Kanser hastalarına üç aylık kontrol

MEME kanseri kadınlarda en sık görülen hastalıktır. Her 9 kadından birine meme kanseri tanısı konulmaktadır.

Son dönemde erken teşhiş ve etkili tedavilerle iyileşme oranı yüzde 90’ın üzerine çıktı. Bu hastalarda gözlenen omuz hareketlerindeki kısıtlılık, mastektomi sonrası gelişen lenfödem önemli ve sık görülen bir problemdir. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Doç Dr Sibel Eyigör, meme kanserinin tedavisinin sabır gerektirdiğini, pahalı olduğunu, zaman aldığını ve iyi bir ekiple yapılmasını gerektiğini söyledi.

Eğitim önemli

Doç. Dr. Eyigör, "Erken tedavi iyileşme açısından önemlidir. Yanlış yapılacak uygulamalar kişiyi kötüye götürür, deneyimli fizik tedavi uzmanı ve fizyoterapist ile tedaviye başlanmalıdır. Ağrı, şişlik, hareket kısıtlılığı ve kozmetik sorunlara neden olabilir. Koltukaltı lenf bezlerinin temizlenmesi, riski artırmakla birlikte, bazı hekimlerin bildiğinin aksine sentinel nod biyopsisi yapılanlarda ve radyoterapi alanlarda da görülebilir. İlk 2 yıl en riskli dönem olarak belirtilmesine rağmen, 10 yıl sonra gelişen olgulara da rastlanabilinir. Belirleyici risk faktörleri içinde, kilo alımı, infeksiyon veya travma (vurma, çarpma, sıkışma) gibi nedenler önemlidir. Hastaların tedavisinin en önemli parçasını eğitim oluşturmaktadır. Hastalara hazırlanmış kitapçıklar verilmekte ve lenfödem oluştuğunda ’bununla yaşamaları gerektiği’ söylenmektedir. Hatta bazı kişiler tarafından tedavisi olmadığı belirtilmektedir. Lenfödem tedavisini tamamladığımız 150 hastamız halen kontrollerine devam etmektedir. Bu derecede düzenli takip edebilen Türkiye’de bir merkez bulunmamaktadır. Bu konudaki sunumlarımız uluslararası bilim dünyasında da duyulmuştur. Diğer branş hekimlerinin eğitiminin ve lenfödemin tedavi edilebilir olduğunu bilmelerini vurgulamak gerekiyor. Hastalarla iletişim ve düzenli takip programları çok önemlidir ve hastayı takip eden tüm branş hekimlerine bu konunun önemi anlatılmalıdır" dedi.

149 yıllık köşk sağlık hizmetinde

BORNOVA’da 500 metrekarelik alana kurulu, 1860 yılında yapılan köşk şimdi sağlık sektörüne hizmet veriyor. İzmirli Diş Hekimi Nezih Ağırbaş, 2 milyon dolar harcayıp tarihi köşk binasını restore ettirerek ağız diş sağlığı merkezi yaptı. Tarihi bir ortamda halka koruyucu diş sağlığı hizmeti verdiklerini söyleyen Özel İzmir Ağız Diş Sağlığı Merkezi’nin kurucusu Ağırbaş, "Amacımız, yaşarken keyifle bir işi yapmak, farklı bir işyeri yarattık, ki burası İzmir’in değil, Türkiye’nin en faklı ağız diş sağlığı merkezi oldu. Bu kriz döneminde farklılığa önem vermemiz gerekiyor. Hasta tedavi olurken, yakını da bahçede ağaçların arasında stresini atıyor. Amacımız birçok şeyi bir sepette toplayıp keyifle hizmet vermek. Teknolojik donanımlı, idealist ve genç bir ekibimizle 7 gün 24 saat çalışıyoruz" dedi,

Obezite toplum haline geliyoruz

ÇAĞIMIZIN hastalığı metabolik sendrom... Fazla alınan ve yakılamayan kaloriler giderek şişmanlaşan bir toplum yaratmakta. Aşırı ve dengesiz beslenmeye, gelişen teknolojiye paralel olarak daha az hareket etmeye başladık. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesi Kardiyoloji Kliniği Öğretim Görevlisi Prof. Dr. Filiz Özerkan, hastalığa dikkat çekerek, metabolik sendrom esasının vücuttaki yağ dokusu fazlalığı ve en iyi göstergesi de bel çevresi genişliği olduğunu söyledi.

Prof. Dr. Özerkan, "Kan basıncı 130/85 mmHg ve üzerindeyse, tansiyon ilacı kullanıyorsanız, açlık kan şekeri 100 mg/dl üzerindeyse, şeker ilacı kullanıyorsanız sorun başlıyor demektir. Bel çevresi kadında 84-85 cm, erkekte 94-95 cm’nin üzerindeyse, iyi huylu (HDL) kolesterolünüz kadında 50, erkekte 40 mg/dl.’nin altındaysa, açlık trgliserid düzeyi 150 mg/dl. üzerinde ya da yağ cinsini düşüren ilaç kullanıyorsanız kalp damar sistemi hastalığına yatkınlığınız artıyor demektir. Bu kriterlerden 3 veya daha fazlası mevcutsa metabolik sendrom tablosu oluşmuştur" dedi.

Yaşam tarzı değişmeli

Genetiğin rolünün büyük olduğu ve bu kişilerin aile fertlerinde de şişmanlık, hipertansiyon, şeker hastalığı, kan yağı yüksekliği, kalp krizi, inme, kalp yetersizliği, damar sertliği gibi sorunlar daha sık görüldüğünü vurgulayan Prof. Dr. Özerkan, metabolik sendromun yetişkin nüfusumuzda yüzde 35 civarında olduğunu söyledi. "Dünyada ve ülkemizde stres, düzensiz beslenme, fiziki aktivitede azalma dolayısıyla oranın artar" diyen Prof. Dr. Filiz Özerkan şunları söyledi:

"40-60 yaş arası tehlikelidir. Metabolik sendrom 2 önemli hastalığa yol açar. İlki şeker, diğeri kalp ve damar hastalığı. Metabolik sendromun ilacı yoktur. Tedavisi, yaşam tarzı değişikliğidir. Bir kişi fazla kilolarını verip, egzersiz ve yürüyüş yaparsa metabolik sendrom riskini yüzde 50 azaltır. Özellikle vurgulanması gereken her durumda yaşam tarzı değişikliği unutulmamalıdır."
Yazarın Tüm Yazıları