Geyik Gecesi'nin kehaneti

ÖNCEKİ gece, Nişantaşı’nda “Salomanje”deydik.

Haberin Devamı

Hürriyet’in “erkek takımı” oradaydı.

Fikret Ercan’ın düzenlediği “İkinci geleneksel Geyik Gecesi”ni kutluyorduk.

Yılbaşı havasına girdik.

O nedenle size güzel, keyifli yazılar yazacağım.

Epeydir ara verdiğim “Hürriyet Sitcom”una tekrar giriyorum.

* * *

Tabii gecenin “Onur konuğu” Oktay Bey’imizdi.

Biraz kilo vermiş, faça iyice yerine gelmiş. Neşeli mi neşeli.

Onunla gerçekten geleneksel hale gelen geyiğimizi yaptık.

“Oktay Bey, şu yumurtayı 25 metreden vurma iddiası hâlâ geçerli mi, yoksa devekuşu yumurtasına yatay geçiş yaptınız mı? Hatta yumurtaya atmaktan vazgeçin, yumurta atın. Size epey hedef gösterebilirim...”

Hayır, eskisinden de kararlı ve iddialı.

25 metreden şaşmıyor.

Tabii “hergele” gençlerden biri espriyi patlatıyor:

“Oktay Bey bu eski genel yayın yönetmenleri böyledir. Anasını bile satarlar...”

Gerisini ben tamamlıyorum:

“Biz Hürriyetçiler böyleyiz. Hep ‘Next’ deriz. Yani?

Yani, Oktay Bey’i bile satarız...”

Tabii ki şaka. Türkiye’nin en iyi gazetesini yapmamızın sırrı yazı işlerimizin bu kara mizahı ve hoşgörüsündedir.

* * *

Haberin Devamı

Gecenin en sakinlerinden biri Yalçın Bayer’di. Hayrettir, bütün gece boyunca ne CHP geyiği yaptı, ne de “Hırsııız” diye bağırdı.

Eee. İnsan yaşla kemale eriyor.

İtiraf etmek gerekirse, tam anlamıyla geyik yapamadık. Çünkü aramıza sızmış birkaç kadın vardı. O nedenle herkes haddini ve edebini bildi.

Doğan Hızlan yemek konusunda her zamanki gibi huysuzdu. Terör estirdi. Neyse bir yerlerden zeytinyağlı kereviz buldular ve skandal önlendi. Bu arada Doğan Bey’i ilk defa külbastı yerken gördüm.

Yakında lahmacuna terfi ederse şaşmam.

Kanat Atkaya mutluydu. Bundan bir yıl önce aynı mekânda yaşadığımız geceyi hatırladım. Kanat, Ezgi’den ayrılmıştı ve yıkılmıştı. O gece orada Kanat’a “Ne duruyorsun burada, git Ezgi’nin kapısına dayan. Kovsa bile kapıdan ayrılma” dedim.

Gitti ve iki saat sonra bana telefon etti:

“Ezgi’yle evleniyoruz.”

Nikâh şahitlerinden biri de bendim.

Enis Berberoğlu, koyu renk takım elbise altında yakası açık beyaz gömlek tarzına geçmiş.

İyi gitmiş.

Tuhaf ama, gecenin en sakinleri aramızdaki en gençlerdi. Sedat Ergin, yazı işleri müdürlerimiz Arif Dizdaroğlu, Doğaner Gönen karşı masadaydı. Tam izleyemedim. Radikal’e geçen Bülent Mumay, Hürriyet’çi yanını hiç kaybetmemiş.

Magazin servisimizin müdürü Selim Akçin her zamanki gibi “cool” ötesiydi.

* * *

Haberin Devamı

Geçen yılki birinci Geyik Gecesi’nden hemen önce ben genel yayın yönetmenliğinden ayrılmıştım. Bu yılkinden hemen önce Oktay Bey Hürriyet’ten ayrıldı.
Tabiatıyla gecenin esprisi, “Gelecek Geyik Gecesi kimi götürecek” sorusuydu.

Herkes bazı tahminlerde bulundu. Beklentiler aşağı yukarı aynı. 

Gecenin en hınzır siması, her zamanki gibi Mehmet Y. Yılmaz’dı.

Ondaki bu enerji ve dünyayı iplemeden yaşama sanatı bana çok moral veriyor.

Bu arada belirteyim. Yazıları giderek daha güzel hale geliyor.

Tabii ki gözler Ahmet Hakan’ı aradı. Genel yorum şuydu:

“Ahmet bu kadar çok erkekle birlikte olamaz. Bünyesi kaldırmaz.”

Bu yılki tişörtler geçen yılkinden daha başarılıydı. Herkes üzerinde “Deer night” yazan tişörtü giyince, İrlanda pub’ında maç öncesi içen holiganlara benzer bir tablo ortaya çıktı.

Karşı masada Hürriyet’in genç kuşağı oturuyordu. Genç dediysem, “nispeten genç” demek istiyorum.

Fizyonomilerimize, bedenlerimize bakınca içimden şu geçti:

“Bayağı büyümüşüz...”

Baksanıza Reha Erdoğan bile 45 yaşına gelmiş.

Yazı işleri müdürümüz Necdet Doğan’ın başında saç yok. Ama arkadaki saçlarını at kuyruğu yapmış.

“Cool” görünüyordu.

1990 yılının Mart ayında Hürriyet’teki ilk yazı işleri toplantısındaki manzarayı hatırladığımda anladım ki, “zamanın ruhu” çok güzel işlemiş.

Çok daha renkli, neşeli ve yaratıcı bir yazı işlerimiz var.

* * *

Haberin Devamı

Gece oradan çıktım ve Abdi İpekçi Caddesi’ne girdim.

Cıvıl cıvıl, olağanüstü bir cadde olmuş. Kırmızı halı projesine bitttiim.

Helal olsun sana Mustafa Sarıgül.

Ruhu karartılmış bu ülkede bir aylık olağanüstü bir ışık vahası yaratmışsın.

Ve orada içimden haykırdım.

“Yaşasın ışıklı ve mutlu gettolarımız...”

Hürriyet, cıvıl cıvıl Nişantaşı, sahillerimiz...

Hıristiyan okurlarıma “Mutlu Noeller” diliyorum. Ertuğrul Özkök

Yazarın Tüm Yazıları