Çöp tenekesine atılan yalnızca rapor mu?

TBMM’nin Anayasa Komisyonu Başkanı Prof. Burhan Kuzu’nun geçenlerde AB’nin son ilerleme raporu karşısında sergilediği davranış, Türkiye-AB ilişkilerinin gidişatı konusunda muazzam bir sembolizm taşıyor, olumsuz anlamda kuşkusuz...

Haberin Devamı

Prof. Kuzu, CNN Türk’te çıktığı canlı yayında “Bu çöpe atılacak bir rapor. Burada çöp yok ama yere atıyorum” deyip raporu gerçekten de yere atıverdi, “Aha.. çöpe atıyorum” diye ekleyerek.

* * *
  
AK Parti İstanbul Milletvekili bir anayasa profesörüdür ve parlamentodaki Anayasa Komisyonu’nun başkanı olmasının getirdiği kuvvetli bir statüye sahiptir.

Anayasa Komisyonu Başkanı’nın bu davranışı, öncelikle Türkiye’nin diyalog yoluyla, uzlaşı ruhu içinde yeni bir anayasa yapabileceği yolundaki Batı dünyasında (ve ilerleme raporunda) var olan iyimser beklentileri muhtemelen ciddi bir şekilde sarsacaktır.

Önce bir çelişkinin altını çizelim. Çöpe atılan rapor, bazı başlıklarda sert eleştiriler taşısa da, kaydedilen “ilerleme”lerden de söz eden, Türkiye’nin uluslararası alandaki rolünün güçlenmesinden, ülkenin ekonomide kaydettiği başarılara kadar pek çok alanda son derece olumlu değerlendirmelere de yer veren bir metin.
Bu yönü dikkate alındığında, gösterilen tepkilerin pek dengeli olduğu söylenemez.

Haberin Devamı

* * *
  
Asıl üzücü tarafı, bu tür tepkilerin Avrupa’nın homojen bir yapı olmadığı gerçeğini göz ardı etmesi, Türkiye söz konusu olduğunda. Nitekim, ilerleme raporunu hazırlayan Avrupa Komisyonu, aslında Türkiye ile müzakere sürecini canlandırmak isteyen, AB’nin siyasi kanadını bu yönde sıkıştıran taraf. Asgari saygı ölçülerinin de altına inerek bir müttefike bu şekilde saldırmanın mantığı ne olabilir ki?

Bugün AB içinde Türkiye’yi birliğin dışında tutmak için elinden geleni esirgemeyenler olduğu gibi, Avrupa’ya dahil etmek için samimi çaba sarf eden kuvvetli bir siyasi irade de var. Üstelik, Fransa’da iplerin sosyalistlerin eline geçmesinden sonra müzakerelere yeni bir ivme kazandırılabileceği yolunda ciddi işaretler söz konusu. Hal böyleyken, Avrupa’daki Türkiye karşıtı kesimlerin elini güçlendirmenin ne âlemi var?

Bu çıkışın yol açtığı en önemli sonuçlardan biri, AK Parti’nin AB hedefi konusundaki inandırıcılığına, son büyük kongreye hâkim olan söylem ve görüntülerden sonra ağır bir darbe daha vurmuş olmasıdır. AK Parti’nin AB’yi hiçbir zaman arzulamadığını, yalnızca kendi siyasi çıkarları açısından taktik amaçlarla kullandığına inananlar ya da bu konuda şüpheci bir bakışa sahip olanlar, şimdi haklı çıktıklarını düşünmekte haksız mı olacaklar?

Haberin Devamı

* * *
  
Bu hadisenin geride bırakacağı en önemli tortu, AB raporlarını çöp tenekesine atan bir zihniyetin giderek daha çok damgasını vurduğu, dolayısıyla eleştiriye, farklı duruşlara tahammül gösterilmeyen bir Türkiye algısıdır.

Bu algı, böyle bir Türkiye’nin Avrupa’nın geleceğinde yeri olmadığı, bulunduğu üçüncü dünyaya açılan mahallede, o mahallenin kendine özgü koşulları içinde tek kişilik yolculuğuna devam etmesinin kendisi açısından daha isabetli olacağı görüşünün, Batı’da lehte-aleyhte her kesimde zemin kazanmasına yol açacaktır.

Tabii meselenin hatırlamamız gereken ironik bir tarafı da var. AK Parti bugün sahip olduğu siyasi kudreti içte kuşkusuz kendi çabasının yanı sıra dış destek anlamında AB’ye de borçludur, önemli ölçüde. AB, bu anlamda hayati bir destek sağlamıştır iktidar partisine özellikle 2002-2008 arası dönemde. Çok değil bundan 5 yıl önce kapatma davasında AK Parti’nin yanında bulduğu ilk müttefikin AB olduğunu ne çabuk unuttuk?

Kadirşinaslığın AK Parti’de kuvvetli bir damarının olmadığını düşünüyordur herhalde, bugün kendilerine yer olarak çöp tenekesi reva görülen Avrupalılar.

Haberin Devamı

NOT: Yıllık iznimi kullanmak üzere yazılarıma bir süre ara veriyorum. S.E.

Yazarın Tüm Yazıları