Katili gördüm

ARA sokaklardan geçip kiliseye doğru yaklaşırken anladım.

Haberin Devamı

Garip ve kasvetli bir filmin dekoru gibiydi. İslam’ı bir slogan olarak yaşayan aşırı milliyetçi bir gençliğin dekoruydu bu.

Nereden gelmişler ve niye oradalar?

O kiliseyi adeta kuşatırcasına, o sokaklara nasıl yerleşmişler?

Trabzon’da bana orayı gezdiren dostum, kilisenin tam önüne gelip aşağı doğru kıvrılan yolda bekleyen o gençleri görünce dedi ki:

- Hep buradalar. Akşama kadar kahve köşelerinde okey oynar ahkam keserler.

- Burada Rum Pontus’u yeniden diriltmek isteyen bir örgüt olduğuna inanırlar.

Sonra ekledi:

- Rahip Santoro’yu da burada vurdu zaten.

Gerçekten de duvarlardaki yazılardan, tabelalardan, pencereden bakanlardan, nedenini tam olarak bilemediğim ürkütücü bir resim çıkıyordu.

Rahibi vuran O.A. buradan çıkmıştı.

Şimdi daha net hatırlıyorum. Ankara’da gazetecilik yaparken MGK raporlarından ya da devletin başka bazı istihbarat makamlarından birtakım haberler sızdırılırdı.

Haberin Devamı

Başlıkları da yanlış hatırlamıyorsam genellikle şöyleydi:

“Trabzon’da Rum Pontus’u yeniden kurmak için gösterilen faaliyetler!”

Hrant Dink’in vurulması. Samast’ın Trabzon’dan çıkması. Rahip Santoro cinayeti.

Kilisenin çevresinde gördüğüm o “aşırı ulusalcı ve fanatik” kuşatma; bu “sızdırma haberlerle” birleştirildiğinde, o gençliğin orada nasıl oluşturulduğu ya da en azından nasıl zemin hazırlandığı sorusu daha anlamlı bir hale geliyor.

Trabzon’da Santoro’nun öldürüldüğü sokaklarda gezince bunu çok daha iyi anladım.

O gençlerin nasıl birer “kör tetik” haline getirildiği görülüyor.

Bu da gösteriyor ki;

Hrant Dink’in katili “Kızdım vurdum!” diyen bir gencin cehaleti değildir.

Ortada yıllara yayılan bir hazırlık vardır.

Yani örgütlü bir “seri katil” söz konusudur.

İKİNCİ YAZI:

Doğru dediğin şey zamana göre izafidir

SÖYLEMEK istediğim asıl şeyi işte tam böyle söyleyebilirim:

“Bugün doğru diye inandığın şey zamana göre izafidir!”

Geçicidir. Değişir. Hatta o doğrunun yanlış ve çok kötü olduğu zamanla anlaşılır.

İnsanlık tarihi zamanın değiştirdiği geçici doğrularla doludur.

İşte kölelik...

Zincirli, prangalı, acılı bir tarih...

Haberin Devamı

Köleliğin bir hukuku vardı. Düşünsenize kölelik hukukundasınız şimdi.

Beyazların kapkara hukuku.

İnsanların mal gibi alınıp satıldığı bir hukuk.

Ya da tiranlıklar, krallıklar.

Ferman hukuku mesela.

Haçlı seferleri. Giyotin hukuku.

Almanya’da seçimle işbaşına gelen “Nazi hukuku”.

İşgal hukuku.

Hangisi doğruydu? Kölelik zamanı kölelik hukuku doğruydu.

Mesela daha 10 yıl öncesine kadar “Kürt yoktur” diyen bir devletin, “Kürtçe isim koymayı yasakladığı” bir hukuk vardı.

Ne oldu sonra?

Köleler o krallıkları devirdi. Ferman hukuku bitti.

Şimdi bakıyorum. Kürtçe isim koymak serbest. Kürtçe konuşmak, şarkı söylemek yasak değil.

Geldik mi ana dilde eğitime...

Onu da göreceğiz.

İşte bakın;

Haberin Devamı

Ortadoğu’daki “diktatör coğrafyası” kanla temizleniyor.

Türkiye’de ise demokrasiyle arınıyor. Arınacak.

Ama kim ki kendisini “ben senin sahibinim. Benim dediğim doğrudur” uçurumuna çekerse o da arınacaktır.

Bu nedenle diyorum ki:

“Bugün hukuk diye ortaya koyduğun şey, mazlum yaratıyorsa eğer. Özgürlükleri kırıp döküyorsa; o da değişecektir. Çünkü doğru diye inandığın şey; zamana göre izafidir. Özgür düşünceyle, ötekine duyulan saygıyla çözülmesi gereken sorunlar; baskıyla aşılmaya çalışılırsa eğer bir türlü huzur gelmiyor.

Çünkü geriye doğru bakınca anlaşılıyor ki;

Yalnızca polisle, askerle, silahla gelen “toplumsal adalet”;

Tarih kitaplarına eziyet olarak geçiyor.”

Haberin Devamı

ÜÇÜNCÜ YAZI:

İŞTE ÇÖZÜM

KORAY Öztürkler elindeki kısa bilgi notunu gösterip diyor ki:

- Biz Türkiye’de bireysel sporların yeşermesi için elimizden geleni yapmaya hazırız.

Mesela tenis üzerine yoğunlaşıyoruz.

Koray Turkcell’in kurumsal ilişkilerinden sorumlu Genel Müdür Yardımcısı...

Ve gerçekten bu yolda inanılmaz bir özveriyle çalışıyor.

Hedef; ilk planda bir Tenis Akademisi...

Marsel İlhan’a verdiği desteği biliyorum. Engellilerin bisiklet yarışları. Ve daha birçok spor dalında ciddi destekler var.

Peki yeterli mi?

Keşke diğer büyük şirketlerin de Koray gibi “gönülden spor” destekçileri olsa.

Şimdi soralım:

- Bu ülke futbol dışında nasıl sporcu yetiştirecek?

Haberin Devamı

Sabah 07.00’de kalkan çocuk neredeyse bütün gün okulda.

Diyelim ki; tenis oynamak istiyor.

Böyle bir sistemde dünya çapında bir tenisçi çıkabilir mi?

Bırakın alt yapıyı; bazı okullar çocukların turnuvalara katılmasına bile izin vermiyor.

Milli olmuş çocuk; ama okul yönetimi “sınavları kaçıracak” diye ayak diriyor.  Önceki gün bu sorunu yazınca, Türkiye’nin her yerinden aileler mesaj yağmuru başlattı:

- Okulla çocuklarımızın spor hayatı arasında kaldık. Ne bir destek var. Destek olmadığı gibi engelliyorlar da.

- Birkaç istisna dışında burs veren de yok.

- Çocuklar başarılı oluyor. Ama teşvik yok. Bilinçli altyapı eğitimi için bir akademi de kurulmuyor.

Ne yazık ki durum bu.

Oysa altyapı eğitimine gidilince sonuç da alınıyor.

İşte Voleybol için kurulan okul. Çocuklar dünya çapında başarı elde ettiler.

Ama gerisi yok.

Türkiye’de inanılmaz bir genç nüfus var. Ama altyapıdan sporcu çıkmıyor.

Çıkanı da kaptırıyoruz.

İşte Dubai’den Yonca Tokbaş hatırlatıyor:

“Bu yaz Belgrad’da Ediz Yıldırımer (Türk çocuğu) 1800 metre serbest yüzmede Avrupa şampiyonu oldu!...

Türkiye’deki okullar “sınavın var aşırı antrenmana vakit yok.” diyor..

En sonunda bir yarışta Amerikalı teknik adamlar görüyor Ediz’i ve hemen ardından teklif geliyor:

“Gel Teksas’ta biz sana burs, lise, kalacak yer veriyoruz.”

Çocuk Teksas’a gidiyor.

Evet Yonca;

Yakında olimpiyatlarda Ediz’in adını duyarız. Amerikan bayrağı altında kürsüye çıkar...

İşte buna üzülüyorum ben.

Neden eğitim sistemimiz buna göre bir ayarlama yapmıyor?

Neden branşlara ayarlı orta eğitim spor akademileri kurulmuyor?

Dünyanın en genç nüfusu bir başarı ve enerji nehri gibi önümüzden akıp gidiyor.

Biz bakıyoruz. Öylece bakıyoruz.

DÖRDÜNCÜ YAZI:

Hangisine inanacağız

BÖLGEDEKİ son diktatör için alarm zilleri çalıyor.

Beşar Esad...

Humus’ta sivillere yönelik ağır bir saldırı olduğu haberleri geliyor.

Gariptir. Bu haberler Esad yönetiminin Moskova’da muhaliflerle görüşme kararını almasından sonra geliyor. Hangisine inanacağız.

Moskova’daki gelişmeye mi; Humus’taki katliama mı?

Muhaliflerle görüşme kararı alan bir yönetim, neden bütün dünyanın tepkisini çekecek bir katliama girişsin.

Acaba bir tahrik mi var?

Öyle de olsa; artık Suriye’deki son diktatörün de gitme vakti gelmiştir.

Yazarın Tüm Yazıları