Eskiden beni sevmeyenin artık sevmesi

’Birisinin beni hep sevmesi’nden bile, daha çok sevdiğim durum.

Tanıdığım ve beğendiğim birinin beni sevmemesi, kulaklardaki sinek vızıltısı kadar beni rahatsız ediyor. ’Seni sevmeyeni sevmek’ yazımı böyle bir ruh haliyle yazmıştım. Perihan Mağden’in yazılarını topladığı bir kitabını, uçakta beğenerek okumuş, beni sevmemesini mesele etmiştim.

Sonra bir gün, yine havaalanında tempo dergisinde, beni ’artık’ sevdiğini söylemiş. Bu beni sevindirdi. Beni sevmeyen nickname dünyası beni rahatsız etmiyor, tam tersi onlarla etki ölçüyorum. Karşında birisi olmayınca, tepki de olmuyor tabi. ’Senin de burnun yamuk’ falan gibi şeyler söyleme mesafesi yoksa, duygu miyobu oluyorum ben.

Neyse konu bu değil. Artı, yanlış anlamayın köşe sakinleri, ben daha ziyade seviliyorum. (Bir içses: Tedaviye ihtiyacın var. Başka bir içses: Dalgıç ve Kelebek filmine gitmelerini söyle. Daha başka bir içses: Komedi Dükkanı’nı da izlesinler!)

Yine de insan, eskiden onu sevmeyenin sevgisine yaslanıp, uyuyamaz. Mesela Perihan Mağden beni adaya götürüp paslandırmanın, artık arıza vermemin falan gerekliliğinden bahsetti. Katılıyorum. Adaya da, arızaya da. Çocukken yaptığım pop star tahtından Madonna’yı indirmeyi başaran da, arızalar kraliçesi Amy Winehouse oldu nitekim.

İçime toz kaçması ve görünmeyen yerlerimin nem kapıp, paslanarak gıcırdaması benim de idealize ettiğim ’den’ halim. (bıktım şundan/ usandım bundan/ giderim burdan da olduğu gibi) Sahnede çıkarıyorum ona benzer bir tipi karnımdan. Çok egzantirik geliyorum bana o vakit.

Geçenlerde bu hoş geri kazanımlardan biri daha oldu. Herkesin ilk halinin birbirini sevmek olduğunu varsayarsak tabi. (içses: tam tersi ve hálá tedaviye ihtiyacın olduğunu düşünüyorum...) Beni sevmediğini düşündüğüm bir değerli müzisyen, Feridun Düzağaç da yanıma gelip, artık beni sevdiğini söyledi. ’Yaşasın’ diye kollarımı havaya kaldırdım.

Sanki kırmızı bir topun üzerinde zıplar gibi. Belli bir desibelin üzerindeki sevinçlerde, bedenime hakim olamıyorum. Beni uzak ya da yakından tanıyan herkese bu vesileyle sesleniyorum: Give peace a chance! (barışa bir şans verin) İnsan nasıl hafifliyor anlatamam. Ağırlık bırakıyor...

Size söylüyorum da, beni seven benim sevmediğim kim var? ...hmm, yok! Ben beni seveni, otomatikman seviyorum. Yani o zaman, ben sadece kendimi mi sevmiş oluyorum? (içses: bu yazıyı yollama, saçma oldu. Tedavi diyorum ama içindeki çocuğu dinlemiyorsun.)

Dışses: They tried to make me go to rehab i said/ no, no, no! (yani, beni rehabilitasyona göndermeye çalıştılar/ hayır, hayır, hayır dedim!)

Not: uzaylı şarkımın sözlerini yanlış bilenlere: E, ben sana hiç inanmam yalancısın/ oturup bir şey anlatmam alaycısın/ seninle yola çıkılmaz kolaycısın/ küçük şeylere takarsın olaycısın... Bence sen uzaylısın/ yok bu gezegenden değil/ ışık yılı uzaktasın. Senin sırtın yere gelmez sabancısın/ benim yaram sana değmez yabancısın/ seninle oyun oynanmaz mızıkçısın/ yeni bir şey de yapmazsın hazırcısın...
Yazarın Tüm Yazıları