İftar çadırları

TÜRKİYE’de irtica var mı? İrtica soyut bir kavram. İrtica elbette var. Ama bunu somutlaştırmak gerekiyor.

İrticanın altyapısını din ticareti ve din sömürüsü oluşturuyor.

Ramazan ayındayız. AKP’li belediyeler ve doğrudan AKP tarafından kurulan iftar çadırlarını, yaşadığınız yerlerde görüyorsunuz. Aç insanlar -niyetli olsun veya olmasın- bu çadırların önünde saatler öncesinden kuyruğa girip yemek alıyorlar. İftara kadar yemeğe başlamak söz konusu değil. İnsanlar ellerinde tepsi, masada oturuyor. (İstanbul’da bazı yerlerde yere çöktürülüyor.)

Sonra bunlar, tepsilerde buz kesmiş, yağları donmuş yemeği yemeye başlıyorlar.

Çevredeki esnaf, öğrenciler, işten çıkan memurlar ve pek çok kişi bu koşullar altında karnını doyuruyor. Bazıları şükrediyor:

"Hiç değilse bir ay boyunca akşam yemeğini beleş yiyoruz."

***

Fakat asıl din sömürüsü çadırların üzerinde. Ankara’da Kurtuluş Lisesi’nin hemen önüne kurulan çadırın üzerinde birkaç insan boyu Recep Tayyip Erdoğan resimleri. AKP Gençlik Kolları yazıları.

Bilmeyen biri zanneder ki, bu çadırları Başbakan kendi cebinden çıkan paralarla kurdurmuş. Yemek paralarını da cepten veriyor! Hayır, o paralar halkın, milletin parası. Ama Başbakan ve ekibi bu konuyu din amaçlı kullanmakta sakınca görmüyor. Peki niçin?

Amaç, kendileri beş yıldızlı otellerde ve kuş sütü eksik sofralarda karınlarını doyururken, çadırlarda bir ay boyunca beleş yemek yiyenlerden oy elde edebilmek! (Ya geri kalan 11 ay!)

Adına "din ticareti-din sömürüsü" denilen hadise işte bu.

***

Fakat bunun altında yatan daha önemli bir gerçek daha var. Nedir o?

"Uyguladığın politikalarla kitleleri giderek daha fakir yapacak ve belli şeylere razı edeceksin. Fakirleşen ahali senin iftar çadırlarında bir ay boyunca karnını doyuracak.

Bilerek fakirleştirdiğin ahaliye belediye paralarıyla gıda ve kömür yardımı yapacaksın. Onları bu yolla sana muhtaç kılacak, oy açısından tavlamaya çalışacaksın."

Bir aile babası düşünün ki, işsiz ve aç. Böyle niceleri her gün karşımıza çıkıyor. Onu sen işsizliğe mahkum etmişsin. Aile sürünüyor... Ve sen onlara arada sırada gıda paketi gönderiyorsun, ramazan ayında beleş iftar veriyorsun. Kimin parasıyla?

Devletin, milletin parasıyla...

Ve onların oylarını bu yöntemle apartmaya kalkışıyorsun.


Türkiye’de bu durumda olan milyonlarca aile var.

Onlar onurlarını ayaklar altında çiğnetip valilerin, kaymakamların, muhtarların ve AKP’li belediyelerin önünde sürünüyor. Yardım alabilmek için torpil arıyor, rica minnet ediyor. Yaşlı, genç, kadın, erkek, hasta, öksüz, yetim ama hepsi muhtaç...

Bir yanda uyguladığın politikalarla onları her geçen gün daha fakirleştiriyorsun, öbür yanda onlara iftar çadırı kurup gıda paketi vererek "Vatandaş, sana yaptığım bu iyiliği unutma ve oyunu bana ver" mesajını iletiyorsun.

İnsanlara ölümü gösterip hastalığa razı ediyorsun!

Başka türlü olsaydı, o iftar çadırlarına Başbakan’ın, AKP il ve ilçe örgütlerinin, belediye başkanlarının fotoğrafları asılmaz, niyetli olan veya olmayan insanların üzerinden böylesine yüz kızartıcı parti propagandası yapılmazdı.

Adına din sömürüsü ve din ticareti denilen kavramlar işte bunlardır. Sadece ramazan ayına ilişkin birkaç örnek verdim!

***

Emin Çölaşan’ın notu:

1- Birkaç gün önceki yazımda Diyanet İşleri Başkanlığı’ndan bir istekte bulunmuştum. Önümüz Cumhuriyet Bayramı. Acaba camilerimize, minarelerin arasına bu anlamlı günde Türk bayrağı asılamaz mı?

Herhangi bir yanıt gelmedi. Acaba bir sakınca mı görüyorlar? Bekliyorum.

2- Sivrihisar’da trafik kazasında vefat eden üsteğmen Eser Uçar’ın ailesine Sağlık Bakanlığı tarafından 454 milyon liralık ambulans faturası gönderilmişti. Bakanlık Müsteşarı Necdet Ünüvar aradı, bu konuda Bakanlığı tarafından hata yapıldığını, işlemin iptal edildiğini, bir daha olmayacağını söyledi ve yazım için teşekkür etti. Ben de teşekkür ediyorum.

3- Ankara rezaletini, Büyükşehir Belediyesi tarafından harcanan trilyonları bu kez İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu’ya sormak zorunda kalmıştım... Çünkü belediye suskundu! Bakanlıktan aradılar. Sorularımı kural gereği Valilik eliyle Belediye’ye iletmişler. Yanıt gelince size buradan duyuracağım.
Yazarın Tüm Yazıları