Evet, ben direnmeye devam edeceğim!

BAŞBAKAN Recep Tayyip Erdoğan, hükümet icraatları ile ilgili eleştiriler yazan yazarların "değişime direndiklerini" söyledi.

Eleştirdiği yazarlardan biri de ben oluyorum.

Ve söylemeliyim ki Başbakan haklı, ben AKP iktidarının yaratmaya çabaladığı "değişime" direniyorum ve direnmeye devam da edeceğim.

Değişim, Türkiye’de Batı standartlarında bir demokrasi kurmayı, insan haklarına saygılı bir ülke olmayı, sosyal ve ekonomik olarak ezilen kitlelerin yaşam standartlarını yükseltmeyi hedeflemiş olsaydı direnmezdim elbette.

Sorunumuz da zaten bu.

AKP hükümeti, Türkiye’yi muhafazakárlaştırmak istiyor. İslamcı yaşam biçimini dayatıyor, bu yaşam biçimine direnenler üzerinde faşistçe bir baskı kurulmasına çanak tutuyor.

AKP hükümeti, Türkiye’de ezilen, fakir insanları kurtarmaya değil, kendisine bağlı yeni bir zengin sınıfı yaratmaya çabalıyor.

Devlet ve belediye kaynaklarını, bu kesimlerin zenginleştirilmesi için kullanmakta tereddüt etmiyor.

AKP hükümetinin bu az gelişmiş kapitalist sistem ile bir sorunu yok. Tam tersine bu sistemden yararlanmak için elinden geleni yapıyor. Tek derdi, sistemin egemen gücü olmak, sistemi değiştirmek değil.

AKP hükümeti, gerçek bir demokrasiden yana değil. Demokrasiyi sadece kendisi için istiyor. Kendisi gibi düşünmeyenleri yok edebilmek için her türlü hukuk dışı uygulamayı yapmaya hazır ve bundan kaçınmıyor.

AKP hükümetinin hedeflediği değişimin Türkiye’yi götüreceği yer gelişmiş Batılı demokrasilerin yanı değil, Ortadoğu diktatörlüklerinin yanıdır.

İşte ben buna direniyorum.

Elimden sadece yazmak geliyor, yazarak direnmeye devam edeceğim!

Belediye başkanı adaylarına bir küçük soru

BELEDİYE seçimlerine 1 aydan kısa bir süre kaldı.Özellikle kendi yaşadığım kentte ve ilçede belediye başkan adaylarının ne söylediklerine bakıyorum, somut hiçbir şey yok!

Hayali projeler, birbirini hırsızlıkla suçlamalar vs.

Oysa örneğin bu kentte doğrudan sağlığımızı ilgilendiren çok somut bir sorunumuz var.

Her gün tonlarca kızartma yağı artık kullanılmaması gerekirken lokantalarda serbestçe kullanılabiliyor.

Herhangi bir denetçinin bu lokantalarda denetim yaptığını gördünüz mü?

Kızartma yağları, büyük yemek fabrikalarında başladıkları yolculukta balıkçılara kadar ulaşıyorlar.

Dev hamburger zincirleri, kızartma yağlarını defalarca kullanmaya çekinmedikleri gibi sonra bunları "yeniden kullanılmak üzere" daha küçük lokantalara da veriyorlar.

Sonra merak ediyoruz, kanser vakaları neden bu kadar arttı diye!

Evlerdeki durum da farklı değil. Evlerde kullanılan kızartma yağları doğrudan kanalizasyon sistemine dökülüyor, oradan sızıp yeraltı sularını kirletiyor.

Geleceğin en büyük sorununun temiz su bulmak olduğunu biliyoruz ama kendi ellerimizle o suyu kullanılamaz hale getirdiğimizin farkında değiliz.

Hangi belediye bu konuda önlem alıyor?

Üstelik bu yağları toplayıp, biyodizele ve elektrik enerjisine dönüştürmek için kurulmuş ve milyonlarca dolara mal olmuş tesisler de var.

Ama o tesisler çalışmıyor, çünkü biyodizeldeki ÖTV ve KDV bu ürünü satılamaz hale getiriyor.

Siyaset, sorunları çözmek için yapılır, koltuk kapıp rant elde etmek için değil!

Bir bakın, çevrenizdeki belediye başkanı adaylarının programlarında bu tür şeylerden söz edildiğini görecek misiniz?

Başbakan’a Hillary ile sohbet konuları

AMBERİN Zaman, dün Taraf gazetesinde Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile yaptığı sohbetten izlenimlerini yazmıştı.

Başbakan, Zaman’a şöyle demiş: "ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton geldiğinde ona soracağım. ABD Maliye Bakanlığı böyle bir vergi kaçakçılığı ile karşılaşsa nasıl bir tavır takınırdı?"

Clinton’ın vereceği yanıtın ne olacağını tahmin ediyorum. "Bizde böyle hukuksuz bir vergi cezası kesmek kimsenin aklına gelmez, kanunları böylesine bilmeyen bir vergi denetçisini Vergi Dairesi’nde çaycı bile yapmazlar!"

Başbakan’ın, uluslararası sorunları bir kenara bırakıp ABD Dışişleri Bakanı Clinton ile sohbet etmek için bu tür konuları seçtiğine bakarak kendisine bir liste hazırladım. Clinton’a bu soruları da sormasını, yanıtlarını kamuoyu ile paylaşmasını rica ediyorum:

1- ABD Başkanı’nın çocukları, bir balıkçı teknesi fiyatına yük gemisi satın alsalardı The New York Times ne yapardı?

2- ABD Başkanı’nın çocuğu ve gelini, tanınmış bir kuyumcu ile ortaklık kurup, mağaza açsalardı ve bu ortaklık için ne kadar ödediklerini bir türlü açıklamasalardı The Washington Post ne yazardı?

3- ABD Başkanı, Maliye Bakanlığı’nı harekete geçirip bunları yazdı diye The New York Times’a ceza kestirebilir miydi?

4- ABD Başkanı, kızdığı bir haber yayımladığı için meydanlara çıkıp The Los Angeles Times gazetesinin boykot edilmesini, okunmamasını, reklam verilmemesini isteyebilir miydi?

5- ABD Başkanı, kendisini sinirlendiren bir medya grubunun yabancı ortaklarına "Kendinize başka ortak bulun, bununla ortak olursanız Amerika’da iş yapamazsınız" diyebilir miydi?

Sanırım bu kadarı sohbet için yeterli olacaktır.

Eğer daha fazla konu gerekiyorsa, yeni basın danışmanınız beni arasın, kendisine daha birçok soru yazdırabilirim!
Yazarın Tüm Yazıları