Dans eden kaplumbağalar

CUMARTESİ günlerimin ayrı bir programı vardır. Mizacımın, yaradılışımın müsaade ettiği ölçüde avarelik hakkımı kullanırım.

Herkesin kaçıp gittiği, evlerine sığındığı, kalabalıklara açıldığı cumartesi.

Selim İleri’nin çok sevdiğim kitabı Cumartesi Yalnızlığı. Kızcağıza kaderi, bir günlük mutluluğu bile fazla görmüştü.

İlk kitabını bana Altın Kitaplar’da imzaladığında, bence ikimiz de güvenilir bir dostluğun, edebi bir arkadaşlığın kurulacağını sezmiştik.

Güner Sümer’in de Yarın Cumartesi oyununu Ses Tiyatrosu’nda birlikte seyretmiştim.

Neden içiyordu sorusunu soramadım sarhoş kahramanına.

Cumartesi çağrışımları, bir tatil gününün şaşkınlığını yaratır bende, dinginliğini değil. Beceremediğim bir işe kalkışırım tatlı su serseriliğine.

Evden çıktım, Nişantaşı’ndaki D&R mağazasına gittim, kitaplara, dergilere - bilmem kaçıncı kez- baktım, ordan Cağaloğlu’na hareket ettim.

Okurlarımın bir bölümü bunda ne var, zaten her zaman bunu yapıyorsun diyebilirler.

Tekdüze bir hayat içinde, bazı farklılıklar yaratmaya çalışıyorum, hoş görün.

* * *

CAĞALOĞLU’
nda arabadan indiğimde her basışımda çıtırtısını duyduğum çınar yaprakları bana sonbaharı anımsatıyor.

Kitap Sarayı’nın cumartesi ziyaretçilerini severim. Bir tatil gününü kitaba adarlar. Haftalık azıklarını alıp evlerine gideceklerdir mutlaka.

Hele ana, baba, çocuk üçgeni bütün cumartesi bungunluğumu siliverir.

Gazeteye giderken CNR’de Müzik Aletleri Fuarı’na uğradım.

Piyanolar, saksofonlar, gitarlar, çellolar, bateriler. Genç çocuklar aletleri denerken, küçük bir gösteri yapmanın da tadını çıkarıyorlardı.

Hoşuma giden bir stand, Kılıfçı adını taşıyor.

Dile gelseler sardığı enstrüman karşısında ne hissettiklerini anlatabilseler.

Mahfaza ne güzel bir kelime, sakladığı, koruduğu obje kadar kıymetli.

Sevgili bir dostum, bana kalemlerimi koyacağım camlı dolaplar armağan eder. Onları daha bir zevkle seyredeyim diye.

Time’ın yeni sayısında (28 Kasım 2005) Porof. Zihni Sinir’e taş çıkartan buluşları okudum.

Doğrusu bazıları çok hoşuma gitti.

Leopold Mozart’ın Oyuncak Senfonisi ile dans eden rengárenk kaplumbağalar bana çalışma şevki verir. Üstelik birbiriyle de yarışıyorlar.

Marilyn Monroe gibi birisiyle dans etmek istemez misiniz? Robot da olsa.

Ne o sizin ayağınıza basar, ne de siz onun. Çünkü o sizin öteki adımınızı biliyor.

1.65 metre boyunda, tuvaleti tercihe göre pembe veya mavi olabilir.

* * *

BU
arada dünyadaki en yaşlı canlı olan, Canberra’da (Avustralya) yaşayan 175 kiloluk sevgili kaplumbağa Harriet’in de doğum gününü bütün hayvanseverler adına kutlarım.
Yazarın Tüm Yazıları