Kurthan Fişek: Çilingir sofrasında bugün misafirim var

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

Necmettin Erbakan'ın çilingir sofrasında çekilmiş fotoğrafı medyayı birkaç gün meşgûl etti. Derken, devletin üst katmanlarında depremler, salgın hastalıklar, bağırsak bozuklukları oldu.

‘‘Çilingir Sofrası’’ meselesi ulusal gündemden düştü.

Ama, benim kişisel gündemimdeki yerini korudu. İki sebeple...

1 ‘‘Yassah hemşehrim!’’ kafasından, mantığından oldum olası nefret etmişimdir. Öbür insanları ‘‘kendi kötü alışkanlıklarından koruma’’ görevini üstlenen gönüllü misyonerlerden de hoşlanmam... Herkesin kötü alışkanlıkları kendine... Kime ne?

2İçki dil çözer, isyan ettirir. Osmanlı'daki ‘‘içki yasağı’’ uygulamalarının sebebini, vaktiyle, Prof.Dr.İlber Ortaylı'dan öğrenmiştim. Memleket ekonomisinin kötüden betere, beterden berbata gittiği zamanlarda, Kumkapı'da kafayı çeken gariban lumpenler, ‘‘Dürterim böyle padişahı!’’ diye küfretmeye başlar, sonra da Topkapı'daki saraya sallana sallana, yalpalaya yalpalaya yürürlermiş... ‘‘Maşrapada durduğu gibi durmuyor!’’ ölümsüz sözleri, rivayete göre, IV. Murat'ındır. En yasakçısı da odur.

* * *

Neyse, gençlik yıllarımda ‘‘mekanik’’ hocalığımı yapan sayın Erbakan'ı içki sofrasında neşelenirken görünce sevinmiştim... Yazdım...

‘‘Kimin, nerede, ne içtiğinden kime ne?’’

Tepkiler geldi. Gelmeye devam etti, ediyor.

O yüzden, o mesele, ulusal gündemimizden düşse bile, kişisel gündemimdeki öncelikli yerini korudu, koruyor.

İzninizle, bugünkü yazıma, değerli hukukçu Ender Kámil Boyacı'yı konuk ve ortak ediyorum...

* * *

Hürriyet gazetesinde çıkan ‘‘Kimin, nerede, ne içtiği kime ne?’’ başlıklı yazınızda Men-i Müskirat Kanunu'ndan bahsediyorsunuz.

Bu kanunu (yani içki yasağını) Atatürk koymamıştır.

Men-i Müskirat Kanunu, Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde neredeyse çoğunluğu teşkil eden İslamcı-sarıklı takımının girişimleriyle çıktı. Atatürk (Gazi Mustafa Kemal Paşa) gibi, içkinin her türlüsünü seven bir insanın, böyle bir kanun çıkartması mümkün değildir.

Men-i Müskirat Kanunu, 14 Eylül 1336 (1920) ve 1 Muharrem 1339 tarihli, 22 sayılı kanundur. Resmi Gazete yayım tarihi 28.2.1337 (1921)'dir. Bu kanun, her nevi alkollü içkinin içilmesini, bulundurulmasını, imalini, ithalini vs. yasaklıyor, bazı cezai müeyyideler de getiriyordu, fakat bu dönemde içki yüzünden ceza alan kişiye rastlanmaz.

Men-i Müskirat Kanunu ile gelen içki yasağı, 22 Mart 1926 tarihli ve 790 sayılı ‘‘İspirto ve Meşrubat-ı Külliye İnhisarı Hakkında Kanun’’un 30. maddesi ile kaldırıldı. Yani Türkiye devletinin içki yasağı 6 yıl dahi sürmemiştir. Bu dönemde güya içki yasaktı, fakat Ankara Polis müdürü Dilaver Bey, evinin alt katında rakı imal edip isteyenlere satmış veya vermiştir. Atatürk'ün de bu dönemde rakı içmekten geri kalmadığı tanıklarla ve tarihen sabittir. Atatürk'ün yakındığı içki yasağı Men-i Müskirat Kanunu'yla gelen yasak değil, kendisine, ilerleyen siroz hastalığı sebebiyle doktorlarca her türlü alkollü içki içmesi ile konulan yasaktır.

Yine o dönemde ABD Anayasasına bir ek madde konarak alkollü içkiler yasaklanmıştır. Bu yasak (1919-1933) yıllarında neredeyse 14 yıl sürmüş, birtakım gangster şebekelerini zengin etmekten başka bir işe yaramamıştır. 1933 yılında ABD Anayasası tekrar değiştirilip, 1918 tarihli, Anayasa'nın 18. değişiklik maddesi, 21. değişiklik maddesi ile kaldırılmıştır.

Aynı dönemde 1920-1926 yıllarında Rusya Federatif Sovyet Cumhuriyeti'nde ve 1922'de oluşan SSCB'de de içki yasağı vardır. Bunun dahi bir yararı olmamış ve kaldırılmıştır. Son dönemde, Brejnev ve Gorbaçov'un SSCB halklarını saran alkol iptilasından şiddetle yakındıklarını ve alkolizmin Sovyetleri mahvettiğini söylediğini hatırlıyorum.

İçki yasağı ile bir sonuç alınamadığı tarihen sabittir: Alkolizmle mücadele yasakla değil, eğitim, terbiye ve kültürle, kaliteli insan yetiştirilmesi ile mümkün olabilir. İçki kültürü gelişmiş, meselá Fransızlar gibi milletlerin, bütün dünyaya bu konuda örnek olabileceğini düşünüyorum. Selamlar ve saygılar. Ender Kámil Boyacı-Gebze.

Yazarın Tüm Yazıları