Karantinaya aldırmam, buz gibi konuşurum

ŞU anda gazetecilik açısından en ses getirecek kişi kim? Kendisiyle röportaj yapılması açısından kim?

Haberin Devamı

Dünyaya kan kusturan, kimsenin bulamadığı terörist Bin Ladin mi? Keşke bir fırsat yakalasam ve Bin Ladin ile röportaj yapsam.


Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy mi? Türklerden nefret eden Sarkozy’i yakalayıp, onu sıkıştırsam, AB’den Ermeni tasarısına, Fransa’da yaşayan Müslümanlarla ilişkilerine kadar sorular sorsam.


Son Oscar’ı kazanan oyuncular mı? Son Nobel fizik ödülünü kazanan bilim adamı mı? Çin Başbakanı, Amerikan Başkanı, Libya lideri, yamyam kabilesinin şefi mi?


Bunların hepsiyle röportaj yapmak isterim. İstediğim soruları rahatça sormak, gelen yanıtlar üzerine ek sorularla röportajı sürdürmek isterim.


Ben herkesle konuşurum, en aykırı insanlarla konuşurum, çünkü ben gazeteciyim.

Haberin Devamı


Son günlerde Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ ile röportaj yapan gazetecilere, kendi meslektaşları sanki karantina uyguluyor.

SANIK SANDALYESİ GİBİ


O gazetecilere Başbuğu’un askeri imiş gibi muamele çekiliyor. Başbuğ’u eleştirenler de var, o gazeteye neden konuştu, şu gazeteye konuşsa, daha iyi, diye. Ama asıl eleştiri Başbuğ ile görüşen gazetecilere dönük:

Nasıl olur da, Başbuğ ile bu kadar rahat konuşabiliyorlarmış?


Evet konuşuyorlar, helal olsun, çünkü orada haber var.


Ama, ancak, yalnız... Evet, kim olursa olsun, bu röportajların iki koşulu var.

1- Kendini hiç sıkmadan, karşıdakine istediğin soruyu serbestçe sorabilmek. Şöyle sorarsam, alınır, böyle sorarsam, darılır, demeden.

2- Röportaj yayınlandıktan sonra, o kişi ile ilgili aleyhte bir haber varsa ya da olduğunda, elini hiç tutmadan, o haberi de rahatça yazabilmek.


Bunlar gazeteciliğin olmazsa olmazları. Bunları yerine getirebilen her gazeteci, elbette hiç gocunmadan herkesle konuşabilir.


Türkiye öyle garip bir dönemden geçiyor ki, daha baştan gazeteci de suçlu, gazeteciyle konuşan da.


Üstelik, eminim bu eleştirilerde kıskançlık filan yok, daha çok ideolojik ve sanık sandalyesine oturtularak sorgulama.


Kendine bu işlevi vehmedenler iktidardan bağımsız olsa, canım yanmayacak.

Haberin Devamı


15, 120, vs., en can alıcı rakam nerede

ZARFLARIN eni 15, boyu 21 santim olacak.

Sandık kurulu 15 metre yarı çapında mesafede görev yapacak.

Oy kullanma kabinlerinin eni 120, boyu 150, yüksekliği bilmem şu kadar santim olacak.

Cebir ya da geometri problemi değil, bu iktidar partisinin bir milletvekili tarafından verilen Seçim Kanunundaki değişiklik önerileri.

İstenen değişiklikler arasında, güneş battıktan iki saat sonra, ayrıca internet ve sms üzerinden propaganda, t-shirt ve şapka dağıtmak gibi muhteşem değişiklik önerileri de var. Ek olarak, vatandaşlık kimlik numarası olmadan oy kullanmak serbest hale geliyor.

Şu rakam, bu rakam, güneş battı, ay çıktı derken, Seçim Yasası’nın en can alıcı rakamı atlanıyor. 10. Yüzde 10 baraj.

En temel, en çok eleştirilen, adalete hiç sığmayan, o baraj yüzünden halkın yarısının Meclis’te temsil edilmediği durumlar doğduğu için, asıl değişmesi gereken o rakam. Ama, yüzde 10’u indirmek iktidarın işine gelmiyor, çünkü inerse, Mecliste sandalye sayısı değişecek, tek başına iktidar kuş olup, uçacak.

Bu değişiklikte en, boy, uzunluk üzerine belki pratik kolaylık sağlayacak, buna karşılık siyasete hiç bir katkısı olmayacak bir yığın öneri ön plana çıkıyor.

Haberin Devamı

Boru mu, yıllardır tartışılan Seçim Kanunu değişiyor, aman, ne heyecanlı, ne heyecanlı, değişiklikten tir tir titriyorum.


Sırada İngiltere ve İspanya var

AMERİKA’yı biliyorduk, bir gece ansızın karşımıza İsveç çıkıyor. 131’e 130, küüüt, Ermeni Soykırım Tasarısı İsveç Parlamentosu’nda kabul ediliyor.
Önceki gün Meclis’te Dışişleri Komisyonu saatlerce toplanıyor. Bundan sonra başka ülkelerin Ermeni soykırım tasarısını kabul etme olasılığına karşı hükümet ne düşünüyor?
Ele gelen tek bir öneri yok.
Oysa, biliniyor ki, soykırım tasarısının orkestra şefi Ermenistan. Bu durumda, Ermeni protokolünü Meclisten geri çekmek filan? Yok. Ne var, henüz hiçbir şey yok.
Oysa, sırada yine bir gece ansızın karşımıza çıkabilecek İngiltere ve İspanya var. Ermeni Diasporası bu iki ülkede harıl harıl çalışıyor.
Buna karşı siz ne yapıyorsunuz? Kabul edilirse, oralardan da büyükelçilerimizi çekeceğiz, daha ne olsun.

Yazarın Tüm Yazıları