Datça’da teker teker ölüp gitmemizi mi bekliyorlar

Geçtiğimiz günlerde Yeşilçam’ın usta oyuncularında Mahir Özerdem, Datça’da öldü.

Haberin Devamı

Özerdem rahatsızlandığında, ambulans hemen geldi. Ama iki hemşireden başka kimse yoktu. Ambulansta kalbi çalıştıracak bir alet de yoktu.

Türk sinemasına uzun yıllar emek verip 40’ı aşkın filmde rol alan bir sanatçıyı; Mahir Özerdem’i kaybettik. O da bizim gibi bir Datça aşığıydı. Zekası, bilgisi, kültürüyle dikkat çeken, çok değer verdiğimiz bir komşumuzdu. Digitürk Genel Müdürü Ertan Özerdem’in de babasıydı...
İleri yaşına rağmen sapasağlam, dik duruşlu bir insandı.
Eşi Neşen’in üzerine titremesi, bakımı, sevgisi, şefkati sayesinde mutlu, huzurlu, sağlıklı bir şekilde sürdürüyordu hayatını. Neşen’in yalnız eşi değil, dostu, arkadaşı, çocuğu, kısacası “canik”iydi.
Yıllar önce Lale Oraloğlu ile aynı adı taşıyan tiyatroda, uzun süre kapalı gişe oynanan “Ağaçlar Ayakta ölür” adlı ünlü oyunda rol almıştı.
Oyunu çok beğenildiğinde, başarısını kutlayanlara, hep gülümseyerek “ağaçlar ayakta ölür” diyordu. Bu onun sık sık kullandığı bir espriydi ve gerçekten de birkaç gün önce yine ayakta ve sapasağlamken, dostlarıyla tavla oynarken, kendi deyimiyle ayakta öldü.
Bazı gazetelerin yazdığı gibi kalp hastası değildi. Ama yine, yaşamının son yıllarını Datça’nın temiz havasına, pırıl pırıl denizine, o insana huzur veren, serinleten rüzgarına emanet etmişti.
Hepimiz gibi Datça’yı çok seviyordu ama gördüğümüz gibi, Datça bizim onu sevdiğimiz kadar sevemiyor, bize sahip çıkamıyor.
Bunda elbette ki bizim güzel kasabamızın bir günahı yok.
O bize tüm güzelliklerini bol bol sunuyor. Ama, bizim gibi orta yaşın üstündeki halkına yeterli sağlık hizmeti veremiyor.
“Emekliler Cenneti” denen kasabamızın tek eksiği donanımlı ve gelişmiş bir hastane.
Ben 23 yıldır Datça’dayım. Yılın 7-8 ayını burada geçiriyorum. Ben geldiğimden beri sağlık hizmetlerimizde bir adım ilerleme yok.
Uzman doktorlarımız yok, hastanemizde modern tıbbın sunduğu hiçbir donanım yok. İnanamayacaksınız belki, ama doğum yaptırılacak bir doğumhane de yok. Mahir ağabeyimiz rahatsızlandığında ambulans hemen geldi. Ama iki hemşireden başka kimse yoktu.
Ambulansta kalbi çalıştıracak bir alet de yoktu. Hastaneye yetiştiremediler ama yetişseydi bile, geçen yıl kaybettiğimiz, sitemizin sevilen bir ağabeyi edebiyatçı İzzet Henden gibi bir şey yapılamayacaktı.
Keşke gelişmiş bir hastanemiz olsaydı da, gerekli sağlık hizmeti verilebilseydi. O zaman onları yaşatmak mümkün olur muydu acaba? Sağlık Bakanlığı bir el uzatmazsa, Datça’mızda teker teker ölüp gideceğiz ama hepimizi alacak boyutta bir mezarlığımız da yok.
Feyza Algan

Yazarın Tüm Yazıları