Kimsenin elinden tutmadığı kemancı

Müzikçilerin yaşam öykülerini okurken, dikkatimizi çeken husus, onların yeteneğini keşfeden, onları destekleyen birilerinin bulunmasıdır.
Bunun tersi olamaz mı?

Cemal Ünlü’nün Rüzgâr Suya Yazmıştı kitabı, bir kasabada müziğe tutkun bir kemancının romanı.
Gülfem, küçük bir kasabada yaşayan bir kız. Müzik dinleye dinleye olanaksızlıklar içinde bir yaşamda, kemana kavuşuyor.
Hiç kuşkusuz nice beklemelerden nice özlemlerden sonra.
Kasaba yaşamının olduğu öyküler beni çok etkiler.
Köyün uzaklığı, yalnızlığı ile şehrin dağdağası arasında, kendine özgü bir yaşama alanıdır kasaba.
“Sanılanın aksine zamana, hayatın dolu dizgin peşinde sürüklemesine boyun eğilen, baş kaldırılamayan yer büyük kentler değil, adına taşra denilen bu yerlerdi. Sıradan, birbirine çok benzeyen günleri değiştirecek olaylar neredeyse yok gibiydi. Olsa bile olay sayılamayacak kadar önemsizdi. Hepsi hepsi on beş günde bir kentten gelen, iki saat içinde bitiveren sinema gösterileri... Yahut yeni fabrika müdürü atanması, eskisinin trenle, her zaman trenle uğurlanışı gibisinden şeylerdi. Yaşamın insanlara “sadece uyulması gereken kurallar” olarak sunulması, belki de bir kolaylıktı. Herkes kendi payına düşeni yapar, ötesine karışmazsa denenmiştir ki; yaşama bir kolaylıktır, geliverirdi. Zaman zaman kör bir kuyu gibi insanları çeken iç sıkıntılarıysa sıkı aile bağları içinde gelip geçer unutulurdu. Bilinirdi ki düşülen sıkıntılar, insanların başına taşra hayatının dert ettiği şeylerdi. Zaman, taşra insanına cömertçe bağışlanırdı. Kullanmasını bilmemek, öğrenmemek büyük tehlikeydi. Taşra insanları için tek yenilik, değişen, durmayan mevsimlerdi. Yaz mevsimi geçip gittiğinde, kış ayları yaklaşmaya başladığında, ilkyaz kendini gösterdiğinde, “Kış geldi!... Aa...yaz bu sene erkenci!... Bu yıl bahar hiç yaşanmadı!...” diye konuşurlar, olup bitene kafa yormaz, fazla derin düşünmeyi beceremediklerinden her duruma ayak uydururlardı.”
Gülfem’in yaşadığı kasaba, uygarlıkla bağını sadece tren aracılığıyla kuruyor.
Küçük bir kızın müzikçi oluşunun romanı bir ilk gençlik romanı.
12 yaş ve üzeri okurlar için düşünülerek yazılmış. Çocuk ve ilk gençlik kitaplarının önemli bir işlevi vardır. Çocukları özendirmek, sevdikleri, tutku duydukları bir şeyi gerçekleştirmek için ihtiyaç duyulan örnekleri sağlamak bunların başında gelir.
Yetenekli ve azimli birini çevre de, toplum da destekler.
Romanda da Gülfem, kemanıyla ilgi ve sevgi odağı oluyor.
Kitabın belirgin özelliği kasaba yaşamı ve Gülfem’in keman öğrenmesi ve çalmasının gerçek ile masal arasında gidip gelmesidir. Bu izlenimi uyandırmasındaki başlıca rolü, Gülfem’den sonra gelen kahraman Seyyid Nuh, bir ermişin niteliklerini taşımaktadır.
Romanın bitişi bu yargımızı desteklemektedir.
Cemal Ünlü, kitabını oğlu Mehmet Ali’ye şu satırlarla adamış:
“Mehmet Ali
Rüzgâr, sen doğmadan çok yıl evvel başlamıştı bu öyküyü yazmaya.
Ne iyi ki; okumayı ve müziği sevmeyi öğrendiğin ilk gençliğe geçiş çağına yetişti.”
Kitabı, Serap Deliorman resimlemiş. Gerçekten de metne uygun çizimler romanı tamamlayıcı özelliğe sahip.
Genç kuşağın okumasını salık vereceğim bir roman.

CEMAL ÜNLÜ KİMDİR

1949’da Üsküdar’da doğdu. İstanbul Devlet Tiyatrosu sanatçısı. Gençlik yıllarından başlayarak oyuncu, yönetmen ve yazar olarak çocuk tiyatrosu ve çocuk edebiyatı ile ilgilendi. “Tohum Düştü Toprağa” isimli kitabı 1981’de Can Yayınları tarafından yayımlandı. Geleneksel gölge oyunu Karagöz’le ilgilendi. Karagöz CD’leri hazırladı, Türk gölge oyunu üzerine makaleler yazdı. Hazırlayıp sunduğu, “Karagöz’ün Salıncak Sefası” gösterisi 2002-2003, “Çifte Hamamlar” isimli Karagöz oyunu ise 2003-2004 döneminde AKM Oda Tiyatrosu’nda sergilendi. “Kaçsam Bırakıp” adıyla yazdığı belgesel-müzikli oyununu; 2003-2004 tiyatro döneminde Konya Devlet Tiyatrosu’nda yönetti. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Konservatuvarı Tiyatro Bölümü’nde ve bazı özel okularda “Metinlerle Türk Tiyatrosu Tarihi”, “Dünya Tiyatro Tarihi” dersleri verdi.
Türk kayıt tarihine ilişkin olarak makaleler, ansiklopedi maddeleri yazdı. Dinleti, konferans ve seminer aracılığı ile Türk kayıt tarihini tanıttı. Açık Radyo’da hazırladığı “Sadanüvis” isimli program ile 2004 yılında Gazeteciler Cemiyeti Radyo Başarı ödülünü aldı. Yine aynı yıl Pan yayınları tarafından yayınlanan ve Türk kayıt tarihini konu eden “Git Zaman Gel Zaman” kitabına 2005 yılında, merkezi Amerika’da bulunan ARSC’nin “Dünya Müziği Kaydı En Başarılı Araştırma” ödülü verildi.

DOĞAN HIZLAN’IN SEÇTİKLERİ

Ahmet Oktay Popüler Kültürden TV Sömürgesine İthaki
Alberto Manguel Kelimeler Şehri YKY
Cemalettin N. Taşçı Yılmaz Büyükerşen - Zamanı Durduran Saat Doğan
Irene Gut Opdyke, J. Armstrong Ellerimde SAY
Erk Acarer %100 İstanbul İnkılâp
Yazarın Tüm Yazıları