İşte o gün geldi Sayın Çiller

Ertuğrul ÖZKÖK
Haberin Devamı

Şu konuşma 1 Şubat 1990 tarihinde yapılıyor. Yer, Washington yakınlarındaki Crystal City'deki Mariott Oteli'nin konferans salonu.

Türkiye'nin Amerikalı Dostları Derneği'nin düzenlediği panelde, Boğaziçi Üniversitesi'nin en medyatik öğretim üyelerinden birisi konuşuyor.

Konuşan kişi, tahmin edeceğiniz gibi Prof. Tansu Çiller.

Aynı paneli, gazeteci olarak izleyen kişilerden birisi de Hürriyet'in o günlerdeki Washington Temsilcisi Sedat Ergin.

SİZ İSTEMİŞTİNİZ

Ergin, o gün Çiller'in yaptığı konuşmayı, 17 Haziran 1993 tarihli Hürriyet'te yazdı.

Konuşmayı o yazıdan aynen aktarıyorum. Çiller şunları söylüyor:

‘‘Ben Türk ekonomisinin geleceği konusunda kötümser değilim. Bana göre Türk ekonomisini yönlendirenler açısından sorun ekonomik değil, sosyal alandadır. Sorun Türkiye'de İslamcı akımların dinamik bir şekilde ön plana çıkmaları ve Türk eğitim sisteminde dinci ve laik olmak üzere bir ikiliğin ortaya çıkmasıdır.

Bunun sonucu Türkiye'de iki tür gençlik ortaya çıkmıştır. Biri liberal, Batı'ya dönük gençlik, diğeri ise İslamcı reformlar yapılmasını savunan gençlik. Bu iki kesimin çatışmaması mümkün değildir. Liberal gençlik İslamcı gençlikle bir arada olmayı kabul etmekle birlikte, bu esneklik İslamcı kesimde bulunmuyor. Bu durumdan İslamcı kesim kazançlı çıkacaktır.''

Çiller bu tahlilden sonra çok ilginç bir sonuca ulaşıyor:

‘‘Sorunun çözümü için devlet, tercihini hangi taraftan yana koyduğunu açıkça göstermelidir. Ancak bu yönde bir eğilim, bugün devlette görülmüyor.''

Bu son cümlenin altını dikkatle çizelim.

Çiller, bu tarihi sorunda ‘‘devletin kesin tavrını göstermesini'' istiyor.

CUMHURİYET KIZI

Şimdi Türkiye bu noktaya geldi.

Devlet, toplumun geleceğini en çok ilgilendiren eğitim konusunda, cumhuriyet tarihinin en önemli kararlarından birini almaya hazırlanıyor.

Tabii buna Türkiye Büyük Millet Meclisi karar verecek.

Çiller'in sözleri ortada.

Eğer ülkesini seviyorsa, sekiz yıllık temel eğitim konusunda bu sözlere sadık kalması gerekiyor.

Ben Çiller'in bu sözlerinin altına imzamı atıyorum.

Kendisi de bu sözlerine ve imzasına sadıksa, o gün Washington'da açıkladığı bu tavrına sadık kalmalıdır.

Ama bu hafta başından beri bakıyorum, Çiller o günkü sözlerini çoktan unutmuş.

O sözler sanki görünmez mürekkeple yazılmış gibi uçup gitmiş.

Siyasete girdiği günden beri, cumhuriyet kızı olmakla övünen Çiller, en kritik dönemeçlerinden birinde o sevgili cumhuriyetini terk edip gitmiş.

Ama bu çağda ihanetlerin belgeleri silinemiyor. Deliller ortadan kaldırılamıyor.

Gök kubbenin altında sarf edilen sözler, yapılan taahhütler, bir ihanet sabahında insanın göğsüne tafta gibi yapışıveriyor.

Eklemleri kopmuş, belkemikleri kırılmış siyasetçiler artık bu topluma pahalıya mal olmaya başladılar.

Onları şimdiye kadar küçük günlük politikalarda izledik. O küçük politikalarda ülkeye maliyetleri fazla olmuyordu.

Ama mesele rejimin temel taşlarının yerine konulmasına gelince, eklembacaklılar familyasına mensup siyasetçileri mazur görmek, onların zikzaklarına hafifletici neden aramak zorlaşıyor.

ÇİLLER'E DAVET

Tarih bunları mazur görenleri de aynı ölçüde ağır veballer altında bırakıyor.

DYP Genel Başkanı ve bu partinin hâlâ saygı duymaya devam ettiğimiz bazı üyelerini, tarihimizin bu kritik kavşağında cumhuriyetimizin yanında yer almaya davet ediyoruz.

YILMAZ'IN TUTUMU

Çağdaş, çoğulcu, demokrat, laik, hoşgörülü Türkiye'nin temellerini oluşturacak olan sekiz yıllık temel eğitim kanunu hepimizin geleceğini ilgilendiriyor.

Bu kritik dönemeç, günlük siyasi kaygıların, alamünit siyasi tavizlerin günü değildir.

İşte bu yüzden, Başbakan Mesut Yılmaz'ın ANAP Grubu'nda bu kanunu engellemek isteyenlere karşı sürdürdüğü kararlı tutumu takdirle izliyorum.

Türkiye'nin artık böyle siyasetçilere ihtiyacı var.

Yazarın Tüm Yazıları