Kış sezonunu açtık, artık geri dönüşü yok!

Kapı önünde F.D’yle (Feridun Düzağaç değil, bu dişi F.D sevgili okur, karıştırmayalım) buluştuk. Cuma akşamı saat 22 suları. Amacımız biraz gezip görmek, yazlıklarından kışlıklarına göç eden mekanları teftiş etmek. İşte o geceden, ‘müfettiş’ notları...

İlk durak Nişantaşı Salomanje. İçerisi inanılmaz, tıklım tıklım. Zar zor ilerliyoruz kalabalıktan.

Ve hemen tanıdık bir sima: Teoman. ‘Yahu senin stüdyoda olman gerekmiyor mu’ diyorum hayli laubali. ‘Yeni çıktım’ diyor, ‘Cihangir’deki stüdyodan geliyorum’. Albüm kayıtları bitmek üzereymiş.

Salomanje’nin işletmecisi Ayşegül İlsever’i görüyorum uzaktan. Fotoğrafımızı çekiyor hemen. Zaten bu, ‘müdavimlerin fotoğrafını çekip duvarlara asma’ hadisesi alıp başını yürümüş durumda.

Salomanje’den sonra uğradığımız Teşvikiye Buz mesela, bu mevzunun ilk pörtlediği yerdir. Buz’un Nu Pera’daki yeni şubesinde ise müdavim fotoğrafları bütün duvarları kaplamak üzere... 

Teşvikiye Buz’da konuştuğum mimar Mahmut Anlar yeni haberler veriyor. En son Mehmet Gürs’ün The Marmara Pera’nın en üst katında açacağı Mikla’nın dekorasyonunu yapmış.

Gürs’ün Mikla’sı, kış aylarının iddialı restoranlarından olacak gibi. Öyle ki, daha açılmadan rezervasyonlar almaya başlamış Gürs.

BAĞDAT CADDESİ’NE BUZ AÇILIYOR

 Bu arada Buz, tıpkı The House Cafe gibi, zincir olma yolunda. Misal, ramazan sonunda Bağdat Caddesi’nde yeni bir Buz daha açılıyor. Anadolu Yakası’nda oturanlara müjdemiz olsun... 

Teşvikiye Buz’dan çıkıp Cahide’ye gidiyoruz. Burada da sezonun ilk gecesi.

Hatırlıyorum, geçen kışın çoğu gecesi burada geçmişti. Gülşen’in ‘Of Of’ şarkısı eşliğinde zıplayarak...

Bu kez favori, gördüğüm kadarıyla ‘İkili Delilik’. Bu şarkı çaldığında Cahide stadyum gibi oluyor. Herkes hep bir ağızdan: ‘Lütfen, görmeyeyim seni!’ 

Milliyet Gazetesi’nden Nurcan Akad, artık Vatan yazarı olan Mine G. Kırıkkanat da Cahide’nin ilk gecesinde eğlenmeye gelenler arasında.

Ve enteresan bir durum: Zeytinburnu sahilinde mangal yapan Türkler’i eleştirdiği yazısı hálá akıllarda olan Kırıkkanat, o Türkler’in fon müziği olan İbrahim Tatlıses’in şarkıları çalınca o arabesk dizelere eşlik edip dans ediyor: Önce, ‘Allahım Neydi Günahım, Günahım Neydi Allahım’, sonra da ‘Ah aşkım! Tamam aşkım, sen ne dersen tamam aşkım’. Hayat işte... 

Cahide’den sonra Nu Buz’a doğru yola koyuluyoruz. Klişe ama, burası da ağzına kadar dolu. Neredeyse kıpırdamak imkansız. Demek ki ramazan hiçbir yeri etkilememiş.

Burada da ‘İkili Delilik’ çalıyor. Bir de Emre Altuğ’un söylediği eski Nazan Öncel hiti ‘Erkekler de Yanar’. Herkes bu şarkının yeni versiyonuna bayılmış.

Başta da yazdığım gibi, Nu Buz’da müdavim fotoğrafları epey büyütülmüş ve duvar kağıdı gibi olmuş. Mahmut Anlar diyor ki, ‘Senin de fotoğrafın var, ara bul’. O kadar kalabalık ki, başka zaman artık...

Betül Mardin’den ‘Kurtlar Vadisi’ fetvası

Halkla ilişkiler aleminin piri Betül Mardin, ‘Kurtlar Vadisi’nin film versiyonunun tanıtım işlerini alınca, ajansında sıkıyönetim ilan etmiş: ‘Herkes Kurtlar Vadisi’ni izleyecek, kimin kim olduğunu öğrenecek!’

Diziyi takip edenlerin işi kolay tabii, ama bugüne dek hiç izlemeyenlerin şu sıralar en çok sorduğu soru şuymuş:

‘Baron kimdir, necidir?’

Nerede oturuyorsun? ‘Sinangir’de!

İstanbul Life dergisi, Gülse Birsel kapaklı son sayılarında, Sinan Çetin’in yeni kafesi Yap Kafe’den bahsederken kullanmış ‘Sinangir’ tanımlamasını.

Malum, ünlü yönetmen Çetin’in Cihangir’de 40-50 adet gayrimenkulu olduğu söyleniyor. Hatta gün geçmiyor ki şöyle bir cümle kulağıma çalınmasın: ‘Ofisi Sinan Çetin’den kiraladık’.

Bu yüzden işte Cihangir’in adı artık ‘Sinangir’e çıkmış durumda. Life’çılar haklı yani (Posta adresimi ‘Sinangir’ olarak değiştirsem mi acaba?).

Yap Kafe’ye gelince, o da Sinan Çetin’in Mustafa Erdoğan’la birlikte açtığı sanat okulunun en üst katında yer alıyor. Kız Kulesi manzaralı güzel bir kafe...
Yazarın Tüm Yazıları