Evlenecek kızlar bu öykümü okusunlar

"Lütfen köşenizde yer verin ki, herkes ibretle okusun; bu çağda hálá dini konuları doğru dürüst bilmeden yapılan hakaretleri, Müslüman olmadığımızla ilgili pek çok yalan yanlış bilgileri..." İşte böyle haykırıyor sevgili genç okurum.

Aslında yaşadıkları pek çok evli kadının yaşadıklarından farklı değil. Hemen hemen herkes kendinden bir şeyler bulabilir bu satırlarda. Ama tek fark, alevi diye kendisine yapılan ayrımcılık... Buna katlanmak çok zor. Bu devirde hálá bu yanlış davranış sürdürülüyorsa, ne büyük bir utanç!

Büyük bir çıkmazdayım... Ne olur bu yazıyı yayınlayın ki evlenecek herkese, genç kızlara ibret olsun. Ancak lütfen adımı yayınlamayın, çünkü eşim de sürekli sizin köşenizi okuyor.

Ben eşimle severek, hatta ailem istemediği halde kaçarak evlendim. Birlikte gezerken çok iyi anlaştığım ve sevgisini sözleriyle, hareketleriyle her an belli eden eşim, evlendikten sonra bu güzel sevgi sözcüklerini ve özellikle "Seni seviyorum" demeyi unuttu. Anlamıştım; beni bekleyen zor günler vardı.

Eşim iki yaşındayken, babası annesini bir başka kadın için terk etmiş. Hatta annesinden zorla boşanmış, bir daha da onları aramamış. Gitmeden hem annesini hem de o kadını bir arada idare etmiş ve ikisini aynı zamanda hamile bırakıp gitmiş. Yani eşimin annesi boşanmadan önce hamileymiş. Düşünün bir; aynı zamanda iki hamile kadın... Biri ihanete uğramış, biri ise yuva yıkmış.

Yıllarca benim yanımda başkalarına iltifat etti

Tabii ki eşim aile sevgisi olmadan büyümüş. Ben de bunları yaşamış birinin ailesine daha çok önem vereceğinden emin olarak onu seçtim. Daha önce yaşamış olduklarının bizim hayatımızı da etkileyeceğini, hep üzüntüyle yaşayacağımı bilmeden evlendim.

Ben hem maddi hem de manevi yönden çok güzel bir çocukluk geçirdim. Hiç sıkıntı çekmedim, evde ne bir kavga ne de üzüntü yaşadım. Ben alevi bir ailenin kızıyım. Eşim benimle evlenirken bunu biliyordu. "İyi günde, kötü günde birbirimize destek olacağız" demiştik. Ve evlendik...

Eşimin maddi durumu kötü olduğundan, hayatımda ilk defa çalışmaya ve hayatın zorlukları ile mücadele etmeye başladım. Bir sene sonra bir oğlum oldu. Çok güzel bir çocuktu. Ben çalıştığımdan, oğlumu annem büyütüyordu. İşte sorunlar tam bu dönemde başladı.

Eşim çok şişmanladığım için artık gözüne güzel görünmediğimi söylüyordu. Oysa aldığım kiloları kısa zamanda vermiştim. Zaten hamileliğim sırasında da aşırı kilo almamıştım. Yine de eşim artık bana hiç güzel bir söz etmiyor, beni sürekli başkalarıyla kıyaslıyordu. En yakın arkadaşlarının eşlerini örnek vererek, "Bak, kadın dediğin böyle olur" diyordu. "Ne olur beni sevdiğini söyle" dediğimde, "Biz artık evliyiz, ne diye söyleyeyim? Sen artık evli ve çocuklu bir kadınsın" derdi. Böylece aramızdaki ilk kavgalar başladı.

Yıllarca başkalarına benim yanımda iltifat etti. Oysa kuaföre gider, saçımı yaptırır, karşısına öyle çıkardım. O hiç fark etmezdi bile... Yani artık onun için sadece evdeki bir kadındım. Hem çalışır eve bakar, hem evdeki görevlerini yerine getirir, hem de onun cariyesi olarak istediği zaman elinin altında bulunurdum. Yine de gözünde değerim yoktu.

Yıllar hep bu kıskançlıklar, kavgalar, dayaklar, sürekli kapı önüne konmalar, "sen alevisin" şeklindeki karalamalarla geçti. Üstelik oğlumun gözü önünde oluyordu bunlar. Oğlum babasını seven, ama bu yaptıklarından dolayı hep üzülen bir çocuk oldu. Yıllar geçti; oğlum lise sona geldi. Her kavgada artık babasının karşına geçip beni koruyordu. O evde olmadığı zamanlar ise iyi bir anne olmadığım, iyi bir eş olmadığım, sürekli olarak yüzüme vuruluyordu.

Ama artık ben de eşime cevap vermeye başlamıştım. "Mutsuzsan, sevmiyorsan niye beni daha önce boşamadın? Niye çocuğumu yaraladın?" diye sorduğumda, "Bilerek yaptım. Siz bunu hak ediyorsunuz. Daha ne gördün ki, esas bundan sonra göreceksin. Yüzün hiç gülmeyecek" diyordu.

Peki ama neydi benim günahım? Onu çok sevdiğim, aileme sırtımı dönüp onunla gittiğim için mi Allah beni cezalandırıyordu? İnanın ben babamın evinde de oruç tutardım. Her zaman Allah’ıma ellerimi açar yardım isterdim. Oysa eşim hiç oruç tutmazdı.

Gerçi eşim bana sevgi göstermese de çok iyi bir insandır. Babasız büyümüş, aile sevgisi görmemiş, hep yokluk çekmiş. Sevgisiz büyüdüğü için de ne bana ne de çocuğumuza sevgi gösterebiliyor. Ayrıca birlikte çalıştığımız için, bize yılda bir tatil yaptırır, bunu hak ettiğimi düşünür. Bunu da inkar edemem.

Diğer yandan görümcem benden oldukça büyüktür. Geç evlendi, daha doğrusu başkasının yuvasını yıktı! Evli bir adamla birlikte oldu ve adam onu bırakmasın diye nikahsız çocuk doğurdu. Beni aleviyim diye dışlayan, sürekli laf atıp kalbimi kıran görümcem işte bu... Yıllarca hayatıma karıştı, eşimle aramızı açtı. Onun yüzünden kaç kez dayak yiyip çocuğumla gece yarısı kapıya konduğum oldu. Alevi bir ailenin torunu diye çocuğuma halalık bile yapmadı. Şimdi kendisi de bir çocuk yetiştiriyor. Ama ben onun çocuğuna oğluma gösterdiğim sevginin aynısını gösteriyorum.

Boşanmaktan her seferinde oğlum için vazgeçtim

Daha anlatamadığım nice acı günlerim var. Nereye kadar gidecek bu işkence? Her kavgada "Seni ve oğlunu bırakıp gideceğim" diyen bir eş... Aileme, mezhebime hakaret eden bir eş...

Boşanmaya her karar verdiğimde, oğlum "Ne olur anne, hem babamı hem de seni seviyorum, ayrılmayın" derdi. Onun için sürdürdüm. Evet, çok sevdim. Ailemi hiçe sayacak kadar... Üstelik hálá seviyorum. Yıllarımı hep tek taraflı severek, sevgiye ve ilgiye aç şekilde iltifat bekleyerek geçirdim. Çok şey istemedim. Biraz sevgi, biraz ilgi, o kadar...

Lütfen köşenizde bu mektubuma yer verin ki, herkes ibretle okusun... Bu çağda hálá dini konuları doğru dürüst bilmeden yapılan hakaretler, müslüman olmadığımızla ilgili pek çok yalan yanlış bilgiler olduğunu bilsinler. Bu mudur dindarlık, bu mudur Müslümanlık? Bu mübarek aylarda içki içip oruçlu bir insanı dövmek, sonra da onu "Sen başka mezheptensin, Müslüman değilsin" diye aşağılamak, hangi anlayışa uyar?

Bu saatten sonra düzelir mi, bilemem. Aslında çok şey değil istediğim; akşam eve geldiğimde beni adam yerine koyan bir eş, iki çift tatlı söz... İşte ben bunlara hasretim. Sevgiye, huzurlu bir güne, oğlumla birlikte gülmeye, mutlu olmaya ne çok ihtiyacım var...

RUMUZ: EVLİLİK BU MU?
Yazarın Tüm Yazıları