Holdingler naylon faturacı kaynıyor

1998 yılında vergi kanunlarında yapılan değişiklik sırasında, kanun metninden ‘‘bilerek’’ cümlesinin çıkartılması nedeniyle, pek çok suçsuz kişinin hapis cezası ile karşı karşıya kalacağını, daha çalışmalar kanun tasarısı halinde iken incelemiş ve kanun çıkmadan Hürriyet'te kamuoyunu uyarmıştık.

14 Aralık 1997'de ‘‘Muhasebeci mükellefle aynı koğuşa mı?’’, 27 Haziran 1998'de ‘‘Sahte faturayı bilmeden alan da hapsi boylayacak’’, 4 Temmuz 1998'de ‘‘Limited şirkette kapıcı tartışması’’, 16 Ağustos 1999'da ‘‘Muhasebeciye hapis’’, 13 Ağustos 2000'de ‘‘Şirket yöneticilerinin vergisel sorumluluğu’’ ve 17 Aralık 2000'de ‘‘Belki siz de nayloncusunuz’’ başlıklı yazılarımızda, bu tehlike konusunda uyarılarda bulunmuştuk.

Bakın, yasadan çıkartılan bir cümle nelere maloluyor:

HERKES SUÇLU

Siz bir konfeksiyon mağazasının sahibisiniz ve ceket satıyorsunuz. Sattığınız ceketleri üreten terzi, kumaşını bir başka firmadan alıyor. O terziye kumaş satan kumaş üreticisi de bir iplik fabrikasından hammadde alıyor. Eğer, iplik üreten firma, bir naylon fatura kullandıysa, yeni düzenlemeye göre ceket satan mağaza, hatta o mağazadan ceket alan tüketici de suçlu.

DANIŞTAY KARARI

Danıştay 11'inci Dairesi'nin aldığı bir karar da bu uygulamayı teyid ediyor. Bu karara göre, ‘‘Satıcının alış faturalarının sahte ve yanıltıcı fatura düzenlediği tespit edilen kişiden alınmış olması halinde, satıcının da sahte fatura düzenlediği kabul edilir.’’

Bu karara göre, size mal satan satıcınız, daha önce bir başka kişiye naylon fatura kesmişse, sizin alışınız gerçek bile olsa size kestiği fatura nedeniyle siz de ‘‘nayloncu’’ oluyorsunuz.

Bu nedenle, Türkiye'nin vergi rekortmenleri arasında yeralan, ihracat rekorları kıran pek çok büyük kuruluşun idare meclisi üyeleri, genel müdürleri ‘‘naylon faturacı’’ damgasını yiyerek yargılanıyor.

Kanun değişiklikleri sırasında, gerçek suçluyu ayırdetmek zahmetine katlanmak istemeyen o zamanki vergi idaresi, suçlu ile suçsuzu aynı çuvala koyarak, işin içinden sıyrılmak istemişti.

Ceza hukukunun temel ilkelerine aykırı olan bu durum, ceza hukuku hocaları tarafından da hayretle izleniyor. ‘‘Fiilleri işleyenlerin cezalandırılması’’, ‘‘cezaların şahsiliği’’ ilkesi ve ‘‘suçun oluşması için gereken kasıt unsurunun oluşması’’ şartının aranmadığı bu yasa maddeleri sonucunda gelişen uygulamalar nedeniyle şirket yöneticileri, sahtekárlarla birlikte ve onlarla aynı mahkemelerde, aynı koridorları paylaşarak yargılanıyor ve yıllardır suçsuzluklarını ispata çalışıyorlar.
Yazarın Tüm Yazıları