Ecevit'in bakanları

İsmet SOLAK
Haberin Devamı

Yeni yayın döneminde, NTV'deki ilk programıma bir vatandaşı çıkardım. Başkent halkının iyi tanıdığı lokanta sahibi Tavukçu İsmail'i. İsmail Poyraz'a parti liderlerini tek tek sordum, kendine göre değerlendirdi:

‘‘Ben Mesut Yılmaz beyin ailesini tanırım, hemşerimdir. Ama yukarda Allah var, benim ailemden oy veren oldu da, benim oyum kısmet olmadı.’’

İsmail Poyraz, böylesine temiz ve açık sözlüydü:

‘‘Beni bizzat tanır Deniz bey, 'seçim seçim' diye tutturdu. Bana gelip giden çok, puan kaybediyor... Bence bu hükümete girecekti, hata etti!’’

ÇİLLER HATA EDİYOR

Öteki liderleri değerlendirirken de içi dışı birdi:

‘‘Erbakan yanlış yaptı, muhalefette söylediklerinin hiçbirini hayata geçiremedi. Devlet işi böyledir, muhalefette atıp tutmak kolay ama iş başa düşünce hiç öyle değil. Tansu Çiller, hata ediyor... Kendi malının hesabını veremeyene bu millet devlet malını yönettirmez. Cindoruk, treni kaçırdı, yoksa çok işler yapabilirdi. Devlet Bahçeli, ağırbaşlı gidiyor, MHP bence gelişiyor... Hasan Celal Güzel'i kimse ağzına alıp konuşmuyor ki, ben ne diyeyim? ÖDP müşterilerde var, ama içeri girmeye (Meclis'e) oyu yetmez.’’

Tavukçu, 1991 ve 95 seçimleri öncesinde, ‘‘Solu birleştirse daha iyi olmaz mı? Ecevit, neden böyle yapıyor?’’ diye sitemli sorular yöneltmişti. Programda Ecevit'i sorarken, bombardımana geçer sanıyordum. Aksi oldu:

‘‘Beni tanır. Ona çok kızıyordum. Haksızlık etmişim. Ecevit, devlet adamı olduğunu ispat etti. Ecevit'in bakanları, hükümetin yüz akı oldu.’’

Tavukçu İsmail'in bu görüşü, toplumun büyük kesimince de paylaşılıyor. Ecevit'e kızıp yıllarca tepki gösterenler bile bu parelelde konuşuyor:

‘‘Bu hükümet ne yaptı? 8 yıllık eğitim, vergi reformu, kültüre saygı ve katkı, çalışma barışı, köy yolları, kimsesiz çocuklara sahip çıkma, afet anında yardımlar, dış politikada onurlu kararlar mı? Hepsi DSP'den...’’

Halkın bakışı böyle... DTP'li Necdet Menzir'in yoğun çabaları da dikkati çekmişti. Ama seçim kararıyla bakanlıktan ayrıldı. Ecevit'in bakanlarına meydan boş kaldı. Puanları DSP topluyor. Bunlardan biri de, Mustafa Yılmaz. Tertemiz bir Anadolu çocuğu. Yoksul çocukluk günleri hâlâ yüreğinde:

‘‘Okula yazıldım, babamda para yok ki göndersin. Lahmacun yapan bir yerden geçerken kokusu gelirdi, içim geçerdi. Camekândan saatlerce o taze lahmacunları seyreder, 'bir gün ben de sizi alacak para kazanacağım ve kokusu üstündeyken yiyeceğim' derdim. Yüksek sesle konuşurdum...’’

İki yıl üst üste kazandığı Tıp Fakültesi'ni yokluktan yarım bıraktığını anlatırken içim cız etti. DYP-SHP koalisyonunda Bayındırlık Bakanı oldu. Ama dayanamadı. İstifa nedenini o sırada anlatmış, ama yazmamı istememişti:

‘‘Partimin bir milletvekili (şu an Meclis'te değil) beş-altı kez gelip beni makamımda tehdit etti, 'Ya ihaleyi verip payını al, ya da...' dedi. SHP'li müteahhit bir il başkanı da, 'bana bak, bu ihaleyi de bana ver ve hakkını al' diye tehdit etti. Benden önceki bir bakana gidip, 'Hoca, senin deneyimin var, bu adamlar aleni rüşvet teklif edip tehdit ediyor' dedim. 'Bu işler böyle Mustafacığım' demez mi? Genel Başkana çıktım. Bunları aynen aktarıp, 'Ne yapmam lazım?' diye sordum. Bana, 'Valla bir oya bile ihtiyaç var' der demez yanından fırladım. Çıkarken istifa kararımı verdim.’’

BÖYLESİ DE VAR

Önceki gün, telefonla aradı:

‘‘Basına açıkladım. Ama sana da anlatayım istedim. Sen, devlete kazanç sağlayan işleri seversin. Köy Hizmetleri'ne 273 milyon dolar tutarında 270 iş makinesi aldık. Bu karar, 1997'de Bakanlar Kurulu'nda kabul edilmişti. Şeffaf bir ihale yaptırdım. Firmalar fiyatları kıra kıra, 101 milyon dolar tasarruf sağladık. Uzakdoğu'daki ekonomik kriz bizim işimize yaradı.’’

Böylesi de vardı; devlete kazandırdığı için çocuklar gibi seviniyordu!













Yazarın Tüm Yazıları