Dünden kalan dört önemli not

DİN derslerini seçmeli olmaktan çıkaran Kenan Evren’in cennete gidebileceği ihtimalini güçlü bir şekilde vurgulayan Fethullah Gülen’e, yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren’i hatırlatan bir ‘açık mektup’ yazmıştım dün.Mektubum muhatabına ulaştı mı bilmiyorum.Ama bildiğim bir şey var: Dünkü mektupla ilgili dört önemli notu bugün sizlerle paylaşmalıyım:* * *BİR: Önce bir düzeltme: Erdal Eren, tabii ki 19 Mart 1980’de değil, 13 Aralık 1980 tarihinde asılarak idam edilmiştir. Yazımdaki tarih yanlışına dikkat çeken okurlarıma teşekkür ediyorum. Ayrıca beni, sanki içine doğmuş gibi daha geçen gün ‘Aman dikkat et, yazılarında maddi hata yapma’ diye uyaran dostuma da buradan ‘Çok mahcubum, üstüme gelme’ mesajı gönderiyorum.İKİ: Yaşı büyütülerek idam edilen 17 yaşındaki Erdal Eren’den söz edilir de, herkesi derinden etkileyen o Sezen Aksu şarkısına değinilmezse tabii ki olmaz! Erdal Eren’in idam edilmeden önce çekilen son fotoğrafına gönderme yapan şarkıyı bugün bir kez daha gündeme getirmenin tam sırası: ‘Bir söz bitişi gibi son buldu sevişler/ Bir yaz güneşi gibi eritir hep bu terk edişler/ Bir an duruşu gibi, ömrün gidişi gibi/ Veda ederken aşk ateşi gibi/ Söner iç çekişler/ Aman aman yandım aman/ Kurşun gibi izler/ Son bakıştaki o gözler kaldı aklımızda.’ Sözler Aysel Gürel’e aittir ki bu benim için hep bir şaşırma vesilesidir. Beste Onno Tunç’a aittir ki bu beni şaşırtmaz.* * *ÜÇ: Fethullah Gülen’i seven bazı okurlar, son derece kibar bir dille beni şu konuda uyardılar: ‘Fethullah Gülen, Kenan Evren için ‘Kesinlikle cennete gidecek’ dememiştir, ‘Cennete gidebilir’ demiştir. Ayrıca ‘Doğrusunu Allah bilir’ diye de not düşmüştür.’ Evet, bunlar doğru ama benim üzerinde durduğum konu bu değil ki! Ben kimin cennete, kimin cehenneme gideceğiyle ilgili teolojik bir tartışma yapmak yerine işin ahlaki ve vicdani yönüyle ilgileniyorum. Din derslerini ‘seçmeli’ olmaktan çıkarıp ‘mecburi’ hale getiren Kenan Evren yönetimi, 17 yaşındaki bir genci, yaşını büyütüp idam etmiştir. Bir tarafta ‘Din dersleriyle önü açılan gençler’ var, bir tarafta da ‘yaşı büyütülerek idam edilen bir genç’ var! Benim yaptığım sadece ve sadece ‘Hocaefendi’ye bu iki durumu anımsatıp, bir vicdan muhasebesi çağrısında bulunmaktı.DÖRT: Fethullah Gülen’i seven bazı okurlar ise, son derece kaba bir biçimde, benim hangi hakla Gülen’i eleştirdiğimi sordular. İşi galiz küfürlere kadar götürenler bile çıktı. Onlara ‘Hiç kimse masum değildir, herkes eleştirilebilir’ filan diye yanıt vermenin nafile bir çaba olduğunu tabii ki biliyorum. Bu yüzden işin bu kısmına dalmaya gerek yok. Ama o küfür mesajlarını okurken beni asıl şaşırtan şu oldu: Son 15 yıldır her platformda ‘hoşgörü’ ve ‘tolerans’ kavramlarını gündemde tutmaya çalışan bir akımın mensuplarının, bu iki kavrama bu kadar uzak düşmeleri ne büyük talihsizliktir! O mesajları Fethullah Gülen’e göstersem, eminim üzüntüden gözyaşı dökerdi! Bu yüzden tabii ki böyle bir şey yapmayacağım. Sadece Gülen açısından bir umutsuzluğa, cemaat mensuplarının bile yeterince hoşgörülü ve toleranslı olamadığı gerçeğinin hatırlattığı umutsuzluğa değinip geçiyorum! Ah, ne hazin!
Yazarın Tüm Yazıları