IMF ile şubatta görüşülecek mi?

Erdal SAĞLAM
Haberin Devamı

Devlet Bakanı Güneş Taner'in önceki akşam yaptığı basın toplantısında IMF Türkiye Masası Şefi Martin Hardy'nin şu sözleri, gözlerden kaçtı:

- Türkiye'nin içinde bulunduğu sorunları çözmesini arzuluyoruz. IMF olarak buna gerekli olan katkıyı, görüşmelere devam etmek suretiyle yapmak istiyoruz.

IMF'le ilişkileri iyi bilenlerden bazıları, bu sözleri şöyle yorumladı:

- Hardy, kibar biçimde fazla umutlu olmadığını, görüşmeleri sürdürerek, Türkiye'yi zor durumda bırakmak istemediklerini söylemeye çalışmış.

Bazı bürokratlar ise bu yorumun zorlama olduğunu, Hardy'nin baştan beri aynı tavırda olduğunu, Türkiye'nin ‘‘gerekenler’’i yapması halinde hala anlaşma yapma imkanı bulunduğunu söylüyorlar.

Peki gerekenler nedir?

- Türkiye'nin enflasyonu yenmesi, bunun için kamu açıklarını kapatması gerekiyor. Bu da yetmiyor; enflasyonun düşük seyrini, alınacak yapısal tedbirlerle kalıcı hale getirmek gerekiyor.

4 katrilyonluk bütçe açığı ile enflasyon düşürülemeyeceğine göre önce vergi, özelleştirme gibi önlemlerle açığı azaltmak gerekiyor.

İşlerin kilitlenme noktası olarak gözüken sosyal güvenlik reformuna gelince... Şu anda faiz dışında en yüksek harcama sosyal güvenlik açıklarına gidiyor. Ayrılan 1.4 katrilyonun bile yetmeyeceği şüphesi var. Hükümetin düşündüğü 50-55 yaş sorunu çözmeyeceği gibi, bir-iki yıl içinde bütçeden çok daha fazla pay ayrılmasına neden olacak. Bu nedenle de emeklilik yaşı ve prim ödeme günü de dahil bu sorun hemen çözülmek zorunda.

Taner, bu konuda topu CHP Lideri Baykal'a atarak haksızlık ediyor.

Herşeyden önce koalisyon ortağı Ecevit'i buna razı etmek zorundalar.

Peki, Hükümet Washington'da yapılacak görüşmelere kadar, yani Şubat'ın üçüncü haftasına kadar, vergi reformunu TBMM'den çıkaramazsa veya sosyal güvenlik reformu için mevcut tasarıda ısrar ederse, ne olur?

Bizce o zaman Washington'a gidip görüşmenin bir anlamı kalmıyor.

Gidilse de ‘‘turistik seyahat’’in ötesinde bir şey olmaz.

NET İÇBORÇLANMA YOK

Bütçe açığının azaltılması ve kalıcı hale getirilmesi için, IMF ‘‘net iç borçlanlanma yapılmaması’’nı istiyor.

Yani bu yıl yapılacak iç borçlanmanın tutarının, 3.4 katrilyonluk içborç geri ödemesinin üstüne çıkmamasını istiyor. Bunu hem gelecek yıllara binecek yükü azaltıp aynı duruma düşülmesini önlemek, hem de böylece bütçe açığının azaltılmasını zorlayıp enflasyonu indirmek için istiyor.

IMF'in bu isteğinin yerine getirilmesi için ya yaklaşık 1,5 katrilyonluk bir açık indirimine gitmek gerekiyor ya da bu miktarda bir içborçlanmanın yerine başka bir finansman bulmak gerekiyor.

Doğal olarak IMF, açığın bu miktarda azaltılıp, içborçlanmanın öyle azaltılmasını istiyor.

Hükümet de tabiatı gereği, başka yerlerden bunu kapatmak, olursa da IMF'in, Dünya Bankası'nın veya başka finans çevrelerinin vereceği kaynakla bunu karşılamak niyetinde.

İşte sosyal güvenlik reformu tartışması da bu noktaya oturuyor.

Yani Hükümet ‘‘Ben azınlık koalisyon Hükümetiyim, bunu yapamam, başka yerlerden bulalım’’ derken, IMF ve bizim bürokratların çoğu, ‘‘Bu yıl başka yerden karşılasak da, bu açık katlanarak gelecek yıllarda önümüze çıkacak, bu haliyle bütün ekonomiyi bozmaya devam edecek’’ diyor.

Hükümetin istikrar niyeti, bu yasa ile ortaya çıkacak.

- Eğer Hükümet zor durumda kalmıyayım diye IMF'le ilişkileri uzatıyorsa, yani gerçekten istikrara niyeti yoksa, IMF'e değil, Türkiye'ye yazık eder.













Yazarın Tüm Yazıları