Kanser saçan ayaklı variller

Medya, Tuzla’da bulunan kanserojen madde dolu varilleri abartıyor. Kanserojen atıklarla iç içe yaşamak kimsenin umrunda filan değil.

Kanserojen duman salan ayaklı varillerin cirit attığı Türkiye’de, toplumun kanserojen maddelere bu kadar duyarlı olduğuna çocuklar bile inanmaz.

Medyaya bakacak olursanız Tuzla’da bulunan toprağa gömülü, kanserojen madde dolu üç, beş varil halkta infial yaratmış.

Hadi canım sen de... Kapalı yerlerde bebeklerinin yanında sigara içenlere yan gözle bile bakmayan, kendi bebeğinin yanında sigara içen, arkadaş grubundaki tek sigara tiryakisini mutlu etmek için restoranda sigara içilmez bölüme oturmayan, restoranında puro içilmesine izin veren sahte şeflerin olduğu Türkiye’de, insanlar üç, beş varile tepki gösterecek ha? Oldu canım, görüşürüz...

Türkiye’de insanların kanser konusundaki bilinci, bela başa gelince Zakkumcu Ziya’ya koşacak kadardır. En bilinçlileri bile kanser konusundaki uzmanın onkolog olduğunu dahi bilmez, cerrahların eline bakarlar.

Geçenlerde THY pilotlarının kokpitte sigara içip, tüm uçağı duman kokuttuklarına değinmiştim.

Sigara bağımlısı pilotlar köpürdü. Tam da tahmin ettiğim gibi yaptıkları işin hassasiyetinden dem vurup, konsantrasyonlarının bozulmaması için sigara içmelerine göz yumulması gerektiğini savundular.

"Tamam", dedim, "Umarım hasta olup, bıçak altına yatmanız gerekmez. Gerekirse de sigara bağımlısı bir cerraha düşmezsiniz. O da sizin mantığınıza sarılıp, açık kalbinizin tepesinde sigara tüttürmeye kalkabilir de"...

Ama endişelenmemin asıl nedeni, pilotlardan bazılarının sigara dumanının zararı konusundaki cehaletiydi. Belki inanamayacaksınız ama "Biz uçağı selametle yere indirelim de, yolcular da biraz kokuya katlansınlar", diyen pilotlar bile çıktı.

Eğitimli kesiminde bile kapalı ortamlarda içilen sigaranın çevredekilere verdiği zararın pis kokudan ibaret olduğunu sanacak kadar bilinçsiz bırakılmış bir toplumda üç, beş varilin önemi ne olabilir ki?

Atatürk Havalimanı keşhane gibi

Atatürk Havalimanı’nda sigara içen görevlilere daha önce de rastlamıştım. Hele gümrük memurları. Ama geçen hafta karşılaştığım manzara, başkaydı.

Uçaktan indim, bagajlarımı beklemeden önce tuvalete gireyim dedim. İçerisi dumanaltı. "Free shop" işletmecisi ATÜ’nün depo görevlisi, içeride fosur fosur sigara içiyor. Çıkışınca söndürdü.

Tuvaletten çıkıp birkaç adım attım, yine kesif bir sigara kokusu... Bir grup ATÜ depo görevlisi, işi gücü bırakmış bagaj bandının kenarında toplaşmış, bir yandan lak lak ediyor, bir yandan sigara tüttürüyorlar. Uyarınca onlar da söndürdü. Yüzsüzce direnen biri hariç.

"Cezası olduğunu biliyorum, göze alıp içiyorum zaten", demez mi? Tam o sırada ileride gümrük kapısındaki masada bir başka görevlinin çay, sigara keyfi yaptığını görünce tepem iyice attı, sesim yükseldi.

Yüksek sesli tartışma en az on, on beş dakika sürdü. Bırakın ceza kesmeyi, gelip müdahale eden tek bir görevli bile çıkmadı.

Atatürk Havalimanı Dingo’nun ahırına dönmüş anlayacağınız. Mayo firmasının reklamını kaldırmak için arslan kesilen Devlet Hava Meydanları İşletmesi, havalimanının keşhaneye dönmesini önleyecek güce sahip değil.

Armağan Çağlayan botoks mu yaptırmış

Star TV’de başlayan Popstar’ın birincisi bence şimdiden belli. Beyoğlu Mızıkacıları isimli grup o kadar başarılı ki, birinci olmasalar da yıldız olacakları kesin.

Sonucun önceden belli olması yarışmanın heyecanını azaltmayacak. Bu tür yarışmalar ne de olsa yarışmacılardan çok jüri üyeleri için seyrediliyor. Öte yandan Popstar Türkiye’nin jüri üyelerinde bu sene düşüş var.

Yarışmayı göründüğü kadarıyla Armağan Çağlayan ve Bülent Ersoy sürüklemeye çalışacaklar. Yıldız Tilbe ve yabancı üyenin varlıklarıyla, yoklukları belli değil. Yabancı bir jüri üyesine neden gereksinim duyulmuş, o da ayrı bir muamma. Bari adama doğru düzgün bir tercüman bulsalarmış. Adamcağız bir şeyler söylüyor, Hadise bambaşka çeviriyor.

Osmantan fark edip, sonradan aldı sazı eline ama simultane tercüman olmadıkça Jonathan’ın programa dahil olması olanaksız. Osmantan’ın da, Ersoy’un saygısızca sürekli söz kesmesine müdahale edebilecek ağırlıkta olmaması yarışmayı iki jüri üyesinin atış poligonuna dönüştürüyor. Bu iki ismi ancak Huysuz Virjin gibi bir sunucu dengeleyebilirdi ama o zaman da her programda kan çıkardı.

Yarışmanın en büyük sürprizi ise Armağan Çağlayan’ın donuklaşan, nur gelmiş yüz ifadesiydi. Yarışma boyunca kızdı, köpürdü ama kaşlarını çatmayı nedense bir türlü beceremedi ve kızgınlığını yüz ifadesine yansıtamadı.

Çağlayan genç görünmek uğruna botoks yaptırdıysa hata etmiş. Çin atasözü "gülerken göbeği oynamayan adama güvenilmez" der. Kızarken kaşları çatılmayan adamın kızgınlığı da fazla yapmacık kaçıyor. Çağlayan’ın kaşlarının çatılmamasının nedeni botoks değilse, daha iyi rol yapmayı öğrenmeli.
Yazarın Tüm Yazıları