Heykel onurlu bir özür dileme yoludur

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Art arda okuduğum üç heykel haberi, insanoğlunun geçmişteki hatalarını düzeltmesinin, özür dilemesinin onurlu bir davranış olduğunu gösteriyor.

Elektrikli sandalyede idam edilen, verilen bu ölüm kararı yıllardır tartışılan, adlarına oyunlar, şiirler yazılan Sacco ile Vanzetti'nin Boston kentine heykelleri dikilecekmiş.

İkinci Ramses'in heykeli de, Kahire'deki yerinden alınıp asıl yerine Memfis'teki alındığı yere geri götürülecekmiş. 10 metre boyunda, 70 ton ağırlığında heykeli taşıyabilmek için büyük hazırlıklar yapılıyor, köprüler onarılıyor.

Kızılderili Şefi Çılgın At'ın heykeli de kayalara oyularak yapılıyor. Aynı 1948 yılında ABD'nin üç devlet başkanının kayalara oyulmuş heykeli gibi. Yüzü tamamlanmış durumda.

Üç heykel de, insanların, toplumun, kişilerden ve tarihten özür dilemesini simgeliyor. Ülkeler, politikacılar, vatandaşlar hata etmiş olabilirler, aslolan kabul edip özür dilemektir.

Gerek Sacco ile Vanzetti'nin, gerek Çılgın At'ın heykelleri, Amerikan kamuoyunun, yöneticiler aracılığıyla, özür dilemesidir.

Tarih, şüphelerden arındıkça, inkârın yerini özür alır. İnsanoğluna da bir güven gelir, geçmişin unutulmayacağına, aklanacağına dair. O zaman da, o ülkenin yargıcı, politikacısı, insanların gözünde büyür.

Geleceklerini düşünen ülkeler, geçmişle hesaplaşmaktan korkmazlar. Tarih sadece başarılarla dolu değildir, başarısızlıkların sayfa sayısı belki de daha fazladır. Böyle bir özür işlemi, o ülke insanlarının tarihiyle barışmasını da sağlar.

Özür dilemek ayrıca, bir özeleştiriyi içinde barındırır.

***

HEYKEL konusundaki kuşkuculuğumuz ve zevksizliğimiz bir yana, biz özür dilemeyiz. Önce özürü, erkekliğimize yakıştıramayız. Nedense uygar davranışları, erkekçe olanlar ve erkekçe olmayanlar diye ikiye ayıran bir toplumda özürün yeri yoktur.

Gerek kıyımlarda, gerek şimdiye kadar yapılan askeri darbelerde, gerek olağan demokratik düzende işlenen, geçmişteki hatalar yüzünden bizde bir özür dileyene rastladınız mı? Politikacılarımız, kendilerini özeleştiriye tabi tutsalar, özürden geçilmez.

Adalet tarihimizi gözden geçirdiğimizde, bizim de böyle bir özür listemizin oluşturulacağına inanıyorum. Onların da heykelleri dikilmeli.

Heykeller dikilmeli de nasıl heykeller...

Bu konuda iki açmazımız var. Birincisi heykeller, yarım yüz yıl öncesinin zevk anlayışıyla yapılıyor. Heykeltraşları burada suçlamıyorum, onlardan ille de bu tür heykel isteyenleri suçluyorum.

İkincisi, yapılan heykelleri kırıyoruz. Bir arkadaşım, Tophane'deki işçi heykelinden ortada sadece bir bacak kaldığını söyledi.

Neden kırıyoruz? Hâlâ putataparlığın ilkel davranışlarını gösteriyoruz. Ben, heykel kıranların ancak akıl hastası olduğu kanısındayım.

***

ASLINDA o kadar yok'a sahibiz ki... Meydanlarımız yok, heykel geleneğimiz yok, özür dileme alışkanlığımız yok.

Demek ki yukarıda anlattığım olayları, sadece başka ülkelerden haberler olarak okuyabileceğiz; ama ülkemizde böyle bir onurlu özüre rastlamayacağız.

Yazarın Tüm Yazıları