DTP'deki sancı...

Muharrem SARIKAYA
Haberin Devamı

‘Mızıklanan çocuklar gibiyiz. Sonunda birileri elimizden tutup götürüyor...’’

Bu sözler, DTP'nin üst düzey yöneticilerinden birine ait. Adının yazılmasını istemeyen bu yönetici şöyle devam ediyor:

‘‘İki arada bir derede politikası izliyoruz. Hükümetin içindeyiz, dışında gibi davranıyoruz. Muhalefette değiliz, muhalefet gibi konuşuyoruz. Ortaya koyduğumuz, bu da bizim diyebildiğimiz bir tek icraat var mı?’’

Gürcan Dağdaş'ın istifası ile TBMM'de grup sayısı kritik eşiğe gelen DTP'deki iç çekişme, su yüzüne çıkıyor. Milletvekillerinin hemen hepsi aynı şeyden yakınıyor:

‘‘Herkes kendini önemsiyor, partiyi önemseyen yok...’’

* * *

Aslında bu sözler uzun süredir parti içinde alçak sesle de olsa dile getiriliyor. DYP ve bağımsızlardan beklenen katılımın gerçekleşmemiş olması da DTP'deki sıkıntının bir başka boyutunu gözler önüne seriyor. Bunun temel nedeninin parti yönetimi ve politika yanlışlığı olduğu hemen her DTP milletvekili tarafından dile getiriliyor.

Nitekim, dün DTP Genel Başkan Yardımcısı Yıldırım Aktuna, sıkıntıyı açık bir dille anlatıyor. Aktuna'nın görüşü de parti yöneticisi arkadaşından farklı değil.

‘‘Arada sıkışıp kalmış bir görüntüdeyiz’’ diyen Aktuna sözlerine şöyle devam ediyor:

‘‘Hükümetin icraatlarında payımız ne? Bugüne kadar bunu ortaya koyamadık. Sadece eleştirerek nereye kadar gidebiliriz?’’

Aktuna, hükümet icraatlarına DTP damgasının vurulamamasından yakınıyor. Bu konuda sorunun bakan arkadaşlarından kaynaklanmadığının da altını özellikle çiziyor ve ekliyor:

‘‘Hükümeti sürekli eleştiren, ama onun içinde olan bir görüntüdeyiz. Bunu da zayıf ve cılız bir görüntü ile gerçekleştiriyoruz. Partinin uygulayacağı bir stratejisi, politikası olmalı. İcraatta yoksun, eleştirmekte varsın. Sana demezler mi, ‘O zaman ne işin var?' diye.’’

Aktuna, hükümetten ayrılıp muhalefete geçmek yerine, partide yeniden bir yapılanma ile hükümet içinde etkin konuma gelinmesinden yana.

* * *

İzmir Milletvekili Mehmet Köstepen de aynı sıkıntıları dile getiriyor. Partinin örgütlenme yapısından yönetime kadar yeniden yapılanma içine gidilmesi gerektiğini vurguluyor.

Başbakan Yardımcılığı’nın ellerinde bulunmasına karşın, CHP kadar etkin olamadıklarından yakınıyor ve ekliyor:

‘‘Biz 6 bakanla CHP'nin hükümette yaptığı etkiyi gösteremiyoruz. Yüzde 9 akaryakıt zammından, bundan sonra zam yapılmayacağından bizim hangi bakanımızın haberi var?’’

Köstepen, teşkilat yapılanmasından duyduğu sıkıntıyı da dile getiriyor:

‘‘20 milletvekilinin 5'i İzmir'den. Hangimizin İzmir teşkilatında etkinliğimiz var? Genel Başkan dinliyor, bir sonuç alınamıyor.’’

* * *

İstanbul Milletvekili Cefi Kamhi ise sorunu daha geniş boyutlu değerlendirerek, şunları söylüyor:

‘‘Parti teşkilatı ile milletvekilini ortak noktada buluşturacak bir yapı oluşturulmalı. Parti de günlük değil, ortaya koyup sonuna kadar götüreceği politikalarla gitmeli. Demokrat olmak tek başına kitleleri toplamaya yetmiyor. Hangi konuda ne yapacağımızı öncelikle belirlemeliyiz...’’

Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu ise bütün bu eleştirilere katıldığını söylüyor. Serdaroğlu diğer arkadaşları gibi umutsuz bir tablo çizmiyor. ‘‘Bir hafta içinde her şey düzelir’’ diyor, ancak ayrıntı vermekten kaçınıyor. Serdaroğlu'nun en fazla yakındığı ise hükümette ve parti içinde diyalog eksikliği. Hükümette üç partinin liderinin, partide de 20 milletvekilinin her hafta bir araya gelip konuşmasının sorunların çözümüne yeteceğini vurguluyor.

Bu tartışmalara bakıldığında, 12 Aralık'ta Antalya'da yapılacak temsilciler meclisi toplantısı sonrası her şeyin daha netleşeceği ortaya çıkıyor...

Yazarın Tüm Yazıları