Doğan Hızlan: Vur abalıya

Doğan HIZLAN
Haberin Devamı

Sevgili yazarlarımdan Adalet Ağaoğlu'nun, Çağdaş Gazeteciler Derneği Bursa şubesinde Edebiyat ve Medya İkilemi konulu söyleşide; medya için söylediklerini (Hürriyet, 15 Ocak 2000, sanat sayfası) okuyalım:

'Edebiyatçıların medya ile başı belada. Belki medyadakiler için de biz bir baş belasıyızdır. Biz tüketim kültürünün bir parçası olmak istemiyoruz. Tüketime mi katkı yapacağız, yoksa toplumsal, insani birikime mi katkı yapacağız.'

Adalet Ağaoğlu'nun 'Edebiyatçılarımızın medya ile başı belada,' sözünü abartılı buldum, klasik deyişiyle maksadını aşmış...

Çünkü aynı medyanın, geçirdiği trafik kazasından sonra, hastane koridorlarında günlerce bekleyip haber aldıklarını sanırım unutmamıştır.

Türk medyası; iyi, kaliteli bir yazarının başına gelenlerden üzüntü duymuştur ve bu üzüntüsünü de ekranlarına, sayfalarına yansıtmıştır.

Ağaoğlu, kazadan sonra gösterilen ilginin nedeni olarak, önemli olan edebiyat değildi, ünlü bir yazarın kaza geçirmesiydi, demiş. Paradoksal bir cümle.

Zalimce yargıya da katılmıyorum, ünlü bir yazarın sağlığı söz konusu olduğunda, elbette edebiyatçılığı ikinci plana atılır.

Ayrıca unutmamalı ki, ünlü bir yazarın sağlığına gösterilen ilgi, edebiyatçılığına gösterilen ilgi ile eş anlamlıdır.

Ben burada Adalet Ağaoğlu'nu yargılamıyorum, medyayı da savunmuyorum.

İkisi arasındaki insaf ve doğruluk dengesini kurmaya çalışıyorum.

***

YILMAZ Karakoyunlu'nun 'Salkım Hanım'ın Taneleri'ni, roman film olduktan sonra tanıdılar, diyor Adalet Ağaoğlu.

Çok doğru söylüyor, sinemanın, televizyonun bu tanıcı işlevini destekliyorum. Okur yaratma açısından etkisine de inanıyorum.

Avrupa televizyonlarında Galsworthy'nin 'Forsythe Saga'sı dizi olduktan sonra kitap en çok satanlar listesinde yer almıştı. Televizyonun gücünün bir kanıtı. Televiyon ve edebiyatın, birbirini desteklemesi, birbirine omuz vermesi.

Adalet Ağaoğlu ile beni ortak paydada buluşturan, televizyon ve edebiyat münasebetinin bizde gerçekleşememesi. Televizyon dizilerinde yer alan, filme çekilen romanların okurunun artmaması.

Sözgelimi, şimdiye kadar Türk televizyonlarında gösterilen yerli dizilerin en iyisi Halit Ziya Uşaklıgil'in Aşk-ı Memnu'suydu. Halit Refiğ'in yönettiği bu eserden sonra, ben Halit Ziya Uşaklıgil'in başta bu romanı olmak üzere diğerlerinde bir patlama olacağı inancındaydım.

Ne yazık ki yanılmışım.

İşte çarpıklık, kopukluk bu iletişimsizlikte, edebiyatla televizyonun küslüğünde.

Adalet Ağaoğlu, medyayı eleştirirken, medyatik olan meslektaşlarının bu olaya yaklaşımlarını de eleştirmeliydi.

Adalet Ağaoğlu'nu bilirim, bir konuşma, bir röportaj için kılı kırk yarar, ondan sonra kabul eder. Konuşanın kimliği üzerine araştırma yapar.

Kusura bakmasın ama edebiyatçı meslektaşları böyle bir titizlik göstermiyorlar. Kendilerini okumayanı bile evlerine, yanlarına kabul ediyorlar, yeter ki televizyonlarda gözüksünler, gazetelerde çıksınlar.

Demek ki medya ile edebiyatçı dostlarımız uyum içindeler. Öyleyse neden medya ortada suçlu olarak kalıyor.

Edebiyattan, onların eserlerinden habersiz kişilerle yapılan konuşmaların sonucunda başka ne bekliyoruz, bekleyebiliriz.

Medyatik olmak için cahile ve cehalete prim vermemeli.

***

AZİZ Adalet, madalyonun iki yüzüne birden bakınca söylediklerini biraz yumuşatacağına inanıyorum.

Yazarın Tüm Yazıları