Maçocuk

Serdar TURGUT
Haberin Devamı

Üç ay kadar önce bir yazı yazmış ve kendimi medyadaki tartışmaların dışına çektiğimi ilan etmiştim.

Bunu yapabilmem için tek önşart mümkün olduğunca az köşe yazısı okumaktı.

Sürekli okuduğum yazar sayısını ikiye indirerek bunu başardım.

Üstelik her gün sürekli okuduğum iki yazardan biri kendim olduğum için işim tahmin edebileceğinizden de fazla kolaylaştı.

Aslında bu tavrımın benim aleyhime çalışan bir yanı da var.

Şöyle ki; eskiden bazı yazarları okuduğum zaman kendimi aniden çok akıllı olarak görmeye başlıyor ve zekâ yaşıma tekrar saygı duyuyordum.

Neler var aralarında bir bilseniz...

Entelektüel zombiler, emeklilik yaşı çoktan geçmiş olan Türk Dil Kurumu gönüllüleri, bazı kurumların basın bildirilerini yazar gibi gazete yazısı yazan gariplerle eğleniyordum eskiden.

Şimdi bu eğlenceden yoksun kaldım.

***

Aslında her şey Cem Ceminay da olmasa daha iyi olacak.

Çünkü o istisnasız her durumda, benim lehimde ve aleyhimde bir yazı çıktığında büyük bir keyifle bana bunu anlatıyor.

Bunu neden yaptığını bilemiyorum ama yaptığından sadistçe bir keyif aldığını da çok iyi biliyorum.

Örneğin birisi benim ‘‘Türkçe'yi iyi bilmediğimi’’ yazmış diyelim.

Benim bu yazıdan haberim olmadığını bilen Cem Ceminay hemen Power FM'den canlı yayındayken arıyor. Beni zorla İngilizce konuşturuyor ve kafa buluyor.

Aslında benim Türkçe'yi çok iyi kullanan bir yazar olduğumu bana İngilizce anlattırıyor.

***

Cem Ceminay'ın medyada beni rahatsız edebilecek haberleri arayıp özel olarak bulduğuna da inanıyorum.

Örneğin bakın geçen gün ne oldu.

Hava çok kötüydü ve dışarıya katiyen çıkmak istemiyordum.

Ancak böyle planları ben sadece bekâr insanların rasyonel olarak yapıp uygulayabileceklerine inanıyorum çok uzun zamandır.

Aslında duyduğum kadarıyla bazı evli erkekler de yapıyormuş bunu. Yani bir şeye karar verip bunu sonuna kadar taviz vermeden uygulama başarısını gösteriyorlarmış.

Bilmem artık tekrar anlatmama gerek var mı ama ben bu tür adamlardan katiyen değilim.

Rana özellikle benim planlarımı değiştirmekten keyif alıyor, buna artık kesinlikle inanıyorum.

O gün de evden çıkmamaya karar verdim ya, Rana aniden odama girdi ve acilen dışarıya çıkmam için üç neden tebliğ etti. Bunlar sırasıyla:

1- Rapido kalemi ucu alınacaktı.

2- Aylinger kâğıt gerekiyordu.

3- Dönüşte de kek alınacaktı, çünkü çizim yaparken kek yemek istiyordu.

Uzun lafı kısa keseyim, birkaç itirazdan sonra yola koyuldum tabii ki.

***

Hazır dışarı çıkmışken bir de Cem'e uğrayayım dedim.

Power FM alışveriş yaptığım yerlere yakın olduğu için bir kahve içecek kadar vaktim vardı.

Rana önceden gideceğim yeri net olarak bildirmediğim takdirde sadece 10 dakikalık kaybolmalarıma izin veriyordu ve ben daha önceden yaptığım provalardan da bildiğim kadarıyla bir kahvevi yaklaşık 7 buçuk dakikada bitirebiliyordum.

Neyse, girdim içeri baktım Cem orada.

Cem hiperaktif olduğu için onunla diyalog yapmak biraz zordur.

Karşılıklı konuşur gibi yapar o, ama tamamen kendi bildiği şeyleri anlatır ve kendi kafasında o anda geçenlere göre sizi dinler.

Bir keresinde Amerika'ya gidiyordu.

Ona bir gazete ısmarlayayım dedim.

İsmini sordu, New York Observer dedim.

Bunu beş dakika içinde siz deyin altı ben diyeyim yedi kez tekrarlattırdı bana. Beşinci dakikanın sonunda hâlâ benim istediğim gazetenin Los Angeles Chronicle olduğunu iddia etmekteydi.

Eğer bu handikapını da fazla cidiye almazsanız Cem dünyanın en iyi insanıdır.

***

Kahvemi ısmarladı ve son zamanlardaki hobisini uygulamaya koydu.

Bir dergide yılın ‘en’ olan gazetecileri seçilmişti.

Ben en kızılan ve en çok gülünen yazarlar kategorisine girmeyi başarmıştım.

Bu sınıflandırmaya hiçbir itirazım yoktu.

Ancak Cem tabii ki öldürücü darbeyi son olarak vurdu.

Ve benim Savaş Ay ile birlikte ‘EN MAÇO’ yazar olarak da seçildiğimi söyledi.

Düşünsenize, zorla evden dışarıya çıkarılmışım.

Elime alışveriş listesi tutturulmuş.

Habersiz bir yerde bulunma zamanım 10 dakika ile sınırlandırılmış.

Bu arada dışarda başlayan yağmur nedeniyle ıslanmışım ama ben kendimi değil yağmurun altında hafif ıslanan çizim kağıtları nedeniyle karımın beni azarlayıp azarlamayacağını düşünüyorum.

Ve dergi beni EN MAÇO yazar listesine almış durumda.

Hem de Savaş Ay'dan sonra ikinciyim ha, az buz da değil yani listedeki konumum.

Size bir şey söyleyeyim mi ben yine uzun zamandır İstanbul'daki kadınların büyük bölümünün ancak bir bilim kurgu filminde olabilecek gibi aniden tuhaflaşma sürecine girdiklerini düşünmekteydim.

Derginin yaptığı bu sınıflandırma sonucunda düşündüğümün kesin olarak doğru olduğuna inandım.

Bilmem anlatabiliyor muyum?

Yazarın Tüm Yazıları