızını tanıttı:

‘‘O da benim gibi hukukçu olacak. Hukuk son sınıf öğrencisi...’’

Şikâyetçi kişi, ifade işi bittikten sonra savcıya sordu:

‘‘Dava açacak mısınız?..’’

‘‘Elbette açacağım. Buna dava açmazsak neye açacağız...’’

Savcıya ertesi gün bir ‘‘Telefon ricası’’ geldi:

‘‘Sakın dava açma. Şikâyet dosyasını İçişleri Bakanlığı'na gönder, gerisine karışma.’’

Savcı, bu telefon ricasına uymak zorunda kaldı ve dosyayı İçişleri Bakanlığı'na gönderdi. Bunu yapmak, dosyanın hasıraltı edilmesi demekti. Dosya oralarda yıllarca bekleyecek, sürüm sürüm sürünecekti.

Savcı, acaba kendi kızına karşı küçük düşmüş müydü?

***

Bir gazeteci, Refahyol'un bir bakanı hakkında yazı yazmıştı. Yazıda hiçbir hakaret vesaire yoktu. Bakan Bey ertesi gün açıklama gönderdi. O açıklama da aynı sütunda olduğu gibi kullanıldı.

Bakan Bey yine de dava açtı. Görevi gereği, maalesef yargıda sözü geçiyordu!

İş son aşamaya geldi. Yargıç kararı açıklayacaktı. Tam o sırada kürsüye el yazısıyla bir not iletildi. Yargıç notu okumakta zorlanıyordu. Kararı oradan zorla okudu ve olmayacak bir tazminata hükmetti.

Yargıtay bu inanılmaz kararı bozdu.

***

Biz şu Refahyol döneminde yargıda neler gördük, neler yaşadık! Yargıçlara ve savcılara yapılan nice baskının tanığı olduk. Tazminatı biraz daha yüklü koparabilmek için binbir atraksiyon yaptılar, telefonla, yüz yüze, dolaylı ve dolaysız bir biçimde yargı mensuplarına emirler, ricalar yağdırdılar.

Hele kendilerine yakın olduğunu bildiklerinden, neler istediler!

Bunları yazamadık, açıklamayadık... Çünkü yargıyı yıpratmak istemedik.

Yargının etki altında olup olmadığı sorusu, Temel Karamollaoğlu'nun aklına herhalde şimdi gelmiş! Kazan kafalı adamlar yargıya her gün direktif verirken neredeydi Bay Karamollaoğlu?

Günaydın!

***

Burada 27 Temmuz 1997 günü çıkan yazımda, İ. Melih'e bağlı Ankara Büyükşehir Belediyesi İmar Müdürlüğü yetkilileri tarafından yapılan bir sahtekârlık olayını gündeme getirmiştim.

Ankara İl İdare Kurulu toplandı ve İmar Müdürlüğü yetkililerinden Mehmet Pamuksuz, Ünsal Çidam, Masum Sun ve Cemil Sütbaş isimli kişilerin evrakta sahtekârlık şuçu işlediklerine, bunların Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmaları gerektiğine (21 Ekim günü) karar verdi. Bu karar Ankara Valiliği tarafından 13 Kasım günü taraflara tebliğ edildi. Belgeler elimde.

İ. Melih'in sahte belge düzenleyen adamlarını kutlar, başarılarının devamını dilerim. Ankara'nın ‘‘İmarı’’ işte bu gibilere emanet!

Yaşasın Adil Düzen! Yaşasın Milli Görüş!

Yazarın Tüm Yazıları