İstanbul’da herkesin giremediği bar

ABD’de birkaç yıldır gece hayatında bir Speakeasy trendi var.

Haberin Devamı

Nedir Speakeasy?

1920’lerde içki yasağı sırasında türeyen lisanssız mekanlardı.

Ve Speakeasy’ler, dediğim gibi birkaç yıldır, New York gece hayatında yeniden filizlendi. Buralara sadece bilenler gidiyor, ya üye olmanız ya da kapıda söylemeniz gereken şifreyi bilmeniz gerekiyor.

İşte aynen New York modeli bir Speakeasy varmış ıstanbul’da da.

Cumartesi gecesi müdavimlerinden bir arkadaşım götürdü beni. Bir apartmana girdik, asansöre bindik ve üçüncü kata çıktık. ıçeride bangır bangır müzik çalıyor. Kapının ziline bas bas, duyan yok. Birkaç dakika boyunca zile basıp kapıda bekledik. Ne duyan var ne kapıyı açan. şansımıza mekandan çıkmak için biri kapıyı açtı da içeri girebildik.

Buraya sadece mekan sahiplerinin arkadaşları ve arkadaşların arkadaşları girebiliyor. Normalde -kapı zilini duyduklarında- delikten bakıyor, sizi tanıyorlarsa veya gözleri tutuyorsa kapıyı açıyorlar. Ki gecenin ilerleyen saatlerinde delikten bakıp birilerine açmadıklarını da gördük.

İçerisi bildiğiniz apartman dairesi. Ama eşyasız. Sadece normalde salon olan bölümün bir köşesinde tek başına bir masa duruyor. Bir kenarda da iki-üç sandalye... Duvarlar tablolarla dolu; bunlar bir süre kalıyor sonra yerlerine başka bir ressamın tabloları asılıyormuş. Tabloları satmıyorlar ama isteyenler olursa sanatçıyla iletişime geçiriyorlarmış.

Arkadaşım, “Gel montlarımızı arkaya bırakalım” dedi. Ben, “herhalde ev partisi modeli arka odadaki yatağın üzerine atacağız” diye düşünürken arkaya geçtik.
Yatak matak yok tabii; montları duvardaki askıya astık.

Arka iki odadan birinin perdesine projeksiyon yansıtılmış, siyah beyaz bir film oynuyor, önünde bir divan var, kurulup izleyebiliyorsunuz. Diğer odada koltuklar var, birileri oturmuş sohbet ediyor.

CHOPIN EŞLİĞİNDE ELLER HAVAYA

Tekrar ön tarafa geçtik. Dairenin açık mutfağının önü küçük bir bara dönüştürülmüş, dört-beş bar taburesi konmuş. Boş taburelere kurulup içki mönüsüne uzandık. Mönü ikiye bölünmüş; bir bölüm “Today’s Specials / Günün spesiyalleri”, diğer bölüm “All Time Favorites / Tüm Zamanların Favorileri”. Normalde içkim belli, sek Bourbon. Ama arkadaşım kokteylleri o kadar övdü ki, sırayla başladık denemeye. “Journalist” (Gazeteci) adlı kokteyl ilgimizi çekti, onunla başladık. Sonra ananaslı bir şey, sonra çilekli...

Bir süre hipnotize olmuş halde barmeni izlemeye koyulduk. Sonra silkelendik, tabureleri kalabalığa çevirip “Muppet Show”da balkondaki iki huysuz ihtiyar gibi manzarayı çekiştirmeye başladık.

Bir grup ellerinde rakılar elektronik müziğe eşlik ediyor. “Tezata bak” derken kulak misafiri olduğumuz diyalogla mesele aydınlandı. Arkadaşları rakı içen kızlardan birine “Oooo rakıya mı vuruyorsunuz?” diye sorunca kızdan “Para bitti, rakıya vurduk” cevabı geldi. Çünkü kokteyller 20-25 TL, rakı daha ucuz.
Bir ara acıktık, kavanozun içindeki avokadoları canımız çekti. Barmenden istedik. “Hotdog da var” dedi ama biz avokadoda ısrarcı olduk. Avokadoyu ikiye böldü, üzerine biraz zeytinyağı, biraz tuz... Barın ortasında kaşıklayarak avokadoyu yedik.

Bir saatten sonra mekan boşalmaya başladı. Mekanın ortaklarından biri “Mini Müzikhol saati geldi” dedi. Rutin buymuş.

Mekan boşaldıkça müzik de kopmaya başladı, Chopin eşliğinde “eller havaya”yı da ilk bu barda görmüş oldum.

Klasik mekanlardan gına gelmişti. Bu iyi oldu.

Haberin Devamı

Kendi gazetenizi bastırmak ister misiniz?

Haberin Devamı

“Gazetelerin sonu geliyor. şunun şurasında birkaç yıllık ömrü kaldı” denilen ve çoğu saçma sapan blog patlamasının yaşandığı şu günlerde buna inat girişimlerde bulunanlar da var.

The Newspaper Club adlı servis insanların kendi 12 sayfalık gazetelerini yapmasına imkan tanıyor. Servisi verenler “Bloglar nasıl internet üzerinden yayıncılığı demokratikleştirdiyse, Newspaper Club da bu servisi denemek isteyenlerin gazetelerini basabiliyor” diyor.

5-300 kopya arası isteyenlerin gazetesi siyah-beyaz basılıyor, 500’ün üzerinde kopya ise renkli.

Kendi gazetesini bastırmak isteyenler için adres www.newspaperclub.co.uk.

Yazarın Tüm Yazıları