Mahfi Eğilmez ile Hititler’in izinde

ESKİ Hazine Müsteşarı Mahfi Eğilmez ile Hititler’in ülkesinde geziye çıkmak büyük bir şans.

Mahfi Eğilmez yirmibeş yıl önce bir kitap okumuş ve hayatı değişmiş.

‘‘Tanrıların Vatanı Anadolu’’ kitabıyla Mısırlılar ve Yunanlılar kadar tanınmayan, oysa onlar kadar büyük bir uygarlık yaratmış olan Hititler’le tanışmış.

Kadeş Savaşı, Hitit tabletleri derken Eğilmez, bilimsel makalelere merak salmış, yurt dışından kitaplar getirtmeye başlamış.

Kitabı ‘‘Anitta'nın Laneti’’ esasında okuduğu, not aldığı belgelerden ortaya çıkmış bir roman.

Tabletlerden birinde Anitta, Hattuş Kralı'nı nasıl yendiğini şöyle anlatıyor: ‘‘Geceleyin yaptığım bir saldırı ile şehri aldım. Yerine yaban otu ektim. Benden sonra kim kral olursa ve Hattuş'u yeniden iskan ederse gökyüzünün Fırtına Tanrısı'nın laneti üzerinde olsun.’’

Kral Anitta'nın laneti ne kadar sürmüş?

Bilinmiyor.

Zaten Hititler'in Anadolu'ya gelişleri, 400 yüzyıl sonra yokoluşları da gizemli.

Mahfi Eğilmez'in Hitit dağarcığı o kadar yüklü ki, kimbilir bundan sonra kaç roman gelecek.

İlk durağımız Çorum Müzesi.

1900'lü yılların başında hastane olarak inşa edilmiş olan oldukça alımlı müze binası 1989 yılından beri restorasyonda. 5-6 ay önce açılmış, henüz bahçesi bile tamamlanmamış.

Çorum çevresinde Hititler’in başkenti Hattuşa (Boğazköy), Alacahöyük, Şapinuva'daki kazılardan çıkartılmış takılar, ev eşyaları, çıngıraklı çocuk oyuncakları, vazolar görüyoruz.

Süzgeçli toprak kabı bugün bile kullanmak mümkün.

Hititler de Mısırlılar gibi öldükten sonra yaşama inanmışlar.

Mezarlarında, takılar, yiyecek kapları bulunmuş.

Kral mühürleri kazılarda en fazla bulunan eşyalardan.

Zira Hititler yazışmaya müthiş önem veren bir halk.

Her şeyi not etmişler, belgelemişler, arşivlemişler.

Çorum Müzesi'nde gördüklerimiz, kazılardan çıkanların ancak küçük bir bölümü. Diğerleri müzenin deposunda.

Peki müze iyi korunuyor mu?

Çorum Müzesi'nin bekçisi varmış ancak Boğazköy Müzesi'nin bekçisi emekli olmak üzereymiş ve yerine başka birinin de atanması beklenmiyormuş.

Bildiğiniz gibi Kültür ve Turizm Bakanlığı'nın müzeleri, kalıntıları doğru dürüst ayakta tutacak, bekçilerle koruyacak bir bütçesi yok ne yazık ki...

Bu ilgisizliğin nelere malolduğunu Yazılıkaya açık hava tapınağında görüyoruz.

Yüksek kayaların arasına gizlenmiş sihirli bir mekanda kayalara 90'dan fazla tanrı, tanrıça, hayvan işlenmiş. Bazıları ancak belli belirsiz seçilebiliyor. Çünkü 1980'li yıllarda buraya gelen bir Fransız arkeolog kabartmaların kopyalarını çıkartmak isterken pek çoğunu tahrip etmiş. Fransız arkeoloğun Türkiye'ye girişi yasaklanmış ama neye yarar?

Mahfi Eğilmez, Hititlerin 1000 tanrılı halk olarak tanındığını söylüyor.

Fethettikleri şehirlerin halklarını inançlarında serbest bıraktıkları gibi, tanrılarını da benimsemişler.

Eğilmez anlatıyor: ‘‘Hitit tabletlerinde nelere rastlıyoruz. Tıp reçeteleri, makyaj ve yemek tarifleri, aşk öyküleri...Kadeş Anlaşması’nda rol oynayan Kraliçe Puduhepa ile Kral II. Hattuşili büyük bir aşk yaşıyorlar.’’

Hititler yaklaşık 100 yıl önce ilk kez gündeme gelmişler.

Biz onları tanımak için daha işin çok başındayız.
Yazarın Tüm Yazıları