Hiçbir kalıba sığmayan bir kadın: Halide Edip

İPEK Çalışlar’ın Latife Hanım’ın yaşamöyküsünü anlatan kitabını 2006 yazında büyük bir tat alarak okumuş ve kendisini kutlamak üzere aradığımda bir sonraki biyografi çalışmasını da heyecanla beklediğimi söylemiştim.

Haberin Devamı

Çok iyi hatırlıyorum, o konuşmamızda kendisine biyografilerden söz ederken, yıllar önce Cumhuriyet’in Pazar Eki’nde yayımlanmış bir Halide Edip Adıvar derlemesini ne kadar çok beğendiğimi de anlatmıştım. Adını hiç duymadığım bir yazarın imzasını taşıyordu.
“O yazıyı müstear isimle ben yazmıştım” diye karşılık vermişti İpek Çalışlar. Yazı, “Halide Edip-Biyografisine Sığmayan Kadın” adlı bu yıl çıkan kitabının bir nüvesiydi aslında.
PEK ÇOK HALİDE EDİP VAR
İpek Çalışlar’ın Halide Edip biyografisini de büyük bir ilgi ve keyifle okuduğumu söylemeliyim. Kitabı okurken karşıma fikir insanı, siyasi aktivist, milli mücadele kahramanı, sürgün, edebiyatçı, romancı, kadın hakları savunucusu, hatip, siyasetçi, gazeteci ve akademisyen olmak üzere pek çok Halide Edip çıktı.
Halide Edip’in yaşamöyküsünü okurken pek çok izlekte aynı anda yol alıyorsunuz. Örneğin, İkinci Meşruiyet’ten itibaren Türkiye’de kadın hakları alanında verilen mücadelenin kısa bir tarihini de izlemiş oluyorsunuz. Bir başka izlekte Türkiye’nin tarihine doğru bir yolculuğa çıkıyorsunuz, onun serüveni üzerinden.
Bu izleklerin hepsini bir tarafa koyun, daha önemlisi, her zaman kendine güveni tam, bulunduğu her ortamda -çoğunluk- hâkimiyetini kurmuş, hiçbir koşulda sözünü esirgememiş, inandığı doğrular için sonuna kadar direnip geri adım atmamış, inatçı, muazzam kuvvetli bir kadın figürü görüyorsunuz.
Üstelik biyografinin kahramanı, çağının geçerli muhafazakâr ahlak ölçüleri açısından bakıldığında kadınlığına sahip çıkmak, kadının rolünü öne sürmek konusunda cesur, ayrıca kadın cinselliği üzerine yazmaktan çekinmeyecek kadar tabuları kıran biridir. Aynı kadın, milli mücadeleye katılıp onbaşı rütbesi alacak kadar eylemcidir de...
ATATÜRK’LE NEDEN ANLAŞAMADI?
Bu kadar kuvvetli bir karakter bir başka kuvvetli karakterle karşılaşınca çatışma çıkmasını belki de doğal karşılamak gerekir. İşgal altındaki İstanbul’dan maceralı bir şekilde kaçarak Milli Mücadele’nin kurmay kadrosuna yardımcı olmak üzere Ankara’ya gelen Halide Edip’in Atatürk’le ilişkisi iyi yürümemiştir. Öyle anlaşılıyor ki, o, liderin beklediği güven duygusunu Mustafa Kemal’de yaratamamış, Mustafa Kemal de Halide Edip’in arzuladığı iktidar alanını kendisine hiçbir zaman açmamıştır.
Halide Edip’in yaşam çizgisindeki en önemli kırılma, Cumhuriyet’in kuruluşundan hemen sonra Atatürk’e karşı muhalefete geçmesi ve ardından eşi ve Terakkiperver Fırka kurucusu Adnan Adıvar’la birlikte 1925 yılında Avrupa’ya gönüllü sürgüne gitmesidir. Atatürk’ün ölümünden sonra dönmüştür Türkiye’ye.
Önceliği Cumhuriyet devrimlerinin yerleşmesine öncelik veren kurucu kadronun bakışıyla, demokrasiyi öncelikli görüp modernleşme reformlarını zamana bırakmayı savunan anlayış arasındaki çatışmada Halide Edip ikinci grupta yer almıştır.Bu haliyle Halide Edip’in biyografisi, bir bakıma Cumhuriyet’in ilk döneminin Atatürk’ün yeminli bir muhalifinin merceğinden nasıl görüldüğünü belgelemesi bakımından alternatif bir tarih okuması olarak görülebilir.
USLANMAZ BİR MUHALİF
Ancak daha geniş ölçekte Halide Edip’in siyasi çizgisi aslında sürekli bir savrulmanın da öyküsüdür. İttihat Terakki kadrolarıyla dava arkadaşlığından bu kadroları eleştirmeye varan, bir süre Amerikan mandacılığını savunmadan Milli Mücadele’ye katılmaya uzanan, Atatürk’e muhalefetten Demokrat Parti listesinden bağımsız milletvekili seçilmeye kadar giden, ardından DP’yi de diktatörlükle suçlayan bir çizgidir bu.
Hiçbir kalıba sığmaz. Milliyetçidir, ancak Ermeni tehcirine tavır alır. Antikomünisttir ama hapisteki Nâzım Hikmet’e elinden gelen yardımı yapmaktan çekinmez.
Dünya görüşü demokrasi ve bireysel özgürlükleri temel alır. 27 Mayıs ihtilaline onay vermesi bu duruşu açısından büyük bir çelişkidir. Ancak uygulamalarını görünce askerlere de tavır almaktan çekinmez.
Halide Edip’i en iyi anlatan yönü de budur galiba. O, aslında uslanmaz bir muhaliftir. Otoriteye karşı gelmek onun kişiliğinin en başat özelliğidir.
Kitabı okurken karşımda çok güçlü, bir o kadar da zor bir kadın karakteri buldum. İstanbul Laleli’deki evinde onun meclisinde bulunmayı çok isterdim. Muhtemelen yanına çok çekinerek girerdim.

Haberin Devamı

DÜZELTME: Dünkü yazımda yer alan “CHP bütün enerjisini iç mücadelesine teksif ediyor” ifadesi, bir dizgi hatası sonucu yanlışlıkla “iç mücadelesine tekzip ediyor” diye çıkmıştır. Düzeltir, özür dilerim. S.E.

Yazarın Tüm Yazıları