Fatih Altaylı: Deprem fena vuruyor

Fatih ALTAYLI
Haberin Devamı

Yıkılan evlerimiz değil, yanlışlar üzerine bina ettiğimiz yaşamlarımız yıkılıyor.

Yasayı kandırırken kendimizi kandırdığımızı ortaya çıkarıyor deprem. Tek kat izin verilen yere üç katı kaçak yaparken aldığımız hazzı, yıkılmış kolonun altında yatarken alabiliyor muyuz acaba?

İmar planlarını değiştirip, yerleşim olmaması gereken yerleri yerleşime açarken gösterdiğimiz uyanıklık, enkaz altında karanlıkta ve soğukta dışarıya çıkmamıza yarıyor mu diye merak ediyorum?

Betondan ve demirden çalarken görmemezlikten gelmesi için belediye görevlisine verdiğimiz rüşvetten payını alamadığı için mi evimizi yıkıyor deprem?

17 Ağustos'ta ağır hasar alan evimize yıkılmalı raporu verilmemesi için gizlice onardığımız sıva, üzerine attığımız boya denetleyen mühendisi kandırıyor da, 7.2'lik deprem dalgasını niye kandırmıyor? Yıllarca kendimizi kandırıyoruz. Sonra doğanın gücü geliyor ve yalanımızı yüzümüze vuruyor.

O zaman da ‘‘Devlet’’ diye bağırıyoruz. Sanki kaçak inşaatı yapan devletmiş gibi. Eksik demiri, çimentoyu çalıp götüren devletmiş gibi. 2 kat imarlı yerde 7 katı yapan devletmiş gibi. Belediye memuruna rüşveti veren devletmiş gibi. Tarım arazisine fabrikayı konduran devletmiş gibi.

Her türlü herzeyi yiyen biz.

Batınca hatırladığımız devlet.

O zavallı devleti kolunu kıpırdatamayacak hale getiren biz, devletten yardım isteyen yine biz!

Maça giden takımının oyununa bakmaz sövecek hakem, başına bela gelen ben nerde yanlış yaptım demez sövecek devlet arar.

Siz, çocuklarınız ya da torunlarınız!

İZMİT depremi sonrası yaşananların neredeyse hiçbiri, Düzce depremi sonrası yaşanmadı desek yeridir.

İzmit depreminin ardından 5. gün yapılabilenler, Düzce'de ilk 12 saat içinde yapıldı.

Sevindim.

İlk kez bir musibetten ders almışız. İzmit depremi bize çok şey öğretmiş.

Hem halka, hem yöneticilere.

Deprem sonrası için dersler alınmış da, depreme hazırlıklı olmak konusunda daha dersin başındayız.

Depremi unutmayacağız ve unutturmayacağız diyenler sorumluluklarını unutmaya başladığı anda doğa hatırlattı: İstanbul tehlikede.

Unutmayın ve unutturmayın.

Ya bugün, ya yarın, ya da daha sonra.

Bir gün Türkiye'nin en büyük kenti de sallanacak.

O gün ya siz, ya çocuklarınız, ya da torunlarınız bu kentte olacak. Ona göre davranın, ona göre tedbir alın.

Kaçış yok ama kurtuluş var!

Reklam özdenetimi nerede?

FADIL Akgündüz'ün İmza projesi tam palavra. Otomobili bir Alman dizayn firması çizmiş.

Parayı veren herkese çizerler hatta ellerinde hazır çizimler bile var. Onları daha ucuza alabilirsiniz. Belki Fadıl'ın İmza'sı da bu hazırlardan biri.

Fakat Fadıl Bey, otomobil konusundan tam bihaber. ‘‘Otomobili hangi malzemeden üreteceksiniz?’’ diyorum ‘‘Kompozit’’ diyor.

Ucuza halk otomobili yapacağını iddia eden adam kompozit malzemeden otomobil yapacak.

Yani en pahalı malzemeden.

Ferrari, Porsche gibi süper lüks ve süper pahalı otomobiller dahi kompozit malzemeyi çok sınırlı kullanabiliyorlar.

Çünkü kompozit malzeme inanılmaz pahalı.

Ama Fadıl Akgündüz duymuş bir yerden, ‘‘kompozit’’ lafını sallıyor.

Araştırma geliştirmeden söz ediyor.

Araştırma geliştirme merkeziniz nerede diyorum yanıt yok. Gak guk, kem küm.

Motor Avustralya'danmış. Avustralya'da bilinen bir imalatçı yok. Pancar Motor'dan olmasın.

Fadıl Akgündüz hayal satıyor.

Gerçekleştirecek bilgisi olsa, gerçekleştirmeye niyeti olsa hiç itirazım yok. Ama o otomobilin yapılacağı yok ki.

Olmayan bir otomobilin boş boy reklamları televizyonlarda. Hem de en ciddi, en güvenilir televizyonlar. Üç otuz para için halkın kandırılmasına aracı olunuyor.

İyi de bu iş bu kadar ucuz mu?

Anlaşılan din iman para olmuş.

Peki Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ne yapıyor?

Ya Reklam Özdenetim Kurulu?

Olmayan ve olmayacak bir malın reklamı yapılıyor. Tüketici kandırılıyor.

Buna kimse dur demeyecek mi?

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?

Bağcıyı dövdükten sonra, bağcıdan üzüm istemediğimiz zaman.



Yazarın Tüm Yazıları