Keşke beklentisiz sevebilsek

‘Hayattan beklentin nedir?’ dedi adam. ‘İyi bir eş, rahat bir hayat, yetecek kadar para, sağlıklı çocuklar’ dedi kadın.

‘Nasıl bir eş istersin?’ dedi adam. ‘Anlayışlı, müşfik, ilgili ve sevgi dolu’ dedi kadın. Sustu, düşündü bir süre adam. Kadının beklentilerine uygun bir erkek olup olmadığını düşünüyordu. Anlayışlı erkekten beklentisi neydi kadının? Evde yemek bulamayınca susmak mıydı anlayışlı olmak, yoksa mutfağa dalıp makarna yapmak mı? Oysa o hep bir gün eşinden önce eve gelip ona sofralar donatmanın hayalini kuruyordu ortak hayatta. Beklenti ile gelen anlayışlı erkeklik bu kadar basit miydi? Bir tencere makarna pişirmek kadar kolay mıydı anlayışlı olmak? Beklenmedik bir günde sofralar donatan bir eş olmak istiyordu oysa o. Karnı doyan değil, gözleri parlayan bir kadındı onun aradığı.

Müşfik bir eşten beklentisi neydi kadının? En üzgün anında onu dizlerine yatırıp okşamak mıydı müşfik olmak, yoksa konuşarak onu rahatlatmak mı? Oysa o hep bir gün eşini çok üzgün görürse elinden sımsıkı tutup uzun bir yolda saatlerce yürümeyi hayal etmişti. Deniz kenarında, ormanda baş başa uzun bir yürüyüşün sonunda onu eve getirip üstünü örtmek, uyumasını seyretmekti onun hayali. Bu kadar basit miydi müşfik eş olmak? Varlığının önemini hissettireceği, ona sonuna kadar yanında olduğunu göstereceği bir eş olmak istiyordu oysa o. Kıvrılmış bir kedi değil, ayakta duran bir kadındı onun aradığı.

Sevgili olmaktan beklentisi neydi kadının? Her an yan yana olmak mı? Hep onu düşünmek mi? Her şeyden birlikte keyif almak mı? Tüm arkadaşlarıyla tanışmak, ‘sevgilim’ diye tanıştırılmak mı? Sürekli dokunmak mı? Bu muydu sevgi dolu erkek? Oysa o hep onu sadece sevmeyi hayal etmişti. Sevdiğini, sevildiğini hissetmeyi. Kadınına hiç beklemediği bir anda, en olmadık yerde, markette, belki de asansörde, durduk yerde ‘Seni seviyorum’ demenin hayalini kuruyordu ortak hayatta. Beklenti ile gelen, ilgili ve sevgi dolu erkeklik bu kadar basit miydi? Gözüne bak, yeni boyattığı saçını anla, telefonla ara. Beklenmedik bir günde beklenmedik hoşluklar yapmak istiyordu oysa o.

‘Peki benden beklentin nedir?’ dedi adam kadına. ‘Hiçbir beklentim yok, ya senin beklentin ne benden?’ dedi kadın. ‘Hiç düşünmedim’ dedi adam. Oysa ikisinin de idealleri sandıkları beklentileri, iki kişilik sandıkları tek kişilik hayalleri vardı. Dürüst değillerdi. Korkuları vardı. ‘Ya değişirse? Düşlediğim gibi olmazsa her şey? Ya terk ediverirse?’

Düşünüyorum da, biz insanlar hep karşımızdaki ile hayalimizdekini aynı görmeye çalışırız. Ya da aynı yapmaya. Olmayınca suçlarız, kızarız, hatta terk eder gideriz. Terk edemezsek sızlanırız. Mutsuz olur, mutlu edemediği için mutsuz ederiz karşımızdakini. Ne umdum, ne buldum deriz. Peki ya hiç ummasak nasıl olur. Hiç beklemesek. Beklentisiz seviversek. Onu bensizken, sensizken olduğu gibi sevsek. Kıskanarak değil de, özgürlüğünü seyrederek sevsek. Özel günlerde hediyelerle gelişini değil de, ummadık bir anda öpüşünü, olmadık bir anda kapıyı çalışını sevsek. Sevgiye beklentileri karıştırmadan, sevgiye başka şey katmadan koşulsuz ve katıksız sevsek. Sonunu düşünmeden, hesaplayıp çarpıp bölmeden, kurgulamadan, sorgulamadan, hayallere dalıp gerçeklikten kopmadan sevsek. Beklentisiz sevmenin hazzını yaşayacaksınız.


Bilmem, siz bu yazıdan benim aldığım hazzı alabildiniz mi, sevgili okurlarım? Belki de bütün bir yaşamı beklentisiz geçirmek mi asıl mutluluk? Biraz zor görünüyor ama... beklentisiz olabilir mi insan?

Bir okurum tarafından gönderilen bu anonim yazı, belki de bizlerin yakalayamadığı bir gerçeği mi anlatıyor dersiniz? Kendimizi hiç zorladık mı beklentisiz olmaya? Gerçekten daha güzel mi olurdu yaşam? Sevmek ve sevilmek beklentisiz daha mı güzel olurdu? Benim için biraz geç artık ama belki sizler deneyebilirsiniz. Karşınızdakini hiçbir şey beklemeden sevmeyi düşünün bir kez.
Yazarın Tüm Yazıları