MASAK’a düşen görev

ABD’de başlayan mortgage krizi ve buna bağlı olarak ’mortgage kredileri’nin çeşitli türev ürünleri ile ’Hedge fonlar’ içinde adeta izi kaybedilerek finansal piyasalarda işlem görmesinin yıkıcı sonuçları dünya kredi sistemini etkilemeye devam etmekte olup, riskin boyutları halen hesaplanamamakta ve nasıl bir finansal kriz ile karşı karşıya olunduğu henüz bilinmemektedir.

Haberin Devamı

Bu fonların bir diğer tehlikesi, uluslararası kara paranın parçalanmış türev ürünleri ile aklanması ve sistemde meşruiyet kazandırılması faaliyetine aracı edilmesidir. ABD Hazine Bakanlığı, tarihinin en kapsamlı denetim mekanizmasını bu nedenlerle devreye sokmak için yasa hazırlama çalışmalarını sürdürmektedir.

Dünya genelinde, petrol fiyatlarının olağanüstü bir hızla artmaya devam etmesi, üretici ülkelere çok önemli miktarda kaynak sağlamış olup bunların arasında Körfez ülkeleri önemli kazançlar elde etmektedirler. Bu ülkeler kendi ülkelerinde kurdukları fonlar vasıtası ile uluslararası mali sistemde ,ekonomik krizin ve tasarruf eksikliğinin sağladığı avantajı değerlendirerek, varlık alımları yapmakta ve giderek mali sistemde ağırlıklarını hissettirmektedirler.

Bu fonların uluslararası denetimi ve düzenlemesi sorunu finansal piyasaların önündeki en önemli sorundur. Çünkü bu fonların içerisinde kamu sektöründe yapılan görevler, silah satışları, rüşvetler vs. aklanmaya çalışılmaktadır.

Körfez fonlarının Türkiye’deki varlık alımları ile ilgili faaliyetlerinin ve getirdikleri sermaye paylarının kompozisyonu konusunda, MASAK’ın ’kara para’ aklama faaliyetleri ile ilgili olarak, finansal piyasa otoriteleri ile birlikte yapacakları işbirliği bu riskleri ortadan kaldırmak bakımından gerekli bulunmaktadır.

’Dinime söven Müslüman olsa’

BU atasözümüz tam Lagendijk için söylenmiş... Humeyni devriminde aktif rol alan İran asıllı Ferah Kerimi, Yemen’de gerilla eğitimi alan Pormes, CHP ve MHP’ye dil uzatan Lagendijk’in ’Yeşil Sol’ partisinin yöneticisi veya üyesi.

Lagendijk’in Yeşil Sol isimli partisi Hollanda’da dibe vurarak neredeyse siyaset sahnesinden silinmiş durumda. Bir de kalkmış Türkiye’ye ahkam kesiyor.

Öyle CHP gibi parti değil bu parti. 1989’da kurulmuş; Her telden insan var. Örneğin, üyesi İran asıllı Ferah Kerimi, 2005’te yazdığı kitapta İran devriminde oynadığı rolü anlatmıştı. Bunun parti yönetimi tarafından biliniyordu. Yine parti ve Parlamento üyesi Pormes’in Yemen’de gerilla eğittiğinin ortaya çıktığını, buna rağmen istifa etmeyince parti yönetimi tarafından uzaklaştırıldığını unutmamak lazım.Yalçın METİNOĞLU

Çiçek kapatıyor Erdoğan açıyor

BAKANLAR Kurulu önceki günkü toplantısından sonra hükümet sözcüsü Cemil Çiçek, 1 Mayıs’la ilgili tartışmanın sona erdirilmesini" öneriyor. Çiçek, 1 Mayıs’ta yaşanan olayların AİHM ve İLO’nun gündemine taşınacağı yolundaki haberler üzerine görüşlerini soran gazetecilere şöyle diyor: "Maalesef, 1 Mayıs meselesiyle çok tadsız olaylar yaşanmıştır. Bunları artık geride bırakmamız gerektiği kanaatini taşıyorum. Kim ne söyleyecekse zaten söylemiştir. Basın bu olaylara yeteri kadar yer verdi. Olayın boyutları ile ilgili siyasiler başta olmak üzere herkes tepkilerini koymuştur. Bir konuyu tartışalım, yeri geldiğinde nokta koymayı bilmemiz lazım. Keşke olaylar yaşanmasaydı; evet bunu demek hasıl oluyor.

Yaşanmayabilirdi ama yaşandı. Değerlendirme de yapıldı. Dolayısıyla bunu çok daha fazla sağa sola taşımanın bir faydası olacağı kanaatini şahsen taşımıyorum." Başbakan Erdoğan ise dün grup toplantısında, Çiçek’in söylediklerinin aksine konuyu gündemde tutmaya devam ediyor ve sert bir ifadeyle şöyle konuşuyor: "Nedir bu polise olan düşmanlık... 1 Mayıs’ta Taksim ve civarında kimler vardı? Çatışmayı sendikal mücadele zanneden bazı sendikalar, rol çalma telaşıyla kalabalığa karışan bazı siyasetçiler, illegal örgütler, istismarcılar, felaket tellalları vardı. Türkiye’nin manzarasını karartmaya çalışan odaklar vardı. 1 Mayıs olayı, İstanbul halkının yaşam düzenini bozmaya yönelik atılmış bir adımdır. AKP iktidarı iş başında. Bunun iktidarına gölge düşürmek lazım; yapılan iş bu..."

Herhangi bir tartışmada öfkelenildiğinde, gerçekler için değil, kendi hesabınıza kavga ederseniz. Bundan da kimse kazançlı çıkmaz. Ne derler "Düşünmek kolaydır, icra etmek güçtür." Başbakan, Bakanlar Kurulu’nun açıklamasına karşın öfkesini yenememiştir.

İstanbul'un suyu ile oynayanlar

Haberin Devamı

KANALTÜRK'de 4.5.2008'de bir haber ilgimi çekti. Haber "su havzalarındaki kaçak yapılaşma" ile alakalı idi. Haberi benzer haberlerden ayıran ise beni ilgilendirmesiydi.

Haberin Devamı

İstanbul/Samandıra'daki prestijli projeden kısa bir süre önce müstakil bir ev aldım. Evimin içinde bulunduğu site habere konu olan ilçede olduğu için derhal kanalı arayarak bilgi istedi. Duyarlı davranan kanal yetkilileri tarafıma tatmin edici izahlar yaptılar. Kanalın aktardığı ve tarafımca sağlaması yapılan verileri sizin takdirinize sunuyorum.

Samandıra Belde Belediyesi, 2005 sonrası yaptığı planlar doğrultusunda inşaat izinleri vermeye başlamış. Fakat daha sonra planlar İSKİ'nin itirazı ile iptal edilmiş. Samandıra Belediyesi, 2006 yılında tekrar plan yaparak 23 inşaat ruhsatı vermiş ve projeler başlamış. İSKİ avukatları, kendi izinleri ve onayları olmadan hazırlanan planlara ve bu planlara dayanarak verilen ruhsatlarla alakalı yargıya başvurmuş ve neticesinde 2007 sonu itibari ile Samandıra Belediyesi'nin planlarına ve bu plana dayanarak verilen ruhsatlara yürütmeyi durdurma kararı aldırmış... istemi ile yürütmesi durdurulan ruhsatlar büyük projelere ait olduğu için çözüm aranmaya başlanmış. Belediye yeni plan yaparak bu planı İstanbul Büyükşehir Belediyesi onayına sunmuş. 12-16 Mayıs tarihleri arasındaki meclis oturumunda su havzalarındaki usulsüz projeler aklanmış olacak ve yargının kaçak olduğunu iddia ettiği inşaatlar yasallaşacak.

Haberin Devamı

Kendi evimin bulunduğu projeden kısaca bahsetmek istiyorum:

Türkiye'nin en saygın firmalarından biri olduğu için SİNPAŞ İnşaat'ın 'Lagün' projesinden bir ev aldık. Evimiz 500 adet villadan biri, doğa içersinde ve 7 adet büyük göleti içinde barındıran bir sitede olacaktı. Bu proje şu an mahkeme tarafından durdurulmuş ve bu yargı kararı yaklaşık 8 aydır ev sahiplerinden saklanmaktadır. İşin daha ilginci ise büyük gazetelerin hafta sonu baskılarında tam sayfa ilanlara çıkılmakta ve projelerin devam ettiği söylenmektedir.

İstanbul'un su ihtiyacını karşılamak için neredeyse tüm Marmara'yı İSKİ yönetmeliğine bağlayan

idareciler Düzce'deki, Adapazarı'ndaki köylüye su havzası gerekçesi ile çivi çaktırmazken, Ömerli barajı havzasına usulsüz ruhsat vererek İstanbul'un suyu ile oynuyorlar. Mayıs meclisinde ise bu durumun siyasi bir krize dönüşmemesi için planları meclisten geçirip kurtulmaya çalışıyorlar. Bölgede evi olan birinin size bu şekilde bir mail yazması tuhaf olarak yorumlanabilir ama enayi yerine konmanın bendeki yıpratıcılığı daha beterdir. Bu konuyu gündem yaparsanız sevinirim.
Beril SERTOĞLU

Haberin Devamı

Boğaz'daki 'deniz villaları'

ARNAVUTKÖY-Bebek arasında sahile bordolayan büyük teknelerden birini sahile bordolamakla, denizin içine bir villa inşa etmek arasında hiçbir fark yok. Aynı ölçüde sahili kapatıyorlar, manzarayı engelliyorlar. Bir ara azalmıştı. Ama özellikle The İstanbul adlı iki tekne sahili hiç terk etmediler. Belediye diğerlerini uzaklaştırırken, bunlar yan yana insanların denizle bağlantısını kesmeye devam ettiler.

Aşiyan sahili de bir ara boşaltılmıştı. Şimdi yine doldu. Uzun uzun tekneler aynı şekilde, yürüyüş yapanların karşı sahili görmesini engelliyor. Hiç değilse kıçtan kara yapsalar, belki aradan bir şeyler görünür.

Yaz sezonu gelirken bu sorun daha da artacak gibi görünüyor.
Ahmet SEVİNDİK 

Çankaya'nın rektörlük seçimlerine hukuk ve etik dışı müdahalesi

Haberin Devamı

GEÇTİĞİMİZ günlerde basında yer alan bir habere göre; kendisine kayısı ve Malatyaspor forması hediye eden Malatya Valisi, AKP milletvekilleri ve sivil toplum örgütü üyelerinden oluşan 'Malatya Heyeti', Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'e "yeni Rektör atanması sırasında hassasiyet göstermesi" için ricada bulunmuş. Cumhurbaşkanı bu heyete "Burada sizin üzerinize önemli görev düşüyor. Siyasi mülahazaları geride bırakacaksınız. Sayın valimiz, belediye başkanımız, gazeteci arkadaşlarımız gerçekten Malatya’ya katkı sağlayacak bir isim üzerinde mutabakat sağlayacaksınız. Bu aday da benim karşıma üç-beş oyla değil, çoğunluğun desteğini almış olarak gelmeli" cevabını vermiş. Haber bugüne kadar yalanlanmadı. Malatya'yı temsil ettiği söylenen bu heyetin 'üniversite' konusundaki ilgileri merak uyandırıcıdır. Bu ilginin gerçek kaynağının 'bilimsel, özerk bir üniversite' olmadığı, siyasal kadrolaşma gayretlerinin belirgin ve önemli bir göstergesi olduğu kolayca tahmin edilebilir.

Tartışmalı bir süreçten sonra Çankaya Köşkü’ne çıkan ve YÖK Başkanlığı atamasıyla üniversiteler ve yükseköğretim kurumlarıyla ilgili yetkilerini nasıl kullandığını gösteren Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, YÖK Yasası’nda açıkça belli olan Rektörlük belirlenmesi sürecinde herhangi bir rolü olmaması gereken illerdeki vali, belediye başkanları ve gazetecilere aday belirleme ve üniversiteye müdahale etme tutumunu empoze etmektedir. Bu hukuk ve etik dışıdır.

Başka illerden benzer heyetlerin de benzer ziyaretler yapıp yapmadığı ve Çankaya Köşkü’nde neler konuşulduğunu tümüyle bilmiyoruz. Ancak basına yansıyan bu kısa haber bile yaz aylarında 22 Üniversitemizin rektörlüğü için yapılacak seçimler öncesinde Cumhurbaşkanlığı makamında oturan kişinin yaklaşımı konusunda fikir vermektedir.

'Çankaya Köşkü’nde rektörlük kulisi' başlığıyla basında yeralan bu haber, önümüzdeki rektörlük atamalarında Cumhurbaşkanlığı yetkisinin nasıl kullanılacağı konusunda ciddi endişe yaratmakta olup siyasal erkin yaygın kadrolaşmasına üniversiteleri de dahil edeceği kaygısını derinden hisseden öğretim üyelerinin haklı olduklarını gösterir niteliktedir.

Cumhurbaşkanını, makamına saygısının bir gereği olarak, rektör seçimlerinin bir kadrolaşma sürecine dönüşmesine için uyarmayı bir görev biliyoruz. Siyasal erki elinde bulunduranların üniversiteye hukuk dışı müdahaleleri konusunda kamuoyunu duyarlı olmaya, öğretim üyelerimizi de aday belirleme ve oy kullanma sırasında bilinçli ve birlik içinde davranmaya çağırıyoruz

(İmzalar: TÜMÖD İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Eren Omay. Yönetim Kurulu üyeleri Doç. Dr. Cüneyt Akalın, Prof. Dr. Kürşat Yıldız, Prof. Dr. Mine Küçüker, Prof. Dr. Mehmet Can Akyolcu. www.tumodistanbul.org; tumodist@yahoo.com)

TOKİ'nin Erzurum konutları 4 yıldır nasıl bitirilemez

ERZURUM'dan, 572 TOKİ mağduru adına yazan Mesut Özbayrak yazıyor:

TOKİ konutlarına girdik. İhaleyi alan müteahhit, bu işi beceremedi; bir sürü sorunlar çıktı. İşi alan başka bir müteahhit, bütün fayansları değiştirdiği gibi çürük olan bir bloğu temelden yeniden yaptı. Aradan dört yıl geçti. Bu arada demir fiyatları arttı. Dar gelirli insanlar olarak kirada oturuyoruz. Sağlık Bakanımız Recep Akdağ bir ara sorunu çözümlemek istedi. Yerel bir TV'de (geçen) kurban bayramında evlerin teslim edileceğini ve bayramda yeni evlerimize çay içmeye geleceğini söyledi. Ama bugünlere geldik, yine bir şey yok. Şimdi diyorlar ki, Başbakan 23 Temmuz'da gelecek, evleri dağıtacak... Şunu söylemek isterim, AKP 4 yıl süren bu ihmalin faturasını yerel seçimlerde kaybederek ödeyecektir. Çektiğimiz acı yeter.

GÜNÜN SÖZÜ

’Türkiye’yi Langa’ya (Aksaray’da eskiden hayır yetiştirilen yer) çevirdiler."

(Dr.
Buğra Atsız ’Türkolog’)

TÜRKİYE Gazeteciler Cemiyeti’nin bugünkü Küresel Isınma Kurultayı’nda 5. Dünya Su Forumu Genel Sekreteri Prof. Dr. Oktay Tabasaran’ın ’Kürüsel Değişimler ve Risk Yönetimi’ konusunda bilgiler verecek ve küresel ısınmanın su üzerindeki etkilerine dikkat çekecektir. İ.Ü. Onkoloji Enstitüsü Başkanı Prof. Erkan Topuz’dan: "İçtiğiniz şişe sularını üç ayda bir değiştirin, çünkü kronik olarak aynı suyu içerseniz kanser olabilirsiniz."

Yazarın Tüm Yazıları