Harun Tekin: Eurovision bize yaradı mı zaman gösterecek

Cumartesi sabahı Harun Tekin’i gördüm, kocaman bir masada onlarca gazete arasına gömülmüş, bir yandan da kahvaltı yapıyordu.

Beni görünce gülmeye başladı; "Bizim çocuklar epey yordu galiba seni" dedi, beni mail bombardımanına tutan Mor ve Ötesi’nin fun club üyelerini kastederek...

Harun’la yıllardır tanışırız, eleştirilerimin grubun çizgisine değil, Eurovision’a olduğunu o hemen anlamış zaten...

"Önce destekledim de, yarışmadan sonra acaba gitmeseniz daha mı iyi olurdu diye düşünmeye başladım. Sen ne diyorsun" diye sordum...

"Bilemiyorum" dedi Harun.

"Eurovision’un bize yarayıp yaramadığını zaman gösterecek.

Ama seyircinin sadece ekranda gördüğü şeyin ötesinde bir durum var. Mesela yarışma öncesinde 6-7 ülkeyi gezdik oralarda büyük ilgi gördük. Hiç tanımadığımız insanlara ulaştık, onların geri dönüşü olabilir bize"... Zaten o defteri çoktan kapatmış Mor ve Ötesi.

Harun akşam Eurovision sonrası vereceği ilk konsere hazırlanıyordu, sahnede gerçekten müzik yapacağı için Eurovision’dan daha heyacanlıydı...

Naklen yayın-canlı yayın

Naklen yayınla canlı yayın sık sık birbirine karıştırılır ve çoğu zaman da aynı anlamda kullanılır, oysa aralarında büyük fark vardır (daha doğrusu vardı).

Naklen yayın bir olayı yaşandığı andan daha sonra, olduğu gibi birebir aktarmaktır.

Canlı yayın ise yaşandığı anda olay yerinden birebir yapılan yayına denir.

Diyelim bir futbol maçı...

Maç bitti siz 90 dakikayı alıp daha sonra kesintisiz birebir yayınladınız, bu naklen yayındır.

Maç bitti siz 90 dakikayı kesip biçtiniz, montajlayıp 70 dakika yayınladınız, bu bant yayındır.

Maç oynanırken stattan anında yayını aktardınız, bu da canlı yayındır.

Bir başka örnek, diyelim yangın var...

Yangına muhabir gönderdiniz, olay yerine bağlanıp anında görüntü aktarırsanız canlı yayın yapmış olursunuz.

Muhabir çektiği görüntüleri kaset olarak getirir, ham haliyle yayına veririrse naklen yayın olur.

Gelen kaset üzerinde montaj yaparsanız, bu da bant görüntü olur...

Bu karmaşa televizyonculukta, özellikle eskiden TRT’de yıllarca tartışıldı.

Ufuk Güldemir, 10 yıl önce Star Haber’de çalıştığımız dönemde bu karmaşaya kendince bir çözüm bulmuştu. Olay yerinden gelen ham kaseti montajlatmadan direk yayına verirdi.

Üzerine "canlı" yazsa olmaz çünkü değil, "naklen" yazsa seyirci yine canlı sanabilir. "Kasetten canlı" diye bir kavram bulmuştu, onu yazdırırdı yayına verdiği ham haber kasetlerinin üzerine.

Bu "naklen" kavramı eski TRT icadıdır.

O yıllarda canlı yayın yapılamadığı için, maçlar, olaylar, önemli haberler bant olarak çekilir, daha sonra birebir yayına verilirken üzerine "naklen" yazılırdı.

Seyirci de onu anlardı, daha önce olmuş bitmiş bir olay bana birebir naklediliyor diye...

Sonra canlı yayın çıkınca işler karıştı.

Şimdi birbirinden farklı olsa da naklen yayın ve canlı yayın aynı anlamda kullanılıyor. Doğrusu da budur!

Dilde ben tutucu değilimdir, dilbilimciler istedikleri kadar çırpınsın sokaktaki adam neyi anlıyorsa doğrusu odur.

Bugün bir maç yayınının üzerine "naklen" yazsak tv izleyicinin yüzde 99.9’u maçın oynanmış olduğunu düşünmez, canlı yayınlandığını zanneder.

Öyleyse bugün artık canlı yayınla-naklen yayın arasında fark yoktur.

Bu yüzden artık çok kullanılmıyor ama "naklen yayın" lafı tarihe karışmalıdır.
Yazarın Tüm Yazıları