Emin Çölaşan: Buyurun Jet-Pa'ya

Emin ÇÖLAŞAN
Haberin Devamı

Adamın biri ortaya çıkıyor, ‘‘Ben Siirt'te otomobil fabrikası kuracağım’’ edebiyatı ile özellikle yurtdışındaki vatandaşlarımızı kandırıp 500 milyon mark dolaylarında para topluyor.

Sonra bu paraları kendi reklamında kullanmaya başlıyor. Reklamın en iyisi nerede yapılır? Bizim anlı şanlı medyamız senin ismini en çok nasıl kullanır? Bunun iki yolu var.

1- Medya kuruluşlarına bol kepçe reklam verirsin. Bir anlamda onları satın alır ve paraya boğarsın.

2- Futbolcu olaylarına girersin.

Jet Fadıl bunların ikisini de iyi becerdi. Gazetelere ve televizyonlara trilyonluk reklamlar verdi. Dahası, üfürükten ürettiği bir adet oyuncak otomobili tanıtma bahanesiyle, 29 Ekim 1999 gecesi bütün televizyon kanallarını satın alıp saatlerce -ve canlı yayında- tanıtım yaptı.

O gün Cumhuriyet Bayramı idi. Bizim televizyon kanallarımızın pek çoğu, buldukları 300-400 bin dolarlık Fadıl reklamının üzerine balıklama atlamışlardı. İzlerken yüzümüz kızarmıştı.

Jet Fadıl bunlarla da yetinmedi. Halktan topladığı paraları futbolculara ve futbol kulüplerine oluk gibi akıttı. Ünlü futbolcuların simsarlığını yaptı, onları aldı, sattı, kiraladı. Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş'ı bile kullanmayı başardı. Paranın gözü kör olsun!

***

Şimdi elime yeni gelen bir belgeyi açıklıyorum. Bunu gönderen, Jet-Pa'ya 75 bin mark kaptıran bir vatandaşımız. Sözleşmeyi özetliyorum:

‘‘Firmamız otomotiv, inşaat, turizm, medya, ilaç ve hizmet sektörlerinde faaliyet gösteren yabancı bir holdingin ortağıdır. Yatırdığınız parayı, anılan yabancı holdingdeki ortaklığımızdan kaynaklanan yükümlülüğümüze karşılık olarak kullanacağız.

Firmamıza sessiz ortak sıfatı ile ortak olduğunuzu beyan ederiz. Böylece, dağıtılacak kár ve zarara ortak oluyorsunuz.

Sessiz ortaklık ilişkisini 60 aylık fesih ihbar müddetine riayet etmek suretiyle feshetmek imkánına sahipsiniz. Bu hakkınızı kullanmanız halinde firmamız tarafından nihai hesap durumu çıkarılacak, payınıza düşen meblağ yabancı holdingden istenecek ve tarafımıza ulaştığında size ödenecektir.

Bu anlaşma Liechtenstein hukukuna tabi olup, sözleşmenin yorumundan ve uygulamasından çıkacak ihtilaflarda Vaduz (ülkenin başkenti) mahkemeleri ve icra daireleri yetkilidir.’’

Sözlemenin altında Jet-Pa'nın adresi de veriliyor:

‘‘Gewerbeweg 158 FL. 9493 Mauren-Liechtenstein.’’

***

Şu birkaç satırdaki üçkáğıtların herhalde farkına vardınız. Firmayı Avrupa'nın vergi cenneti, sahtekárlar, vurguncular, karapara yatağı Lihtenştayn Prensliği'nde kurmuşlar.

Jet-Pa yabancı bir holdinge ortakmış, beş yıl sonra paranızı isterseniz, ismini bile veremedeği o holdingden isteyecekmiş, onlar gönderirse size ödeme yapılacakmış! Ölme eşeğim ölme!

Peki ismi nedir, adresi nedir o holdingin? Hiçbir şey belli değil!

Peki ya parayı göndermezse(!) ne olacak?

Elbette kılıfına uyduracaklar ve paralar deve olacak!

Oldu bile!

***

Adına Jet-Pa denilen bu kuruluş, halkımızdan topladığı yaklaşık 500 milyon mark'ı ne yaptı? Paralar nerede? Bu soruları televizyonda Jet Fadıl'a sordum, bir tanesine bile yanıt veremedi.

Maliye Bakanlığı biraz geç bile kalmış olsa bu olayın üzerine gitti ve ortaya korkunç bir vergi kaçağı çıktı. Şimdi Jet-Pa'ya 40 trilyon liralık haciz işlemi başlatıldı, banka hesaplarına el konuldu. Ayrıca Almanya soruşturma açtı... Çünkü paranın çok büyük bir bölümü oradan toplanmıştı.

Jet Fadıl'ı önceki gece Reha Muhtar'ın karşısında izledim. Yıllık cirolarının 3 trilyon lira olduğunu söylüyor ve ekliyordu:

‘‘40 trilyon nedir ki? Bizim için leblebi-çekirdek parasıdır.’’

Vay vay vay!

***

Ama kabahat Jet Fadıl ve benzerlerinde değil, onlara para kaptıranlarda. Yazının başında verdiğim örnekteki vatandaşımız, Jet-Pa'ya tam 75 bin mark kaptırmıştı.

İnsanın içinden bunlara ‘‘Oh olsun, siz böylelerine layıksınız’’ demek geliyor.

Sadece ben, burada ve özellikle pazartesi günleri Almanya Hürriyet'te yazdığım nice yazılarda bu insanları uyardım. Bu saadet zincirinin mutlaka kopacağını, Jet-Pa gibi, İslamcı holdingler gibi kuruluşlara kaptırılan paraların mutlaka batacağını somut örneklerle ve dilimin döndüğü kadarıyla anlatmaya çalıştım.

Düşünün, adamlar Almanya'da ve Avrupa ülkelerinde para topluyorlardı, örneğin Alman markına yıllık yüzde 25-30-35 faiz vaat ediyorlar, sonra bu parayı tefecilikte kullanıyorlardı.

Türkiye'de bu işi yapamıyorlardı... Çünkü hem yasaktı, hem de işin cılkının kısa sürede çıkacağını biliyorlardı. Bu yüzden Avrupa'yı kendilerine üs seçmişlerdi...

Ve bizim saf vatandaşlar, Avrupa'da camiler dahil her yerde kandırılıyor, hatta bu iş için bazı din adamları ve tarikat önderleri de maelesef kullanılıyordu.

Bunlara, toplanan para üzerinden belli komisyon veriliyordu.

Bu üçkáğıtçılara trilyonlar kaptırıldı. Şimdi arkalarından türküler yakılıyor:

‘‘Giden para gelmiyor, acep nedendir.’’

Yazarın Tüm Yazıları