Gürültüye çözüm: Adam öldürmek!

Şimdi kış olduğu için biraz alevi söndü konunun ama hâlâ Beyoğlu’ndaki “sokak ve sandalye” meselesi devam ediyor.

Haberin Devamı

Orta yol bulmak, ihlalleri yapanları cezalandırmak ve makul bir çözüm bulmak yerine “Madem işin ucu kaçtı, toptan kökünü kazıyalım” anlayışı sayesinde sokak kültürü nasıl ölüyor, hepimiz içimiz acıya acıya izliyoruz.
Masalar kalktı, gürültü azaldı ama masa masa gezen sokak müzisyenleri “gezici orkestra” halinde “eylemlerine” devam ediyor.
Yani Asmalımescit civarındaki apartman dairelerinde yaşayanlar için “gürültü” kesilmiş sayılmaz.
Geçen cuma, Asmalımescit yakınlarındaki Gönül Sokak’ta, sokağın Narpera ve Lux’ün bulunduğu tarafında, darbukası ve klarnetiyle müzik yapan bir grubun üzerine saat 20.30 civarında yukarıdaki dairelerden birinden koca bir bardak fırlatıldı.
Tesadüfen kimse yaralanmadı, bir zayiat olmadı fakat bardak isabet etseydi, talihsiz şahsın hastanelik olması kaçınılmazdı.
Düşünsenize, “Siz eğleniyorsunuz ama burası bizim evimiz, gürültü yapamazsınız!” diyen biri, 20.30 gibi erken bir saatte “adam öldürme” yoluyla gürültüyü kesmeye çalışıyor!
Üstelik o saatte o sokakta bulunanlar sadece müzisyenler değil...
Gönül Sokak, İstiklal Caddesi’nden Tepebaşı’na inmek için kestirme olarak kullanılan sokaklardan biri.
Sadece “gece gezginleri” değil, o saatte kadınlar, çocuklar, erkekler, herkes geçiyor yani. (Zira bu olayın ardından tam 10 dakika sonra çocuklu bir aile yürüyerek geçti önümüzden.)
Merak ediyorum, gürültüyü, gürültü yapanları öldürerek mi çözecek Asmalımescitli konut sahibi?
Sokakta geçen çocuğun kafasına gelse ne yapacak Asmalımescitli konut sahibi? Kapısını çalıp sormak lazım!

Haberin Devamı

Modern bira bahçesi

Eski “Pera” fotoğraflarına bakın, neredeyse tramvay hattına teğet masalar görürsünüz caddenin farklı yerlerinde.
Sokağa taşan mekanlar bir yana, bira bahçeleri de sokak kültürünün vazgeçilmeziymiş o zamanlar.
1890’da Bomonti Bira fabrikasının kurulmasından sonra İstanbul’u hakimiyeti altına alan bira kültürü ile sokak kültürü paralel gelişmiş...
Sırasıyla açılan bira bahçeleri, “kendini kaybedercesine içip dağıtan” bir topluluğun değil, kapanana dek şehrin en güzel renklerinin mekanı olmuş. Bulursanız mutlaka okuyun, Vefa Zat “Eski İstanbul Otelleri” kitabında ve Gökhan Akçura “Ivır Zıvır Tarihi” isimli kitabında pek güzel anlatır bu bira bahçelerini... Bu arada, Bomonti, bu geleneği, eski zamanın o güzel bira bahçelerinin ruhunu yeniden canlandırıyor bir süredir.
Bira bahçelerinin günümüz versiyonları olarak elbette.
Asmalımescit’te bulunan Bomonti Brasserie’nin bir şubesi de Eskişehir’de açıldı kısa bir süre önce.
Pek yakında Bağdat Caddesi, Esenboğa Havalimanı ve Mersin’de de açılacak, takipte olunuz...

Yazarın Tüm Yazıları