Günlük zehrimiz

MARİE-Monique Robin bağımsız bir gazeteci.

Fransız bir çiftçi ailesinin kızı.

Haberin Devamı

Küçüklüğünden beri tarımla haşır neşir olmuş.
Dolayısıyla GDO’lardan böcek ilaçlarına kadar her şey ilgi alanına giriyor.
Kuzeni genç yaşta Parkinson’a tutulunca, babasının ortağı ise karaciğer kanserinden ölünce gazeteci Marie-Monique Robin kolları sıvamış.
Robin, bir süre önce, aynı zamanda dünyanın önde gelen böcek ilacı üreticisi olan Amerikan GDO  devi Monsanto’yu araştırdığı “Monsanto’ya Göre Dünya” kitabını yayınlıyor.
İlgilenenler için Monsanto’nun tüm sırları bu kitap ve aynı adı taşıyan belgesel filmde.
Fransız gazetecinin, 24 Mart’ta piyasaya çıkacak 450 sayfalık kitabının adı ise “Günlük  Zehirimiz”.
Bu kez yediklerimizle nasıl zehirlendiğimizi anlatıyor Robin.
Gıda zinciriyle bize ulaşan kimyasalları mercek altına alıyor.
Böcek ilaçları, gübre, gıda boyası, koruyucu artık aklınıza ne gelirse.
SİSTEM KİMİ KORUYOR?
Kimyasalları üreten şirketlerin bunları araştırdıklarını ama sonuçları asla kamuoyuyla paylaşmadıklarını ortaya koyuyor.
Bununla ilgili bir söyleşisinde, “Tüm sistem tüketiciyi değil gıda sanayicisini korumak üzere kurulmuş” diyor.
Robin, kitabı için iki yıl boyunca binlerce sayfalık bilimsel inceleme okumuş, Avrupa, ABD, Hindistan dahil 11 ülkede onlarca bilim insanı, gıda denetleyicisi, çiftçi, sanayiciyle   konuşmuş.
Sonuç ne derseniz?
Kitabın bazı bölümlerini yayınlayan L’Express Dergisi’den okuduğum kadarıyla tam bir felaket.
Muhteşem Yüzyıl’da Hürrem Sultan’ın zehirli şişeleri bile bu gıda zincirindeki zehirlere göre daha masum.
Ancak bana kalırsa en kötüsü uzmanların tabağımızdaki zehirlerin ne olduğunu gayet iyi bildikleri halde bunu bizden gizlemeleri.
ORGANİKTEN VAZGEÇMEYİN
Peki biz tüketiciler ne yapacağız?
Bilinçli olmak bile yetmiyor.
“Organik üründen” vazgeçmeyin derim ama hem çok yaygın değil, hem daha pahalı.
Artık karar sizin.
Tam bu noktada geçtiğimiz günlerde genç yaşta kaybettiğimiz, Türkiye’deki ekolojik hareketin öncüsü, Buğday Derneği’nin kurucusu Victor Ananias’ı sevgiyle anıyorum.
Organik merakım yıllarca önce Beyoğlu’nda, Galatasaray Lisesi’nin karşında kurulmasına önayak olduğu “Buğday” adındaki dükkanla başlamıştı.
Victor Ananias olmasaydı İstanbul’daki “organik pazarlarla” tanışmayacaktık.
Sayıları giderek artan “ekolojik çiftlikler”, “gelenekse l tohum
takas” şenlikleri hep Victor  sayesinde.
Bir keresinde Şili fahri konsolosunun yemeğinde karşılaşmıştık ama onu yakından tanıyamadım.
Tanıyanlar onu “doğaya adanmış bir yürek, iyilik meleği” diye tarif ediyor.
Yazık ki “ iyiler” erken ölür, Monsanto’lar uzun yaşar.

Haberin Devamı

Çadır

Haberin Devamı

DÜN sabah yabancı bir televizyon kanalında Japonya’daki deprem ile ilgili haberleri izlerken ekrana Haiti’den görüntüler düştü.
2010 yılı ocak ayında, yani tam bir yıl, iki ay önce depremle sarsılan Haiti yaralarını sarmaktan uzak.
Başkent Port au Prince’in sokakları, depremde evlerini kaybedenlerin sığındıkları teneke barınaklardan, çadırlardan geçilmiyor.
Haiti yönetimi evsiz bu insanları barındıramadığı gibi şimdi izinsiz kurulan çadırları yıkıyor.
İnsanlar ekran karşısında çaresiz.
Teneke barınağı, çadırı kaldırılırsa nereye gideceklerini bilemiyor.
Başka bir çadır haberi ise New York’ tan.
Geçtiğimiz günlerde Apple’ın dünyaya tanıttığı IPad2’nin satışa sunulması üzerine meraklılar sabahın erken saatlerinde Apple dükkanının önünde uzun kuyruklar oluşturmuşlar.
Geceden çadırlarıyla gelenler bile varmış.
Dünyanın hali işte...
Kırık hayatlarını sürdürmeye çalışanlar da, bilmem kaç yüz dolarlık IPad2 peşinde olanlar da çadırda.

Yazarın Tüm Yazıları