Genç sanatçılar da mı rahatsız yoksa?

Genç subaylar rahatsızdı.
Yedi yıl önce Mustafa Balbay Cumhuriyet gazetesinde bu manidar manşeti attığında öğrenmiştik. Şimdi bu manşet için kült olmuştur diyebiliriz. Vahameti bugünkü bilgilerimizle artan, bir yandan da esprisi yapılan bir kült...

Geçen gün sinema yazarları arasında çıkan nümayiş sonunda “genç eleştirmenler rahatsız” dendi.
Fakat anlaşılıyor ki rahatsız olan gençlerin çeşitliliği kışla ve sinema salonuyla sınırlı değil.
Acaba genç sanatçılar da mı rahatsız?
Çağdaş sanat dergileri arasında en prestijli olanlarından Gençsanat bunu ima ediyor.
Diyor ki, sanat piyasasında kutuplaşmalar var, ana yollar birkaç adam tarafından tutuldu, genç sanatçılar bu durumdan rahatsız, hatta abartıyor “galericilerden tiksiniyorlar.”
Şimdiii...
Türkiye’de çağdaş sanat piyasası yeni yeni oturmaya, ikinci elde yani müzayedelerde yeni yeni milyonlar dönmeye başladı. Güçlenen her sektörde olduğu gibi sanat piyasasında da bu gücün simsarları, powerbroker’ları ve onların ekürileri olacak. Normal!

ARAYIP SORDUM RAHATSIZ OLANINIZ VAR MI?

Kimlerden söz ediyoruz, kim tutuyor piyasadaki turnikeleri?
İstanbul Modern’in küratörü Levent Çalıkoğlu, Platform Güncel Sanat’ın direktörü Vasıf Kortun, Contemporary İstanbul Fuarı’nın direktörü Ali Güreli, Ömer Koç’un danışmanı küratör Rene Block, Galerist’in sahibi Murat Pilevneli...
Onlar derginin ima ettiği gibi kötü adamlar değildir, işlerinin ehlidir, bir kere onu söyleyeyim.
Ama bu demek değil ki kayırdıkları gençler yoktur ve zaman zaman sesini duyurmak ya da yurtdışına açılmak isteyenler onlara biat etmek zorunda kalabilir.
Ama bunun nesi acayip anlamıyorum. “Peki bu adil mi” sorusunu da ancak dünyaya sadece birkaç gün önce ışınlanmış, hayatın sistemlerinden ve stratejilerinden bihaber naif biri sorabilir.
Bir süre galerisiz çalışmaya karar veren Burcu Perçin’e soruyorum: “Evet bazen işlerden çok ilişkiler daha değerli oluyor. Ama bu her sektörde böyle değil mi?” diye cevaplıyor.
Diğer önemli bir genç sanatçı olan Erinç Seymen’e soruyorum: “Evet o isimler güçlü ama yurtdışına açılmak için illa da Vasıf Kortun’un veritabanına dahil olmak zorunda değilsiniz. Piyasanın çarklarından çok rahatsız olanlar varsa onlarda da hata vardır” diyor.
Genç sanatçı Ali Taptık ise özetliyor: “Sanatçıya çok müdahale eden galeri de vardır, güç sahibi adamlar da... Fakat ben işi iyi olan bir genç için bunların çok manasız şeyler olduğunu düşünüyorum. New York’ta veya Londra’da piyasa çok daha acımasız.”
Demek ki neymiş: Bizim genç sanatçılarımız ne bihaber ne de rahatsızmış. Onların ayakları yere çok sağlam basıyormuş.

YILMAZ ÖZDİL’LİK GALERİ

İngiltere’de küçük ama çok prestijli bir galeri var: Abbot Hall. Sunday Times gazetesi bu galeriden hep sitayişle bahseder. Neredeyse 20 yıl önce devlet desteğiyle “The Great Picture” adlı çok kıymetli bir 17’inci yüzyıl triptiği satın alıyor. Triptik, üç kanatlı, katlanabilen devasa tablo şeklinde anlatılabilir. Boyutu 2.5 metrekare. İngiliz hükümeti bu galeriye destek olmuş ama bir de şartı var: Tabloyu kamunun hizmetine sunacaksın, yani sergileyeceksin. Galeri şu anda bu triptiği kaybetmek üzere çünkü devletin koyduğu sergileme şartını yerine getiremiyor. Hemen galeri yetkilisi Helen Watson’a ulaştım ve sebebini sordum. Watson aynen şöyle cevap verdi: “Bu devasa tabloyu galerinin kapısından içeri bir türlü sokamıyoruz. Her yolu denedik. Yan çevirdik olmadı, katlayıp denedik olmadı. Galerinin binası da birinci dereceden tarihi eser sayıldığı için değişiklik yapamıyoruz!” Nasıl, süper değil mi?
Birkaç hafta önce Metrobüs projesinin tüm “dahiyane” yönlerini müthiş bir hicivle ortaya koyan Yılmaz Özdil eminim bu galeriyi de yanaklarından öper.
Yazarın Tüm Yazıları