Kurthan Fişek: Bomboş meydanlar cahillere kalmış

Kurthan FİŞEK
Haberin Devamı

İKTİSATTAN anlamadığımı söylüyorum, ekonomik konularda yazı yazıyorum. Hukuktan anlamadığımı söylüyorum, kanun yorumları yapıyorum.

Spordan anlamadığımı söylüyorum, sportif gözlemlerimi aktarıyorum.

Devlet işinden anlamadığımı söylüyorum, KHK konusunda ahkám kesiyorum.

Sanat-edebiyattan anlamadığımı söylüyorum, eski bir bakanımızın halefine düzdüğü methiyenin ingilizceden meali çevirisini yayınlıyorum.

Eşşeğini dövemeyen semerini dövdüğü için, herkes bana homurdanıyor.

‘‘Bilmediğini, anlamadığını sen söylüyorsun... O zaman niye yazıyon?’’

Rahmetli babam derdi: ‘‘Alçakgönüllü olma, seni alçak zannederler...’’

* * *

İktisattan anlamam, ama, sayın Serdar Turgut'un iktisat doktora tezini okuyup anlama talihsizliğine uğradıydım. Bitirdiğimde sürmenaj olduydum...

‘‘1946-1950: Türk Tarımında Konjonktürel Değişmeler...’’

Televolecilerin hepsine beş basar.

İktisattan anlamam, ama, kimin, bir kere Samuelson okuyunca, birkaç satır borsa yazınca ‘‘ekonomist’’ kesildiğini soruşturacak, yargılayacak kadar anlarım o işten... Hanımkızımız da profesör... Master öğrencilerine yaptırdığı anketin sonuçlarını derleyip 12 Eylül profesörü olduydu.

* * *

Hukuktan anlamam, ama, altı tanesi ağır cezalık, yetmiş sekiz tanesi asliye cezalık, kırk dört tanesi asliye hukukluk dáváyı altmış yıllık ömrüne sığdıran biriyim... Benim ‘‘yasal ahkám’’ kesme hakkım olmasın mı?

Her dáváya girişimde, sevgili avukatlarımdan rica ederim hep...

‘‘İzin verin de biraz ben konuşayım... Tecrübe tahsilden evládır...’’

* * *

1978 yılında Ankara Spor Akademisi başkanı olduydum. Tepki vardı.

‘‘Bu hıyar herif politikacı... Spordan ne anlar?’’

Spordan elbette anlamam... Üç dalda, atletizm (yüksek atlama), yüzme (100 metre sırtüstü) ve masa tenisinde genç milli olduydum, sekiz sene kadar da spor muhabirliği yaptıydım... Ben ne anlarım spordan?

* * *

Edebiyattan anlamam... Yazı yazarım, başkasını okumam...

Sanattan hiç anlamam... İlk operaya gidişim 1953 yılına, ilk bale izleyişim 1961 yılına (Coppelia) denk düşer.

Eşim devlet konservatuar ve balesinin elli yıllık sanatçısıdır.

Onun yüzünden, Kuğu Gölü'nü 97 kere, Uyuyan Güzel'i 43 kere izledim. Aydın Gün, Doğan Onat ve Savni Subaşı tenorlarımızı, önden ikinci sırada onlarca kere duymaya çalıştım. Hikmet von Karajan'ın, Gürer Mehta'nın, Sebastian Kalender'in şefliğindeki hiç bir konseri kaçırmadım.

Ben müzikten, sanattan ne anlarım?

* * *

Devlet işlerinden, KİT-MİT'ten, KHK'den, yerel yönetimlerden anlamam...

1983'te kovulana kadar, yirmi yıl süreyle, ‘‘Mülkiye’’ olarak bilinen Siyasal Bilgiler Fakültesi'nde o dersleri ben okuttuydum.

* * *

İngilizce bilmem... 1946 yılında Amerika'ya gitmiştim. Babamın Harvard bursu (Ph.D.) sáyesinde, altı yıl orada kalmış, türkçeden önce ingilizceyi öğrenmiş, ilkokulu orada okumuş, kolejde, ODTÜ'de tahsilimi sürdürmüştüm...

Hızlandırılmış ilkokullarda yarım yamalak yabancı dil öğrenip ‘‘ingilizce profesörü’’ olanlara, methiyeci-mersiyecilere sahip çıkanlara láf söylemek benim ne haddime?

* * *

F-Tipi cezaevlerini ben ne bilirim?

Bilmem, onların askeri eşdeğerinde on ay konuşlandırıldıydım...

KHK'leri ben ne bilirim?

Bilmem, ama, MHP'ye bağlı tarım, sanayi-ticaret, milli savunma, ulaştırma, sağlık ve bayındırlık bakanlıklarında nasıl bir örgütlenme-kadrolaşma olabileceğini kestirecek kadar sezgiliyim, peşin hükümlüyüm...

* * *

İsimsiz bir okuyucum, ‘‘Anlamadığını, bilmediğini sen söylüyorsun... Bilmediğin konularda konuşma, yazma!’’ diyor.

İsim vermiyor, çünkü, korkaklar anonimliğe sığınır.

Ulan dangalak! Senin bildiğinden, öğrenebileceğinden daha fazlasını çoktan unuttum ben!

Yazarın Tüm Yazıları