Hikmet Uluğbay'ın dikkatine

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Milli Eğitim Bakanlığı'nın üst düzey bir yetkilisinden aldığım isimli ve imzalı bir mektubu, Bakan Hikmet Uluğbay'ın dikkatine sunmayı bir görev biliyorum. Uluğbay isterse, bunu yazan görevlinin ismini kendisine veririm.

İşte mektup:

‘‘Sayın Çölaşan, 17 Ağustos 1997 tarihli Hürriyet'teki köşenizde yazdığınız ‘‘Sıra Geldi Bakanlığa’’ başlıklı yazınız, bana göre 8 yıllık kesintisiz eğitim yasasıyla ilgili, bütün yayın organlarında yayınlanmış yazı ve konuşmaların en içerikli olanıdır.

Yazınız temelde Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarını yeniden elden geçirmeyi önermektedir. Diyorsunuz ki ‘‘Yılmaz hükümeti ve Hikmet Uluğbay şunu bilsinler: Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarına egemen olamazlarsa, değil 8 yıllık, 18 yıllık kesintisiz eğitim uygulaması bile başlatsalar, sadece nasihat alırlar.’’

Şimdi ben sizin saptadığınız bu gerçekleri doğrulayan bazı bilgiler sunacağım.

1- 8 yıllık eğitim yasasının program ve mevzuat boyutunda uygulamasını gerçekleştirecek Talim Terbiye Kurulu'nun ve buraya bağlı daire başkanlıklarının kadroları içinde Atatürk'ün adını bir defa bile söyleyemeyen, Atatürk ilke ve devrimlerinden söz edilirken bundan rahatsız olup, toplantılardan çıkan kimseler var. Bunlar, bu Başkanlık içinde en önemli kadroları kendi görüşlerine göre kullananlardır.

2- Personel Genel Müdürlüğü'nde halen Atatürk'ün annesi için ‘‘Selanik genelevlerinde çalışmış kadındır’’ gibi uydurma belgeleri fotokopi ile çoğaltıp bakanlığın bütün odalarına kapı altlarından atan zihniyet var. Gazetenizin eğitim muhabiri Kamuran Zeren bu olayı ortaya çıkarıp yazmıştı. Bu zihniyete destek veren üst yöneticilerden bazıları, bakanlığın daha üst kadrolarına sonradan atanmışlardır. Şu anda da görev başındalar.

3- İl ve ilçe Milli Eğitim Müdürleri ile diğer okul müdürlerinin bir bölümü de bu kafadadır. İlahiyat ve imam hatip kökenliler bu görevlere özellikle getirilmiştir. Bu durumu herkes bildiği halde, nedense kimse üzerine gitmemektedir.

4- Köy okulları dışında pek çok okulda mescitler açılmıştır. Bazı bakanlık yöneticileri ve müfettişleri, okulunda mescit açtırmayan yöneticileri tehdit etmişlerdir. Bu konuda sizinle konuşturacağım okul müdürleri var. Sayın Bakan (Hikmet Uluğbay) bir emir verse de, bu konular bir açığa çıkarılsa...

5- Bakanlığın merkez binası dahil diğer eklenti ve binalarının hemen hepsinde mescitler açıldı.

6- İmam hatip okullarının hemen hepsinde kız ve erkek öğrenciler ayrı oturtulur, ayrı eğitim görür. Ayrıca bütün kız öğrenciler örtünmeye zorlanır. Bu uygulama bazı özel ve resmi okullara da şimdi yayılmak isteniyor. Bu okullardaki yöneticiler yasaları uygulayıp bu durumu engellemek yerine, teşvik ediyorlar.

7- Bayan öğretmenlerin bazıları örtülü, erkek öğretmenler sakallı ders vermektedir. Bunlara engel olmak isteyen yöneticiler ve bakanlık müfettişleri hırpalanmaktadır. Bu konuda örneklerimiz vardır.

8- Ülkemizin zeki ve çalışkan öğrencileri belli çevrelerce belirlenmekte, ailesinden alınarak özel yurtlara götürülüp amaçlı olarak eğitilmektedir. Ekonomik durumu iyi olmayan aileler, çocuklarının eğitimine devlet desteği olmadığı için bu duruma razı olmaktadırlar. Buna kesin çözüm bulunmalıdır.

9- Bugünlerde malum çevreler, dedikodu ve imzasız tehdit mektuplarıyla bakanlıktaki çağdaş ve Atatürkçü kadroları yıpratmaya çalışmaktadır.

Sayın Çölaşan, bunlara benzer daha da vahim uygulamalar var.

Milli Eğitim Bakanlığı'nın bu yapısı ile hiçbir yasayı uygulamak mümkün değildir.

Eğer yeni kadrolar oluşturulmazsa, 8 yıllık kesintisiz eğitim gerçekleşmez.

Yasaları uygulayanlar, en az o yasaları yapanlar kadar güçlü ve inançlı olmak zorundadır. Saygılarımla.’’

***

Evet, eğitimcinin mektubu böyle. Burada bir kez daha vurguluyorum ve ısrarla uyarıyorum:

Sekiz yıllık kesintisiz eğitim konusunda başarıya ulaşmak isteniyorsa, Milli Eğitim Bakanlığı kadrolarını derhal elden geçirmek gerekiyor. Bakınız, öğrenim yılı 20 gün sonra başlayacak. Bu konuya şimdi neşter vurulmazsa, ne zaman vurulacak?

Hikmet Uluğbay'la bakan olduktan sonra hiç konuşmadım. Ama yüzde yüz kesinlikle inanıyorum, şimdi o da milletvekillerinin, siyasetçilerin ve başkalarının baskısından boğulmuş durumdadır. Makam odası herhalde dolup taşmaktadır...

‘‘Aman, şu öğretmen bizim yakınımızdır. Şuradan şuraya atamasını yapalım...’’

‘‘Filanca müdür bizdendir. Onu şuraya getirelim...’’

Siz istediğiniz yasayı, dünyanın en çağdaş, uygar yasalarını çıkarın. Sonuçta uygulamayı yapacak olan, kullanacağınız kadrolardır.

Uluğbay bu işi iyi kadrolara emanet ederse vezir olur, Cumhuriyet rejiminin altını oymak için fırsat kollayan kadrolara bırakırsa rezil olur.

Ancak burada söz konusu olan sadece kendi ismi değil, Cumhuriyet'in geleceğidir. Tercih kendisine aittir.

***

Emin Çölaşan'ın notu: Geçen cumartesi ve pazar günleri burada size üç ayrı kitaptan, Falih Rıfkı Atay'ın Zeytindağı, Feridun Kandemir'in Medine Müdafaası ve Kaşif Naci Kıcıman'ın yine aynı ismi taşıyan Medine Müdafaası isimli kitaplarından söz etmiş ve alıntılar yapmıştım.

Yüzlerce okuyucum birkaç günden beri benden bu kitapları istiyor. Bunlar -maalesef- günümüzde basılan kitaplar değil. Kitapçılardan ve özellikle dağıtım şirketlerinden sorun, ama bulacağınızı sanmıyorum.

***

Not 2: Dün burada Ankara-İstanbul otoyolu, Bolu Dağı ve Ankara-Sivrihisar yolu rezaletlerinden söz etmiştim. Bayındırlık Bakanlığı ile Karayolları Genel Müdürlüğü'nden tık yok! Bugün de bekleyelim bakalım!

Yazarın Tüm Yazıları