Kuruyemişler ömrü uzatıyor

Sağlıklı yaşamı keşfedince “kuruyemiş mucizesi”nin de farkına vardık!

Haberin Devamı

Tüketim o kadar arttı ki ceviz ithal eden ülke haline bile geldik. Peki, doğru mu yapıyoruz? Cevabım hazır, “EVET!”...

Badem, fındık, ceviz, yer fıstığı, ayçiçeği, kabak çekirdeği ve benzeri kuruyemişlerde bedenimize fayda sağlayabilecek vitamin, mineraller ve şifalı onlarca molekül var. Kuruyemişlerin her birinin diğerlerine göre bazı avantajları da söz konusu.
Örneğin omega-3 yağlarından en zengini ceviz. Kalsiyumu en çok depolayanı badem. Adeta bir E vitamini hapı kadar güçlü olanı fındık. Argininden en zengin olanları ise kabak ve ayçiçeği çekirdekleri. Hemen hepsinde kolesterolü azaltan doğal ilaçlar olarak düşündüğümüz bitkisel sterolleri içeriyor.
Hemen hepsi de şekeri dengeleyen, kabızlığı engelleyen posadan son derece zengin lezzetler. Bademin ve yer fıstığının kırmızımsı ince kabuğunda neredeyse siyah üzümdeki kadar resveratrol var! Tabiî ki bu listeye hemen hepsinde olan vitaminleri (B vitaminleri, folik asit), mineralleri (kalsiyum, çinko, selenyum), posa ve lifleri, diğer antioksidan mucizeleri de eklememiz lazım.
Kısacası kuruyemişlerin her biri bir sağlık mucizesi. Bütün mesele “miktarı abartmamak” yani “avuç avuç değil de kararında tüketmek” ve usulüne uygun yemekle ilgili. 100 gramlarında ortalama 180-200 kalori enerji olduğundan çok fazla yendiklerinde kilo kazanımına ve yağlanmaya yol açabiliyorlar.
Size kuruyemişlerin sağlık yararlarıyla ilgili yeni ve güzel bir haber daha vermek istiyorum. Ünlü tıp dergisi New England Journal of Medicine’de yayınlanan yeni bir çalışma gösterdi ki her gün 30 gram civarında kuruyemiş tüketmek ölüm riskini yüzde 20 azaltıyor. Ceviz, badem, fındık, yer fıstığı, Antep fıstığı düzenli olarak tüketildiğinde kalp krizi riskini yüzde 30, kanser riskini yüzde 10 civarında düşürebiliyor.
Kısacası soğuk kış gecelerinde televizyon karşısında keyif yaparken abur cubur tüketmek, cips, patlamış mısır gibi atıştırmalık yerine kuruyemiş keyfi yapmakta fayda var.
Unutmayın: Kuruyemişleri kavurmak, hele hele tuzlayıp da kavurmak ciddi madde kaybı yapıyor, besin değerini azaltıyor. Onları koyu renkli, ağzı sıkıca kapatılabilen -hava almayan- cam kavanozlarda, serin bir yerde saklamak gerekiyor. Kuruyemişler salatalara, tatlılara, hatta yemeklere de eklenebiliyor.

Haberin Devamı

Depresyon kalp ilişkisine dikkat

Haberin Devamı

Depresyonun bir “kalp kırgınlığı” durumu ile ilgili olabileceğini düşünmek kolay olsa da depresyonlu birinin kalpten ölme ihtimalinin çok yüksek olduğunu düşünmek akla hemen gelmeyen pek de düşünülmeyen bir konu. Evet depresyondan en çok etkilenen organlarımızın başında KALP geliyor.
Arka arkaya yapılan çok sayıda araştırma gösterdi ki depresyondan en çok etkilenen organlardan biri kalbimiz, özellikle kalp krizi geçirme tehdidi çok ama çok önemli bir risk. Ağır bir depresyonun kalbe bağlı ölümleri 14 kat artırabileceği gösterildi.
Depresyonun uykuyu bozduğu kesin, uyku kalitesini olumsuz yönde etkilediği tartışmasız. Depresyonun yorgunluğa yol açtığı da biliniyor. Belleğimizi olumsuz yönde etkilediği, eğer varsa Alzheimer ya da başka sebeplere bağlı bunama sorununu şiddetlendirdiği ise birçok defalar zaten yazılıp çizildi. Kilo kontrolünü de bozuyor. Çünkü şekerli ve unlu gıdalara, yani tatlılara, fırın pastane ürünlerine eğilimi artırıyor ama depresyonun kalpten ölme riskini bu kadar çok arttırması gerçekten şaşırtıcı ve düşündürücü bir durum. Sıklığı giderek artan bu önemli sağlık sorunundan korunmakta ve eğer varsa bir an önce tedavi olup kurtulmakta fayda var.

DİKKAT

Haberin Devamı

Soğuk hava kalp krizini tetikleyebilir

Kardiyologlara göre soğuk hava, kar ve bilhassa şiddetli rüzgârlar muhtemel bir kalp krizini tetikleyebiliyor. Uzmanlar özellikle şiddetli rüzgâr ve aşırı soğuğa karşı uyanık olmamızı tavsiye ediyor. Sert rüzgârların göğse vurması ya da aşırı soğuğun aniden ağız yoluyla solunması beden ısısında düşmeye, kalp fonksiyonlarında bozulmalara yol açabiliyor.
Bedendeki ani ısı azalması kalbin vücut sıcaklığını koruyabilme refleksiyle daha hızlı ve daha çok kan pompalamasını gerektiriyor. Bu da kalbin iş yükünü artırıyor. Kalbiniz daha önceden sorunluysa eğer soğuk havalarda sert rüzgâra maruz kalmak bir kalp krizi tetikçisi haline gelebiliyor.
Soğuk havanın sadece kalbin işini artırarak değil, kan basıncını yükselterek de kalbe yük getireceği hatırlanmalı. Önceden kalp hastası olduğu bilinenler soğuk havalarda çok gerekmedikçe evlerinden çıkmamalı. Çıktıklarında da iyi korunmalı, özellikle boyun ve ağız bölgelerini kaşkol ile kapatmalı. Ağızdan değil de burundan soluduğunuzda soluduğunuz havanın daha çok ısıtılarak akciğerinize ulaşacağını unutmayın ve dışarıya çıktığınızda ağızdan değil burundan nefes almayı alışkanlık yapın.

Yazarın Tüm Yazıları