Hayvanı küçük görmeyenlerin edebi

BÜYÜK zatlardan biri der ki: “ene’l hak” demek kolaydır. Fakat ene’l hak’tan “ene”yi kaldırmak zordur. Yani benliği (ene’yi) kaldırmadan Allah’a ulaşmış olsan da kıymeti yoktur. Önce nefsini yen, benliğini geç sonra Yüce Allah’ın her yerde tecelli ettiğini (belirdiğini, nurunun görüldüğünü) vuslata erdiğini iddia et.Bu zor bir şeydir. Belki yüz binlerce insan arasında sadece bazılarına nasip olan bir zirvedir. Hele çağımızda, maddi hesabın her şeyin üzerinde tutulduğu coğrafyamızda bu zor aşılacak bir eşiktir.

Haberin Devamı

Ene’sini yenmişlerden biri dar bir sokakta yürüyor. Sokağın bir yanı temiz, diğer yanı ise çamur. O, temiz yerden yürüyor. Karşıdan bir köpek belirir. Köpek de sokağın karşı tarafından geliyordur. Benliğini geçmiş mümin, sokağın temiz tarafından yürürken onu gören köpek de mecburen çamurlu tarafına doğru sapar. Bir an düşünür o adam. Der ki kendi kendine; karşıdan gelen nasılsa bir hayvan. Bir köpek. Köpeğin ayağı çamura batsa ne olacak! Ben temiz yerden yürüyeyim. Köpek çamurdan geçsin. Ve hamle yapar. Tam yolu kat edecektir ki birdenbire duraksar. Ben ne yapıyorum, der. Ben bu hayvanı nasıl hakir, alçak, küçük ve kıymetsiz görebilirim ki? Yüce Allah mahşer âleminde bu köpeği küçük görüp çamura ittiğim için bana hesap sormayacak mı? Ben o çetin günde Rabbime ne derim? Yolun temiz tarafını köpeğe bırakır ve çamurlu yoldan geçer. Köpek temiz taraftan, o ise çamurlu taraftan geçerken de kendi kendine şöyle söylenir: “Bir an için bu köpeği hakir ve küçük gördüğüm için Rabbim bana darılırsa ben O’na ne derim ki? Başımı kaldırıp da Rabbime nasıl bakabilirim ki?..”

Haberin Devamı

Önemli olan bu yüce ahlakı yakalayabilmektir. Hz. Peygamber (sav) Efendimize nispet edilen: “Cenab-ı Allah’ın üç yüz küsur ahlakı vardır. Bunlardan herhangi biri, bir insanda bulunursa o insan cennete girecektir.” (câmü-s sağır, I, 94) sözünün muhatabı olan bizler bu çizgiyi yakalamak için yeterince gayrette bulunmuyoruz. Kendimizi terbiye etmiyoruz. Bu sözü duyan Hz. Ebu Bekir (ra) Efendimize sorar: “Ey Allah’ın Resulü! Bu ahlaklardan biri bile bende var mı?” Peygamberimiz (sav) tebessümle cevap verir: “Bu ahlakın tümü sende vardır. Bu üç yüz küsur güzel ahlakın en büyüğü cömertliktir. O da sende bütün ihtişamıyla vardır.”

Dikkat ediniz Yüce Allah’ın 99 isminden bahsedilir. Biz buna esmaül Hüsna, Yüce Allah’ın güzel isimleri deriz. Bu isimler arasında, eş-Şafi (şifa veren), er-Rezzak (rızık veren), er-Rahman (merhamet eden), es-Selam (her türlü tehlikeden esenliğe çıkaran), el-Halil (yaratan, yoktan var eden) el-Fettah (her türlü sıkıntıyı giderip kapıları açan), el-Basit (rızıkları genişleten, ruhları veren), el-Latif (lütfeden, her şeye vâkıf olan) isimlerini örnek sadedinde sunabiliriz. Bütün bu isimlerin her biri evrende takip edilmesi istenen merhamet, rahmet, afv ve kainatı düzgün yaşamada belirleyeceğimiz ölçülere ait birer yol haritası çizer. Sonra bunun tecellileri istenir. Onun için insanımız bu isimlerin başına “abd” yani “kul” takısını takarak bu yüce sıfatların ve isimlerin evrene yansımasını ister, temenni eder. Mesela, Abdüsselam der, Abdulhalik der, Abdulbasit der, Abddurrahman der. Tabii “abd” takısını takmak kolay da gereğini yaşayabilmek pek kolay olmasa gerek. Peki, kaç Abdullah, kaç Abdurrahman, kaç Abdulhalik kulluğuna talip oldukları Yüce Rabb’in yolun da “ene”lerinden vazgeçebilmişler. Kaç tane sayabiliriz böyle insan.

Haberin Devamı

Evet. Kalbinizde katılık mı var, ibadetinizde gevşeklik mi var, dünyaya aşırı mı meylediyorsunuz, insanlara merhametiniz mi azaldı, kendinizi herkesten büyük mü görüyorsunuz, büyük günahlarınızı küçük mü görüyorsunuz, küçük iyiliklerinizi büyük mü sanıyorsunuz, aç-gariban perişan ve mahzun insanlar umurunuzda mı değiller, benlik duygunuz günden güne daha mı kabarıyor... Bilin ki Yüce Allah’ın nurunun isimlerinin sizdeki yansımaları azalmıştır. Boş şeylerle uğraşmaktasınız. Bilin ki bu yol çıkar yol değildir. Bilin ki sadıklar böyle yapmıyorlardı. Böyle de yaşamıyorlardı.

Denir ki, Hz. Musa’ya Yüce Allah (cc): Ya Musa, ister misin ki evine geleyim, seninle beraber olayım, buyurmuş. Hz. Musa da “Ya Rabbi sen gelmekten gitmekten mekândan zamandan münezzehsin. Evime nasıl gelirsin?” diye sormuş. Yüce Allah cevaben: “Ya Musa! Ben beni zikredenle beraberim” buyurur.

Haberin Devamı

Her an Yüce Allah’ı hatırda tutmak, O’na yönelmek, O’nu sevmek, O’na döneceğimizi düşünmek... İşte sanıyorum ki başaranlar ancak bu yolla başardılar.

SORALIM ÖĞRENELİM

SORU: Nazar var mı, göz değmesi olabilir mi? (Batuhan Batı/İZMİR)
CEVAP: Hz. Peygamber’in şöyle bir hadisi vardır: “Kaderi geçecek aşacak- bir şey olsaydı göz değmesi olurdu.” Göz değmesinin var olduğunu hadisler ifade ediyor. Başka bir hadiste: “Göz haktır” buyuruyor. (Buhari, tıbb, 35)

Peygamberin nazara karşı okumamızı tavsiye ettiği dualar vardır. Ancak herkesin bildiği Felak, Nas ve İhlas sureleri ile Ayet-ül Kürsi okunabilir. Bazı bakışların insanlar üzerinde bir tesir meydana getirdiği artık bilinen bir gerçektir.

Haberin Devamı

SORU: Hacca gittikten sonra içkiyi bırakmak zorunda mıyım? (Zeki Gezgin/İSTANBUL)
CEVAP: Dini emir ve yasakların yerine getirilmesi hususunda hacca gitmeden önce veya hacca gittikten sonra diye bir ayrım söz konusu değildir. Bildiğiniz gibi sorumluluk erginlik çağından itibaren başlar.

SORU: Hangi işe girişsem başarılı olamıyorum. Kısmetim kapalı olabilir mi? (Bilgin HAS/ÇANAKKALE)
CEVAP: Başarılı olmak için bütün gücünüzle çalışmalısınız. Her türlü tedbiri almalısınız. Herhangi bir işe girişeceğinizde bilirkişilere danışmanız gerekir. Neticede rızkı takdir eden Yüce Allah’tır. Onun için kısmetim kapalı düşüncesinden uzaklaşmanız gerekir.

SORU: Guslederken parmağımdan akan kan durmadı. Guslüm geçersiz mi? (Aslı SATI/ADANA)
CEVAP: Guslederken vücudumuzun herhangi bir bölgesinden kanın akması gusle engel değildir. Ancak kan kesildikten sonra namaz için ayrıca abdest almanız gerekir.

Haberin Devamı

SORU: Annem köyümüze gömülmeyi vasiyet etti. Ben yurtdışından gelinceye kadar Ankara’ya gömmüşler. Nakledebilir miyim? (Nevzat ZARİF/ANKARA)
CEVAP: Annenizi sırf bu nedenle mezardan çıkarıp nakletmeniz doğru değildir.

Yazarın Tüm Yazıları