İnsanlar hem birbirlerini hem de kendi kendilerini yerler…

Kaç gündür gazetelerde Ankaralı bir yamyamın öldürdüğü insanları nasıl yediğini anlatan ifadelerini okuyoruz.

Haberin Devamı

Ankaralıların birbirlerini yemelerine alışkınız ama, böylesine somut bir örneğe rastlayınca doğal olarak hepimizin tüyleri ürperdi.

Yamyamlık ir gerçek ve sadece insanlara özgü bir olgu da değil. Hemcinslerini yiyen hayvanlar da var doğada. Dahaötesi, kendi kendilerini yiyenler de var. Bilim dilinde bu kendi kendini yemeye “autocannibalism”, “autosarcophagy”,“autophagy” benzeri isimler veriliyor.

“İnsan kendi kendini yer mi?” demeyin sakın. “Lesh-Nyhan Sendromu” diye adlandırılan kendi kendini yeme modelinde, saçlarını, tırnaklarını, dudaklarını, yanaklarını ısıranların genellikle dişleri sökülerek bunlar tedavi edilirmiş. Bu kendi saçını yeme türü yamyamlığındiğer adı da “Rapunzel Sendromu”ymuş.

İnternette bunlara ilişkin sayısız örnek var. Mesela 2007’nin 13 Ocak günü Danimarkalı sanatçı Marco Evaristti, yakın arkadaşlarına verdiği yemek davetinde göbeğinden aldırdığı yağlardan yapılmış köfteleri ikram etmiş.

Haberin Devamı

 

İçim içimi yiyor

 

Kendi kendini yemenin mecazi anlamda kullanımı “İçim içimi yiyor” şeklindedir dilimizde. Sosyo-politik anlamda kendi kendini yemeyi ise, bütün tarihimiz boyunca hep yaşamış ve görmüşüzdür. Önyargılara, saplantılara, sloganlara dayalı çeşitli kamplaşmalar sonunda birbirimizi yediğimizi zannederek, hep kendimizi ve geleceğimizi yemişizdir.

Ama tabii ki gerçek bir yamyamla karşılaştığımızda, bütün bunları unutup dehşete kapılırız. Ankara’da öldürdüğü temizlik işçisini yiyen katil yamyamın verdiği ifadeler de bu dehşet duygusunu tırmandıracak nitelikte. Evindeki dolabında 6.5 kilo insan eti bulunan bu yamyamın anlattıklarına baksanıza:

-13.09.2007 günü yine Mamak İmrahor çöplüğüne gittim. Burada Cafer Er adlı kişinin bir araç içerisinde bira içtiğini gördüm. Bir süre sohbet ettikten sonra silahımı çıkarıp başına ateş ettim. Öldürdükten sonra vücudundan bir parça et keserek sırt çantama koydum. Cesedi olay yerinde bıraktım. Otobana çıkarak bir motosikletliye otostop yaptım. Eve geldiğimde önce eti odamdaki buzdolabına koydum, sonra da çiğ halde yedim. Tadı hoşuma gidince ertesi gün tekrar Er’i öldürdüğüm yere gittim. Cesedin özellikle kalça, bacak ve kol kısmından parçalar aldım. Eve getirdiğim parçaların bir kısmını ufak ufak doğrayıp dolaba koydum. Birkaç gün bunları yedim.

Haberin Devamı

 

Google’da Cannibalism

 

Yunanca’daki“anthropophagy” (antrophos erkek, phaegein tüketmek) kavramı bizde nasıl “yamyam” olmuş bilemiyoruz. Ama bu yamyamlık sonunda mizaha da girmiş.

Örneğin normal bir lokantada bir yamyamı yemek yerken gören arkadaşı “Ne işin var senin burada?” diye sorunca “İnsanlardan bıktım” cevabını almış ya.

Veya ormanda ilerleyen yamyam baba ile oğul, ırmakta yıkanan 18 yaşında bir genç kızı görünce oğul yamyam “Baba, hadi bu kızı yiyelim” demiş. Babası da “Hayır bunu eve götürelim, anneni yiyelim” demiş ya.

İngilizce biliyorsanız Google’a “Cannibalism” yazın, yamyamlıkla ilgili 3 milyonu aşkın madde bulabilirsiniz.

ŞAKA

Aynı yumurtanın ikizleri mi?

Haberin Devamı

Tarih, coğrafya ve siyaset anlayışı, Türkiye ile Yunanistan’ı birbirlerine bağlıyor.

İktidar partisi “Yeni Demokrasi” pazar günü yapılan seçimleri kazanınca, muhalefetteki PASOK, sonucu, orman yangınları ertesinde zarar görenlere dağıtılan paralara bağladı.

Bizde olsaydı, dağıtılan kömürlere bağlanırdı iktidarın seçim zaferi.

‘En zengin 100 Türk’ listesinin anlamı

Ekonomist dergisinin yaptığı, “En zengin 100 Türk” listesinin ön sıralarında yer alan ailelerin tümünde, yönetim ya 2’nci ya da 3’üncü kuşaklarda.

Bu tablo Türkiye’de sermayenin kalıcı olmaya başladığını ve kapitalizmin kurumsallaştığını da gösteriyor. “Türkiye’de malın, Karadeniz’de gemin, Romanya’da karın olmasın” deyişi, dileriz yavaş da olsa unutulmaya başlanacak. Karlılık kadar büyümeye de ağırlık veren, dünya ile rekabet edecek kaliteyi ve yönetimi gerçekleştiren, adama göre iş değil işe göre adam arayan şirketler, Türk ekonomisinin lokomotifleri olacaklar.

Haberin Devamı

Artık “bata-çıka” yaşamaya çalışanların değil, kuşaktan kuşağa büyüyen markaların ekonomisi kuruluyor.

 

Yazarın Tüm Yazıları