Ensülin fazlalığı kalbi zorlar

Kalbimize bir şey olmasından hepimiz korkarız. Kalp hastalıklarının birçok türü var ama en sık görüleni kalp damar hastalıklarıdır.

Kalbi besleyen koroner arterlerde bir daralma veya tıkanma olursa kalp krizinden kalp yetmezliğine, ritim bozukluğundan göğüs ağrısına kadar değişebilen birçok problem ortaya çıkıyor. Kötü kolesterolün (LDL) yükselmesi, hipertansiyon, kan şekeri fazlalığı, sigara içmek, hareketsiz bir hayat tarzı kalp damarlarınızı hastalandıran sorunların başında geliyor.

AÇLIK İNSÜLİNİ Kalp damar hastalıklarının gözden kaçan bir etkeni de "İnsülin Direnci Sendromu" gibi görünüyor. Açlık insülüni yüksek bulunanlarda, kalp krizleri de kalp damar hastalıklarının diğer türleri de beklenenden daha sık görülüyor. "İnsülin Direnci Sendromu" bulunanların çoğunda zaman içinde tokluk kan şekeri de yükselmeye başlıyor. Kan şekerindeki hafif artışların bile sürekli hale geldiğinde, damar duvarında kolesterol ile oluşan zararları hızlandırabileceği, şekerin doğrudan damar duvarında zarara yol açabileceği düşünülüyor. Kısacası, eskiden "erken diyabet" veya "gizli şeker" diye tanımlanan durumun uzun süre sürmesi halinde öyle sanıldığı kadar masum bir durum olmadığı anlaşılıyor. Eğer gerekli önlemler alınmazsa zaten bir süre sonra açlık şekeri de yükseliyor, yani orta yaş diyabeti başlıyor.

DİĞER İŞARETLER İnsülin direnci sendromu, daha çok genetik bir problem gibi görünüyor. Bu kişilerde dikkatli bir araştırma yapıldığında hipertansiyon, gut hastalığı (ürik asit yüksekliği) gibi problemler de sık görülüyor. Bu kişilerin özellikle göbeklenme eğiliminde olmaları yani bel-karın bölgesinde yağ biriktirmeleri çok önemli bir işaret olarak kabul ediliyor. Bel çevresi ölçümleri en az kilo takibi kadar önemlidir diye ısrar etmemizin de arkasında işte bu gözlemler yatıyor. Bel karın çevresinin erkeklerde 100, kadınlarda 88 cm’yi geçmemesi gerekiyor. Bel çevresi genişledikçe ensülin direnci belirginleşiyor, kalp krizi riski yükseliyor. Bu kişilerde HDL (iyi kolesterol) azlığı ile trigliserid yüksekliği de sık görülüyor.

NE YAPMAK GEREKİR "İnsülin Direnci Sendromu"nu anlatmanın en kolay yolu açlık ve tokluk kan şekeri ile açlık ve tokluk ensülin seviyelerini belirlemektir. Bulunan rakamlardan hareket edilerek ensülin direnci rakamsal olarak da ortaya konabiliyor. Pratik olarak açlık ensülini seviyesi en önemli göstergelerden biri olarak kabul ediliyor. Açlık ensülin ölçümlerinin biraz pahalı olması bu risk faktörünün araştırılmasını zorlaştırıyor. Bu durumda açlık ensülini ile bağlantısı olan bir başka belirleyiciden faydalanmak mümkün: Açlık trigliserid-HDL Oranı. Harward Tıp Okulu’nda yapılan bir çalışma açlık trigliserid-HDL Oranı ne kadar yüksekse, kalp krizi geçirme oranınızın o kadar yüksek olduğunu düşündüren sonuçlar verdi. Hiperensülinmeyi belirlemede de açlık ensülin seviyelerinin ölçümü dışında HOMA testi (glikoz-ensülin oranı) de işe yarıyor. Ayrıca C-Peptit seviyelerinin ölçülmesi de fikir verebiliyor.

Bizim önerimiz kalp riskinin değerlendirilmesinde özellikle triglisemik yüksekliği HDL (iyi) kolesterol, düşüklüğü ürik asit fazlalığı ve tokluk kan şekeri, Hemoglobin A1C artışı bulunanlarda, ensülin direncinin de araştırılmasıdır. Bu araştırmayı özellikle genetik mirasında erken yaşta kalp krizi geçirenlerde ve bel çevresinde yağ biriktirenlerde yapmakta yarar var.

Ensülin direncinin işaretleri

Bel çevresi genişliği

Trigliserid yüksekliği

HDL kolesterol düşüklüğü

Tokluk şekeri yüksekliği

Karaciğer yağlanması

Ürik asit yüksekliği

Hipertansiyon

Ensülin direnci azalınca

Açlık ensülini düşüyor

Trigliserid normale dönüyor

İyi kolesterol yükseliyor

Kan basıncı azalıyor

Bel çevresi inceliyor

Vücut ağırlığı azalıyor

Ürik asit düşüyor

Orta yaş diyabeti engelleniyor
Yazarın Tüm Yazıları