’Dili kalbine çok yakın’ bir politikacı

YENİ bir Cüneyd Zapsu vakasıyla karşı karşıyayız.

Sorunun temel sebebi, "oyunu kuralıyla oynamamak".

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, iyi bir "aktivist".

Yetki kullanmayı seviyor.

Yakın çalışma arkadaşlarının da, "onun adına" ve "oyunun kuralına" uygun yetki kullanmaları gerekiyor.

Bu daha çok kendilerine bağlı.

Sırrı, eskilerin çok aradığı bir haslette gizli.

"Umur görmüş olmak."

Parayla pulla, çevreyle olmuyor...

Başbakan Erdoğan, "dili kalbine çok yakın" bir politikacı.

Bunu çalışma arkadaşlarıyla yakın ilişkilerinde görüyorsunuz.

Duyguları, kararlarında oldukça etkili.

Bu nedenle, çoğu zaman en söylenmesi gerekeni bir türlü söylemiyor, söyleyemiyor...

Onun bu tarafı, konuşma metnine sadık kalmadığı anlarda daha çok ortaya çıkıyor.

Üzerinde en çok konuşulan da, işte o anlar ve o tavırlar oluyor.

Başbakan’ın kendisi de o aslında.

Çok tartışılan o tavırlar, geniş halk kitlelerinin desteğini doğuruyor.

Bu, onun zayıf görünen güçlü tarafı.

* * *

Danışman konusuna geri dönelim.

Öncelikle bir tespit ve bir hatırlatma.

Danışman, birlikte çalıştığı siyasetçinin ya da yöneticinin "gözü", "kulağı" ve hatta "beyni" olabilir.

Ama "dili" asla olamaz!

Hazırlananı dışarıya karşı yorumlamak ya da olduğu gibi sunmak danışmana düşmez.

"Sorumluluk taşıyan", gerek duyduğunda, metnin dışına çıkan sözleri, tavır ya da üslubuyla hazırlananı yorumlama hakkı ve yetkisini kullanır.

Ya da yetki verdiği "sözcü", kamuoyuna açıklanacak metni, yorum katmaksızın okur.

Sorumsuz hiçbir yetkili, bu işi üstlenemez!

* * *

Yeri geldiği için bir örnek.

Başbakan Erdoğan’ın konuşma metinlerini, İstanbul Milletvekili Hüseyin Besli’nin koordinasyonunda Mustafa Şahin ile Gökhan Özcan hazırlıyorlar.

Şimdiye kadar bu iki ismi hiç duymuş muydunuz?

Gazetelerde fotoğraflarını hiç gördünüz mü?

Evet; ortada çalınan ya da karıştırılan "roller" var.

"Rol" dağıtımını, Başbakan Erdoğan sevmez.

Bundan özellikle de kaçınır.

İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki ilk dönemde, yönetimin organizasyonunu Ömer Dinçer yapardı.

Hizmet döneminin sonuna yaklaşıldığında, bugünkülere benzer arazlar iyiden iyiye artmıştı.

Bugün, ilişkilerini koordine eden etkili bir özel danışmanı var: Mücahit Arslan.

Ama yönetimin organizasyon sorumluluğunu üstlenen ve ona göre "rol dağıtan" tek yetkili yok.

Bir ikisi hariç diğer danışmanlar, kendilerinin ya da şartların belirlediği iş tanımlarıyla bildiklerini okuyorlar.

Önümüzdeki yıl seçimler var.

Artık son düzlüğe girilmiş durumda.

Anlaşılan o ki, "oyunun sonu yaklaştıkça" böylesi vakalar ve ortaya çıkacak krizler, sayı olarak da, açacağı zararlar olarak da giderek daha da artacak.
Yazarın Tüm Yazıları