Gelecek yerel seçimlerde benim de bir hayalim var

TAKVİMLERİN yıl hanesi henüz 2009’a dönmese de, artık Türkiye genelinde olduğu gibi Ankara’da da erken ya da zamanında yapılacak yerel seçimler kent siyasetine iz düşürmeye başladı.

Zaman zaman hataları çeşitli haberlere konu olsa da, Ankara’nın kendi vizyonları ölçüsünde iyi niyetle hizmet etmeye çalışan belediye başkanlarını gözümün önünden geçirdim ayrı ayrı.

Sonra tek tek başkanların özgeçmişlerinde göz gezdirdim. Özgeçmişler, herkesin incelemesine açık belgeler. Benim ne gördüğüm değil, kentlilerin ne düşündüğü önemli son noktada..

Ardından bir gazeteci olarak değil, bir kentli olarak nasıl bir belediye başkanı hayal ettiğimi sordum kendime..

Kaleme ve yazmaya olan sevdam ile tamamen hayal ürünü olan bir başkan adayı yarattım aklımda ve hayalimi sizlerle paylaşmak istedim. Belki başka kentlilerin de hayallerini harekete geçirebilirim diye..

Sonuçta hayaller de parmak izleri gibi, sadece sahibi olan kişiye özel.. İşte hayalimdeki o başkan:

ÖNCE HAYATTA KALABİLMEK

1973 yılında Dr. Zekai Tahir Burak Kadın Sağlığı Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nde sıcak bir Ağustos gününde doğdu ve hayatta kalmayı başarabildi.

Annesi Altındağ’da doğup, o bölgeye gönül vermiş eski Ankara kadını olan bir devlet memuru, babası aslen Çubuklu bir aileden gelen ve Keçiören’de toptancılık yapan saygın bir ticaret adamı idi.

GİZLİSİ OLMAYAN ÖĞRENCİ

Hem üniversiteye kadar geçen yıllarında, hem de üniversitede hep örnek öğrenci oldu. Hatta öyle ki, onu anlatanlar önce okul yıllarındaki anılardan yola çıkarak başlarlardı söze..

Annesinden devletin kırmızı çizgilerini, babasından girişimciliğin özgür ama namuslu ruhu öğrenerek büyüdü.

KIRKINCI FIRININ EKMEĞİ

Çevresindeki sorunlara, yaşama ilgi duyduğu ilk gençlik yıllardan itibaren siyasete yakın oldu, ama ne siyasetin oğlu oldu, ne de siyasetin maşası..

Eğer bir gün yaşadığı kente hizmet edecekse, kırkıncı fırından çıkan ekmekleri de yemesi gerektiği unutmadı. Siyasete meraklı fırıncıdan en büyük farkı da bu oldu.

İKİ YABANCI DİLİ BİLMEK

Yıl 2008 olup da 35 yaşına geldiğinde, sadece yolun yarısında değildi. Hem gençti, hem deneyimli, hem bilgili.. Lekesiz geçmişi, erdemini doğrular nitelikteydi.

İyi bir lisans diplomasının yanında bir master ve bir doktora, dünyanın her yerinde başını dik tutacak iki de yabancı dile sahipti.

HAYRAN BIRAKAN PIRILTILAR

Üstelik okul yıllarını haylazlıkla geçirmek yerine, ilgi duyduğu kent yaşamı ve sorunları yüzünden master ve doktorasını da kente dokunan branşlardan seçti.

Dokunduğu yerde hayran bırakan pırıltılar yaratan başarılı bir yönetici, cemiyet ortamlarının en çok saygı duyulan vatansever kişiliği idi artık. Yaş 35 hem yolun yarısı, hem var olmaktan doğan borcun geri ödemesi için en uygun zamandı.

TIPKI BABASI GİBİ YAŞAMAK

Ona doğup büyüdüğü, Ulus’ta ilk aşkı tattığı, Gençlik Parkı’nda ilk rakısını içtiği Ankara’da belediye başkan adaylığı teklif edildiğinde, annesi Kızılay gönüllüsü bir emekli, babası ise mezar taşında "Herkes için yaşadı" yazan bir rahmetli idi..

Kent adına adaylık teklifini kabul ettiğinde, kafasında tek bir şey vardı:

"Bir an önce siyasetten sıyrılıp, kavgayı sözlükten çıkarıp, çocuklarının sıradan bir vatandaş olarak yaşam kuracakları bir kent yaratmak."

Herkes için yaşamak, tıpkı babası gibi..

Önümüzdeki seçimlerde ümidim olmasa da, hayallerimin izlerini arayacağım..

Ama kentli, en azından özgeçmişlere etraflıca bir göz atmalı..
Yazarın Tüm Yazıları